| Ve bir yolun karşısına geçmeniz gerektiğini hayal edin. Sokağın mesafesini bilmiyorsunuz | TED | وتخيلوا أن عليكم عبور الطريق دون أن تعرفوا كم يبعد الشارع الموازي |
| Gözetlemeyi başlatan o telgraftı, apartmanın aranması, alt katta yolun tutulması. | Open Subtitles | البرقية هي التي تسببت في المراقبة تفتيش الشقة، المراقبة في الشارع |
| yolun on mil yukarısında, Fairvale'ın dışında büyük bir yer var. | Open Subtitles | هناك مطعم كبير علي بعد عشرة اميال علي طريق فير فالا |
| Büyük cesaret gösterdin fakat yolun hâlâ çok zor. | Open Subtitles | إنك أظهرت شجاعة عظيمة لكن طريقك صعب حتى الآن |
| -hep seni sevdim evlat, sadece yolun sana ait tarafında kalsaydın keşke. | Open Subtitles | احَببتُك دائماً. طفلي. لَكنَّك كان يَجِبُ أنْ تَبْقى على جانبِكَ مِنْ الطريقِ. |
| Evet. yolun karşısında bir de araba var. İçinde oturuyorlar. | Open Subtitles | لست أدري، هناك سيارة تقف عند الجانب الآخر من الشارع |
| Derek'i gördüm.. yolun ortasındaydı kanaması vardı ve kurşunlar yağıyordu | Open Subtitles | و عندما رأيت ديريك كان ينزف في و سط الشارع |
| yolun karşısına geçmeme yardım etti, bana gazete okuması için davet ettim. | Open Subtitles | إنها ساعدتني في عبور الشارع وقد طلبتُ منها أن تقرأ لي الجرائد |
| Sonra, yürüyüşün olduğu o gün onu yolun karşısında gördüm. | Open Subtitles | هذه هي نهاية الكابوس ثم رأيتهُ يوم العرض، عبر الشارع |
| Vazgeç bu işten. Tek çıkış burası. Başka kaçış yolun yok dostum. | Open Subtitles | استسلم الان هذا هو المخرج الوحيد ليس هناك طريق للخروج يا صديقى |
| Sapanım haçımdı. Ama doğru yolun ışığını gördüm ve kötülük yapmayı bıraktım. | Open Subtitles | وكنت أستخدم المقلاع ، لكنني عرفت طريق الحق وأقلعت عن أفعالي السيئة |
| Çıkarma bölgesine en kestirme yolun bu olduğuna emin misiniz? | Open Subtitles | هل أنت واثق أن هذا أقصر طريق لمنطقة الأنزال ؟ |
| yolun uzunluğu önemli değil, çünkü yol uzadıkça, biyoyakıt ekim alanı da artar. | TED | طول الطريق غير مهم، لأنه كلما طال الطريق، كلما زادت زراعة الوقود الحيوي |
| Yetmis bes yasinda bir ciftci. yolun kenarinda portakal satiyordu. | TED | مزارعة عمرها 75 سنة. كانت تبيع البرتقال على جانب الطريق. |
| Çileklerden başla, şu muzlara kadar yolun var. | Open Subtitles | وممكن تمهد طريقك للموز الملعون متى يا سفلة؟ |
| yolun üst kısmında ağır top ve makineli tüfek mevkileri var. | Open Subtitles | لديهم أسلحةُ ثقيلةُ في نهاية ذلك الطريقِ. |
| yolun sonunda muhteşem bir yer vardı. | Open Subtitles | في نهاية الممر كان منظرا رائعا في الحقيقة |
| 2016'da Avustralya'da, 2,866 intihar, ücretli yolun iki katına çok yakın. | TED | في 2016، في أستراليا، 2,866 انتحار، رقم يبلغ تقريبًا ضعف عدد الطرق لدينا. |
| yolun doğru yere varmış. | Open Subtitles | ووجدت نفسي هنا طريقتك في الحياة كما يجــب أن تكــون |
| Göremesem de yolun aşağısında ve tepenin arkasında küçük bir köy panayırı var. | Open Subtitles | تستطيع ان ترى ببساطة . .. مدينة للألعاب انظر للطريق انه أسفل ذلك التل |
| Ayrıca, uzakta yaşıyorum, 24'cü anayoldan biraz ileride, Chattanooga'ya giden yolun üzerinde. | Open Subtitles | بالاضافة أيضاً، أنا أعيش في الخارج، كما تعلمون، مجرد عابرة سبيل على الطريق السريع 24. على الطريق إلى تشاتانوغا. |
| yolun karşısına geçerek trafiği durdurdu. | Open Subtitles | في الحقيقة تعطل حركة المرور فقط بالمشي عبر الطّريق |
| Sırtından dört kurşun yemiş. yolun karşı tarafından bir 44'lük veya 45'likle ateş edilmiş. | Open Subtitles | لقد اصيب فى ظهره ب 4 أو 5 طلقات بمسدس عيار 44 او 45 من الجهة المقابلة للشارع |
| Bu güzel evrensel yapının merkezinden yolun yarısı kadar uzakta olduğumuzu artık biliyoruz. | Open Subtitles | نعلم الآن أننا نقع في نصف المسافة خارج مركز هذا البناء الكوني الجميل |
| yolun sonu görünmüşken neden kendini ve adamları biraz gevşetmiyorsun? | Open Subtitles | و الآن لقد وصلنا تقريبا إلى نهاية المطاف. لماذا لا تُحاولُ التَخفيف على نفسك وعلى الرجالِ؟ |
| En güvenli yolun krokisini çizdim. Şelaleye kadar nehri takip et. | Open Subtitles | لقد رسمت لك المسار الآمن اتبع الخط من النهر إلى السواحل |