Kendimi yazılarıma verdiğimde o güzel satırları düşünmek içimi acıtan tüm hatıraları unutuyordum. | Open Subtitles | وأنت تعلم عندما كنت أقفل على نفسي واكتب وأدرس أفكر في أشياء جميله |
Belki de. Ama avantajım, sürekli erkekliğimle düşünmek zorunda değilim. | Open Subtitles | ربما و لكن ميزتى أننى لا أفكر بها طوال الوقت |
Onunla ilgilenmezseniz, kendinizi, onun hayatını şekillendiren durumları düşünmek için gereken manevi yükümlülüğe sahipmiş gibi görmek zorunda olmazsınız. | TED | وإذا كنتم لا تهتمون به، لا ينبغي عليكم أن تشعروا بوجود التزام أخلاقي للتفكير حول الظروف التي شكلت حياته. |
GF: Louisville Oteli bir kişinin hayatının yoluna girmesine dair tüm sistem üzerine düşünmek adına çok iyi bir örnek. | TED | جي إف: فندق لويسفيل مثال رائع عن كيفية التفكير في النظام بأكمله الحصول على شخص مرة أخرى على المسار الصحيح. |
Bebek patlaması kuşağı ebeveynlerinin dünyanın en temassız kişileri olduklarını düşünmek istiyoruz. | TED | نحب أن نفكر أن أهل طفرة المواليد هم الأكثر ابتعاداً في العالم. |
O biletleri eline almak sahip olabileceğin hayatı düşünmek Jennifer'ı yeniden bulmak. | Open Subtitles | افكر بشأن الحياة التي ممكن ان احصل عليها ان اجد جينيفر مجددا |
L'd sadece bazı iyi şeyler bunu dengelemek için, çok var düşünmek istiyorum. | Open Subtitles | أنا أحب أن أفكر أن هناك أشياء جيدة أيضاً ، كي توازن الأمور |
En azından günün birinde, belki otobüs gelmez diye düşünmek hoşuma gidiyor. | Open Subtitles | أحب أن أفكر أنه توجد فرصة على الأقل أن الحافلة لن تظهر. |
Buna açık olacağımı düşünmek isterim ama o kadar garip olurdu ki. | Open Subtitles | يعجبني أن أفكر بأنني كنت لأكون متفهمة للأمر ولكنه سيكون غريب جداً |
Tüm gün ondan nefret ediyorum sarhoş olduğumda ise tek yaptığım, onu düşünmek. | Open Subtitles | أكرهه طوال اليوم وعندما أكون ثملة كل ما أفعله هو أن أفكر به |
Ben, düşünmek için zaman istiyordum, sen ise sürekli birşeyler isteyip duruyordun. | Open Subtitles | أنا تعوّدت أن يكون لدي وقت للتفكير وأنت فقط تريدين وتريدين وتريدين. |
16 yaşında verdiğin bir karar hakkında düşünmek için yeterince uzun bir süre. | Open Subtitles | سنتين لا يزال وقتاً طويلاً للتفكير بقرار إتّخذته عندما كنتِ في الـ 16. |
Hapishanede cevapları düşünmek için çok vaktin olacak. Tamam mı? | Open Subtitles | سيكون لديّك الكثير من الوقت للتفكير حول أجوبتك في السجن. |
Nedenini anlamak için tek yapmanız gereken, ampulün şeklini düşünmek. | TED | ولنفهم السبب، كل ما نحتاجه هو التفكير في شكل المصباح. |
Peki neden henüz sağlıklıyken kendimize bakarak hastalıkları önlemeyi düşünmek bu kadar zor? | TED | لماذا يصعب علينا إذن التفكير في الوقاية من الأمراض، برعاية أنفسنا ونحن أصحاء؟ |
Bu alandaki yasal konular hakkında da oturup düşünmek zorundayız. | TED | وعلينا أيضاً أن نفكر في المسائل القانونية في هذا المجال. |
Geçen son yıllarda, gerçekten düşünmek için fazla zamanım olmadı. | TED | على مدى السنوات الماضية لم يكن لدي الوقت لكي افكر كثيراً .. |
Hayatım boyunca burada yaşadım. Adımı ve ailemi düşünmek zorundayım. | Open Subtitles | انا عشت هنا طوال حياتي لدي اسمي وعائلتي لأفكر بشأنهم |
Bir kalıp asidin hamam böceği gibi göründüğünü düşünmek için deli olmalısın. | Open Subtitles | لا بد أنه مجنون كلياً من يفكر أن المخدر يشبه صرصوراً لعيناً |
Ne kadar New York'ta yaşarsan yaşa, yukarıya bakıp tüm binaların kesilmiş robot penisleri gibi olduğunu düşünmek hala eğlenceli. | Open Subtitles | لا يهم كم من الوقت عشت في نيويورك, لازال النظر لأعلى مرحاً, تخيل البنايات كما لو كانت كائنات فضائية عملاقة. |
Böyle düşünmek hoşuna gidiyor. Büyük gizemli bir şeymişsin gibi? | Open Subtitles | أنتي تريدين أن تفكري بذلك بأنكي ذلك اللغز الضخم؟ |
Köken hikayeleri ya da sabit kimliklere gerek duymazsak birbirimiz ve geleceğimiz hakkında daha yaratıcı düşünmek için kendimizi zorlayabiliriz. | TED | إذا لم نكن بحاجة إلى قصص الأصل والهوية الثابتة فإنّنا نستطيع أن نتحدى أنفسنا بالتفكير الخلّاق عن الآخرين وعن مستقبلنا. |
Belki temsilcinizin önerisini önemsemelisiniz, cevabınız üzerinde düşünmek için ek zaman alın. | Open Subtitles | ربما يجب أن تتبع نصيحة محاميتك خذ وقتاً إضافياً لتفكر في ردك |
Etrafımızda bir manyağın dolaştığını düşünmek çok rahatsız edici birşey. | Open Subtitles | أكره أن أفكّر أنه كان يوجد معتوه يتجوّل في حيّنا. |
Son birkaç yüz milyon yılda Himalayalar büyüklüğündeki dağların aşınarak ayağımızın altında yoğun bir ana kayaç bıraktığını düşünmek insanı sarsıyor. | Open Subtitles | أتعلم ، إنه من المثير الإعتقاد أن في آخر عدة مئات من ، الملايين من السنين جبال كجبال الهيمالايا قد تآكلت |
düşünmüyorum. Bu beyninizden insan beynini alıp, bir kavanoza koyup sonra tekrar başka hayvanların düşünme yapısını düşünmek için | TED | وليس القصد إزالة الدماغ البشري من الرأس ووضعه في جرة ثم استخدامه للتفكير في طريقة تفكير حيوان آخر. |
DW: Bu ilginç, yani dünyayı siyah beyaz olarak düşünmek. | TED | ديبورا: هذا مثير للاهتمام، فقط أن تفكر بالعالم بالأبيض والأسود. |