Yan tarafta tüylerini düzelten erkek ondan iki kat daha büyük ve bu yaşlı erkek onu lider yaptı. | TED | والذكر الذي يقوم بالتودد إليه على جانب الصورة أكبر منه بمرتين، وهذا الذكر المسن هو الذي جعل منه قائداً |
Yüz binlerce anonim sıradışıyı, bunun gerçekleşmesi için çok sıkı çalıştıran şeydi. | TED | هي ما جعل مائة ألف من المميزين المجهولين يعملون بجهد لتحقيق ذلك. |
Tek yapmamız gereken şey özel yaşamı daha ulaşılır yapmak için çalışmak. | TED | ما يجب علينا فعله حقا هو العمل على جعل الخصوصية سهلة التحقيق. |
Benim görevim ise şehirlerimizi daha yürünebilir bir hale getirmek. | TED | ما اعمل و اقيم به هو جعل مدننا اكثر تجوله. |
Yaradan Âdem'i kendi suretinde yarattı ve evreni ona verdi. | Open Subtitles | الخالق جعل آدم على صورته، و وضعت العالم في رعايته. |
Yapabileceğimiz en iyi şey, o yaratığın birbirimizi öldürmemizi sağlamasına izin vermemek. | Open Subtitles | هو جعل الأمر صعبًا على هذا الشيء في إطلاق النار على رؤوسنا |
Sesi tamamen değişmişti, bakıcısını telefona verdi, bakıcısı da Randolph'a karşı çok iyiyidi. | TED | صوته تغير تماماً، لكنه جعل المربية تتحدث، وكانت طيبة جداََ مع راندلوف كذلك. |
Bütün vatandaşlarını eşit yapan Çin Federasyonu tamamen ihmalkarlıkla dolu! | Open Subtitles | الإتحاد الصيني الذي جعل كل مواطنيه متساوون , أصبحوا مهملين |
Zaman içinde, birkaç sistemin aileden daha çok 'waterfall' olmasının bir sebebi vardır. | TED | هناك سبب جعل بعض الأنظمة تعمل كالشلال اكثر من الأسرة على مر الزمن. |
Şimdi bu okul sistemini ücretsiz olarak dünyaya yaymak için çalışıyorum ve fark ettim ki çok ilginçtir, kimse bunu bedavaya istemiyor. | TED | الأن أعمل على جعل هذا النظام المدرسي المجاني متاحا للعالم و لقد وجدت بشكل مثير للاهتمام أن لا أحد يرغب فيه مجانا. |
Ve bence onu fiziksel hale getirmek bunu yapmak için iyi bir yol. | TED | واعتقد ان جعل العالم الرقمي فيزيائي اكثر هو امرٌ جيد يجب القيام به |
Çünkü bu balonları mümkün hale gelmesini sağlayan ve keşfedilmesi gereken ilginç şeyler var, balonların karşılıklı bağlantı ihtiyacı yok. | TED | لأنه كانت هناك أشياء مثيرة كان عليكم القيام بها لتكتشفوا كيف يمكنم جعل فكرة البالون ممكنة، إذ لم يتوجب ربطها. |
Mühendis olduğu zaman buraların bir haritasını falan yaptı mı? | Open Subtitles | عندما كان مهندساً هل جعل الخرائط وحشا مثل تلك ؟ |
1871: Kızılderili El Koyma Kanunu tüm Kızılderililer'i federal hükümetin vesayetine soktu. | TED | عام 1871: جعل قانون الاعتمادات للهنود الأصليين جميع السكان الأصليين تحت رقابة الحكومة الفيدرالية. |
Bunun olmasına izin veren kadın sadece iki adım ötemizde. | Open Subtitles | المرأه التي تستطيع جعل ذلك يحدث على بعد 50 يارد |
Amacımız da bu. İnsanların yardım almaktan kaçınmaması, daha kolay yardım almasını sağlamak. | TED | وهذا هو الهدف، جعل الأمر أسهل للناس للحصول على المساعدة من تجنب المساعدة. |
Aile değerleri, Greg. Bu ülkeyi böyle harika yapan bu. | Open Subtitles | قيم أسريه يا جريج, هذا ما جعل هذه البلد عظيمه. |
Ceket bir güç dalgası oluşturuyor. Işıklar bu yüzden titriyor. | Open Subtitles | السترة أنشأت موجة طاقة مما جعل كل الأضواء والأجهزة تومض |
Dünyadaki tüm bilim adamları güneş panellerini daha verimli ve ucuz yapmaya çalışıyorlar. | TED | العلماء في كل أنحاء العالم يركزون على جعل ألواح الطاقة الشمسية أرخص وأكفأ. |
Muhbirinin ölmesine sebep olan sızıntının kaynağının kendi olduğunu anlamış olmalı. | Open Subtitles | لابد أنّه أدرك أنّه كان مصدر التسريب الذي جعل مصدره يُقتل. |
Hayaletten bahsetmem onun sırf dileğini dilediği için gerçek olduğunu sanmasını sağladı. | Open Subtitles | الشبح جعل الرجل في منتصف طريق التصديق هي كانت واقعيه بمنحه أمنيته |
El Capitan'ı kaya tırmanışı için imkânsız hâle getiren buzdur. | Open Subtitles | الجليد هو ما جعل الكابيتان أعظم تحدٍ في تسلّق الصخور |
O buraların kralı ve istediği kızı kendi adına çalıştırabilir. | Open Subtitles | انه الملك هنا. انه يستطيع جعل أى فتاة تعمل لديه |