Belki, ama bu işten emin olmamız için tek yol biyopsi yapılması. | Open Subtitles | رُبما لكن الطريقة الوحيدة لنتأكَد من ذلك هي إذا قُمنا بعملية الخَزعَة |
Öyleyse, en dip noktada, geçit giriş ya da çıkış için tek yol. | Open Subtitles | لذا علي اقل الحدود. بوابة ستارجيت هي الطريقة الوحيدة للدخول والخروج من هنا |
Bilmiyoruz. Bu yol, tapirlerin yolda ölüm miktarını azaltacak mı göreceğiz. | TED | لا نعلم ، لنر هل ستقلل من موت التابير على الطرق. |
Bu fotoğrafta gördüğünüz gibi; eskiden yol olan bir yerde duruyor. | TED | في هذه الصورة، هو يقف في ما كان طريقاً في السابق. |
...şimdi olgun bir kadınım. Ve,bu yol boyunca,bir kaç şey öğrendim. | TED | وأنا امرأة كبيرة الآن. وقد تعلمت أشياء قليلة على طول الطريق. |
Bu kızdan gerçekten hoşlandıysan flörtün doğru yol olduğunu sanmıyorum. | Open Subtitles | إذا كنت معجب بالفتاة لااعتقد ان الغزل هو الطريقة الصحيحة |
Uzun sürdüğü için üzgünüm ama en güvenli yol bu. | Open Subtitles | آسفة لإستغراق الأمر طويلاً ولكنه كانت هذه الطريقة الأكثر امناً |
Hayattta kalabilmek için bir yol vardır. Eğer bunları anlayabilmek yada anlayamamak. | Open Subtitles | الطريقة الوحيدة لنبقى أحياء هي أن نستطيع رؤية الذي لا نستطيع رؤيته |
Oturma pozisyonunun onda kontrol dışı spazma yol açıp açmayacağını kontrol etmek istiyorum. | Open Subtitles | أردت فقط أن جلوسك بهذه الطريقة لن يحدث تشنجات غير متحكم بها، حسن؟ |
Başkasına tetiği çektirmekten daha iyi bir yol olabilir mi? | Open Subtitles | ما الطريقة الأفضل من جعل شخص آخر يضغط على الزناد؟ |
Tek söyleyebileceğim şey şu: Bu yol ayrımları için şükürler olsun. | TED | وكل ما أستطيع أن أقوله: شكراً لله على مفترقات الطرق هذه. |
Anlarsın, Romalılar Latince konuşurdu ve yol yapmayı eski olanlar dedikleri tanrılardan öğrenmişlerdi. | Open Subtitles | لتعلمى أن الرومان تكلموا اللاتينية و تعلموا شق الطرق من الآلهة المعروفة بالإنشنتس |
Hayır efendim. Sanırım ben daha güvenli bir yol buldum. | Open Subtitles | كلا يا سيدي, ولكني اعتقد بأني وجدت طريقاً اكثر امناً |
Peki, bir yol için gereken biyoyakıtı, yol kenarındaki çimlikte yetiştirirsek nasıl olur? | TED | حسناً، ماذا لو زرعنا وقوداً حيوياً لطريق ما على الحافة العشبية لهذا الطريق |
Fakat sinek kuşu gibi uçmayı öğrenmek için uçmaktan başka yol yok. | TED | ولكن ما من سبيل أن تتعلم الطيران كما الطائر الطنان ما لم تطير مثله. |
İç yol bize hepimizin aynı duygusal kapıları olduğunu öğretiyor. | Open Subtitles | اسمع، السبيل الروحي تعلمنا بأننا جميعاً لدينا نفس الأبواب العاطفية |
Eğer bu su, buzun altına yetişiyorsa gidecek uzun yol var demektir. | Open Subtitles | ولكن إن كان الماء يصل إلى القاع فلا يزال هنالك مسافة طويلة |
Yüce şeylere doğru yol alırken önüme çıkan ve ezilmesi gereken bir böceksin. | Open Subtitles | أنت مجرد حشرة في طريقي وسأسحقك في رحلة سعيي إلى تحقيق أمور أعظم |
İnsanlara yemekleri daha önce hiç görmedikleri biçimde gösterebileceğimiz bir yol var mı? | TED | هل يوجد هناك طريقة نعرض بها الغذاء للناس بطريقة لم يشاهدوها من قبل؟ |
Zikzak çizerek Alaska'ya giden Sunshine geçidine doğru yol alacak. | Open Subtitles | انه يتبع طريقا متعرجا فى ممر صنشاين ليصل الى الاسكا |
Yaptığımız şeyle başa çıkmak için bir yol bulmak zorundayız. | Open Subtitles | سيجب على جميعنا أن نجد طريقةً للتعامل مع ما فلعناه |
Ayrıca, yol boyunca bir arkadaşa sahip olmak güzel oluyor. | Open Subtitles | بالأضافة , انه جيد ان تحصل على رفقة اثناء الرحلة |
Davasını çözmek de buna başlamak için iyi bir yol. | Open Subtitles | بالرغم من أني أظن حل قضيتها سيكون طريقة رائعة للبدء |
Artık, laparoskopinin tersine iğneyi tam olarak istediğiniz yere yerleştirip tüm yol boyunca geçirebiliyorsunuz ve geçtiği yerleri takip edebiliyorsunuz. | TED | والآن , على النقيض من المنظار, يمكنك وضع الإبرة بدقّة في آلتك, ويمكنك تمريرها من خلالها واتباعها في ذلك المسار. |
Bir piyango yaptılar, ve bunun tek adil yol olduğunu söylediler. | Open Subtitles | كَانَ لديهم يانصيب، و قالوا أن تلك هى الطريقه الوحيده العادله |