| Bir şeyleri değişime zorluyordum çünkü kendimi kanıtlama ve başarı ihtiyacı beni tüketmişti. | TED | كنت أجبر الأشياء على التغيير لأنني استهلكت للحاجة إلى النجاح أو لإثبات نفسي. |
| SP: Senin keşiflerin sonucunda gerçekleşen bazı harika şeyleri sana söylemek istiyorum. | TED | س. ب: أريد أن أخبرك عن بعض الأشياء المدهشة الناتجة عن اكتشافاتك. |
| Fakat buradaki nokta, filtreler her zaman aynı şeyleri içeride tutarlar. | TED | لكن الأمر حول هذه المصفاة هو أنها دومًا تحتفظُ بنفس الأشياء. |
| Ve müzikle bir şeyler anlatırken, ki bu temelinde sestir, her çeşit insana ve her türlü şeye ulaşabiliriz. | TED | وبقول شئ ما عبر الموسيقى، الذي هو في الأساس الصوت، عندئذ يمكننا الوصول لكل أنواع الأشياء وكل أنواع البشر. |
| Ben de seninle bunu konuşmak istiyordum. İşler biraz acayipleşti. | Open Subtitles | هذا ما كنت أريد أن أحدثك بشأنه الأشياء أصبحت غريبة |
| Tamam, size bilinçle ilgili söylenmiş bazı acımasız şeyleri anlatacağıma söz veriyorum. | TED | حسناً، لقد وعدت بأن أخبركم بعض الأشياء الفظيعة التي تُقال عن الوعي |
| Listede diğer insanların Hristiyanlık yerine sahip olduğu şeyleri içeriyor. | TED | و تتألف من الأشياء التي يعتقدها الآخرين بدلا عن المسيحية. |
| Sözleri hayatım hakkında daha önce düşünmediğim şeyleri gözden geçirmemi sağladı. | TED | لقد جعلتني أتفحص الأشياء الموجودة بحياتي التي لم آخذها بعين الأعتبار. |
| Çocukken, her zaman kutuları ve bunun gibi şeyleri parçalardım. | TED | عندما كنت طفلا, كنت دائما, أقوم بفك الصناديق و الأشياء. |
| Ne olmuş yani? Muhtemelen bu şeyleri daha önce duymuşsunuzdur. | TED | وإن يكن؟ ربما سمعتم عن مثل هذه الأشياء من قبل. |
| İnsanlar bu şeyleri olmak istiyorsa neden o kadar insan normal olmaya çabalıyor? | TED | لذا ان كان الناس يريدون هذه الأشياء إذا لماذا تسعى جاهدة لتكون طبيعية؟ |
| Asıl güzel yanı ise, bu şeyleri yapmak çok da zor değil. | TED | ما هو مُطمئِن هنا حقاً هوأن صنع هذه الأشياء ليس بالأمر الصعب |
| Yeni şeylere açık olmanızı sağlar ve bir şeyleri anlayabilmenizi sağlar. | TED | هذا يجعلكم منفتحين على أشياء جديدة، وهذا يمكِّنكم من فهم الأشياء. |
| Yani geçtiğimiz 30 yıl boyunca genelde diğer şeyleri hariç tutarak serotonine odaklandık. | TED | لذلك ركزنا على السيروتونين خلال الـ30 سنة الماضية، غالباً بغرض استبعاد الأشياء الأخرى. |
| Ve bütün bu şeyler bana, heyecan, keyif ve merak veriyor. | TED | وكل هذه الأشياء بالنسبة لي تعطي نوعا من البهجة والإثارة والدهشة. |
| Tam da işler daha da garipleşemez diye düşünmeye başlamışken. | Open Subtitles | فقط عندما فكرت أن الأشياء لا يمكن أن تصبح غريبة |
| Eğer her şey etiketli olsaydı, hiçbir şey görünür olmazdı. | TED | لو كانت كل الأشياء ملوّنه لن يكون هناك شئٌ واضح. |
| Böylece, birileri bu eşyaları tanıyabilir ya da en azından bu fotoğraflar yaşananlara dair kalıcı, tarafsız ve eksiksiz birer hatırlatıcı olarak kalırlar. | TED | في هذه الحالة، يمكن لأحدهم أن يتعرف على هذه الأشياء أو على الأقل ستظل هذه الصور كمذكر دائم، غير منحاز ودقيق لما جرى. |
| Bağιmsιz ruhlu... ve işleri kendi halletmeyi seviyor, ama umursuyor da. | Open Subtitles | فهو مستقل يحب ان يعمل الأشياء بطريقته الخاصة ولكن بعناية كبيرة |
| Belki de vücudunuzda istemediğiniz şeylerin daha etkili bir şekilde atılmasını sağlayabilirsiniz. | TED | وربما تستطيع جعلها أكثر فعالية بتصفية الأشياء التي لا تريدها في جسمك. |
| Ayrıca, kötü şeyler çok hızlı olabilir ama iyi şeyler bir günde olmaz. | TED | أيضا، الأشياء السيئة يمكن أن تحدث سريعا، لكن الأمور الجيدة لاتبنى في يوم. |
| Eski eşya kutuları ve paketleriyle dolu odaları ve rafları gözünüzün önüne getirin. | TED | يراه أحدهم مجموعة من الغرف والرفوف مخزنة مع صناديق وعلب من الأشياء القديمة. |
| Yani, belki kurtuluşunuz bana söyleyeceğiniz üç şeyden biri değildi. | TED | ربما الناجي لم يكن أحد الأشياء الثلاثة التي تقولها لي |
| Eğer bu kayıp eşyalar içinden aldıklarımızla ilgiliyse ona onları geri vereceğimi söyleyin. | Open Subtitles | اذا كان هذا عن الأشياء التى أخذناها من الاشياء المفقودة اخبريها باننا سنرجعها |
| Ve Radboud Üniversitesi'nde yaptığımız şeylerden biri bir dinleme yetkilisi atamak oldu. | TED | واحد من الأشياء التي قمنا بها جامعة رادبود عينا موظف الاستماع رئيسي. |
| Ve ben artık bu şeylere sosyal ağ da diyemiyorum. | TED | لذا لا أستطيع تسمية هذه الأشياء بالشبكات الاجتماعية بعد الآن. |