Korkunç olan gecemin en çılgın kısmı bu değildi bile. | Open Subtitles | المخيف هو بأن هذا ليس اكثر جزء مجنون في ليلتي |
Yüzde 90 eminim ki bizim buluştuğumuz adam bu değildi. | Open Subtitles | لأنني واثق 90 بالمئة بأن هذا ليس الرجل الذي قابلناه |
Mesele o değil. Çok daha fazlası olduğunu ikimiz de biliyoruz. | Open Subtitles | هذا ليس بيت القصيد، نعرف أنّ في الأمر أكثر من ذلك. |
- Kimi kast ettiğimi biliyorsun. - Sorun o değil. | Open Subtitles | ـ إنّكِ تعرفين مَن أقصده ـ هذا ليس المقصد، إتفقنا؟ |
- Bu doğru değil! - Bunun böyle olduğunu gördün! | Open Subtitles | ـ هذا ليس صحيحا ـ لقد رأيت بنفسك حقيقة ذلك |
Bu hiç iyi değil. Senin görüştüğün bir tek ben değilim. | Open Subtitles | هذا ليس له علاقة بي وأنا لست الرجل الوحيد الذي تقابلينه |
Bu senin tarzın değil. O halde... B planın nedir? | Open Subtitles | هذا ليس أسلوبكِ فما هي خطتكِ الاحتياطية؟ كاليندا، أين أنتِ؟ |
Mistik güçler yüzünden ölmüş birini dirilttin. Bu aynı şey değil. | Open Subtitles | لقد أنهضتي واحدة مقتولة بواسطة قوي غامضة ولكن هذا ليس المثل |
Ama bunu yapmanın tek nedeni bu değildi. İstediklerini geri vereceğim. | Open Subtitles | ولكن هذا ليس السبب الوحيد لتفعل ذلك سوف أعيد له أشياءه |
Demek istediğim bu değildi, fakat son zamanlardaki tuhaf davranışlarının sebebi buysa ve bundan hiç bahsetmek istemiyorsan mükemmel bir danışmanlık bölümüne sahibiz. | Open Subtitles | هذا ليس ما قصدته، لكن لو كان هذا هو مصدر سلوكك الغريب مؤخراً ،وأنتِ لا تريدين التحدث عنه فنحن لدينا قسم إستشارة ممتاز |
Karnavaldan uzak durman için seni uyarmamın nedeni bu değildi. | Open Subtitles | هذا ليس سبب تحذيري لك بالبقاء بعيدا عن مدينة الملاهي |
Kuyruklu yıldızı biraz olsun hareket ettirebildik, çok değil ama hedef de bu değildi zaten. | TED | لقد قمنا بتحريك المذنب بقدر يسير، ليس كبيراً، لكن هذا ليس مهماً. |
Koyamam, çünkü benim işim o değil. Sunumu gösterebilir miyim artık? | Open Subtitles | لأن هذا ليس ما أقوم به أيمكنني أن أريكِ العرض فحسب؟ |
— o değil, seni geri zekâlı! | Open Subtitles | ــ هذا ليس الخاتم أيها الأحمق ــ تراجعي أيتها الحقيرة |
Sana kızdığımız tek nokta o değil. | Open Subtitles | هذا ليس السبب الوحيد الذين نحن مخاصمينك بسببه |
- Bu doğru değil! - Bunun böyle olduğunu gördün! | Open Subtitles | ـ هذا ليس صحيحا ـ لقد رأيت بنفسك حقيقة ذلك |
Bu hiç komik değil. Arabada üzgün bir çocuğum var. | Open Subtitles | هذا ليس مضحكا لدي بنت مصدومة في الخارج في السيارة |
Bu doğru değil. O zamanları hiçbir yerde yasal bile değildi. | Open Subtitles | هذا ليس صحيحا لم يكن الأمر قانونيا في أي مكان حينها |
Bu hoş bir şey değil ama olup biten bu. | Open Subtitles | هذا ليس صحيحا , و لكن الأمور تسير بتلك الطريقه |
- Tüyo için teşekkürler, patron. - Hepsi bu değil. | Open Subtitles | شكراً على المعلومة , يا زعيم هذا ليس كل شئ |
- Bir daha yapmayacağını... - Bu saçmalık falan değil. | Open Subtitles | ظننتك لن تفعل ذلك مرة أخرى أبى هذا ليس هراء |
Apaçık belli ki bu böyle olmaz ve sürdürebilir değil. | TED | الآن ، بالطبع، هذا ليس على جيداً، وهي ليست مستدامة. |
Ama söylediğiniz gibi bu siz değilsiniz öyle değil mi? | Open Subtitles | لكن كما تعرف هذا ليس أنت كما قلت بشكل بليغ. |
Bu hayatın sonuyla ilgili değil, bu hayatın kendisiyle ilgili. | TED | إن هذا ليس عن نهاية الحياة، بل هو عن الحياة. |
Şimdi ateizm hakkında vaaz verecekmişim gibi gelebilir; ama sizi temin ederim ki yapacağım şey bu değildir. | TED | حسنا، يبدو وكأني سأبشر بالالحاد، وأود التأكيد بأنه هذا ليس هدفي. |
böyle olmaması gerekiyordu. Bu nasıl oldu? | Open Subtitles | هذا ليس من المفترض ان يحدث كيف حدث هذا ؟ |
Size panjurların tozunu almak için zamanım yok diyebilirim ama bu doğru değil. | TED | يمكننني القول ليس لدي الوقت لإزالة الغبار عن ستائري ولكن هذا ليس صحيحًا. |