Bu koşullar altında size maksimum cezayı vermekten başka seçeneğim yok. | Open Subtitles | وبالاخذ فى الاعتبار والظروف المحيطه بالقضيه لا يوخد خيار لكن لفرض |
Olan bu! Başka seçeneğim var mıydı? Adam bizi kazıklayacaktı. | Open Subtitles | لم يكن لدى خيار آخر السافل كان ذاهب الى ويلش |
- Siz seçim hakkına sahip olmayacaksınız, ama karar almadan önce | Open Subtitles | لم تتركوا لي اي خيار لكن قبل ان اتخذ اي قرار |
Başka bir şansım olsun isterdim. Bu senin için zor oldu biliyorum. | Open Subtitles | حسناً,أتمنى لو كان لديّ خيار آخر أعلم بأن هذا كان صعباً عليك |
Başka seçeneğimiz yok, bu yüzden neler olacağını görmek için sabırsızlanıyorum. | TED | ليس لدينا خيار آخر، لذا أنا مهتم جدًا لرؤية ما سيحدث. |
Fazla vaktin yok ve açıkçası fazla bir seçeneğin de yok. | Open Subtitles | ليس لديك الكثير من الوقت و فى الواقع ليس لديك خيار |
Başka seçeneği yoktu. Otomatik davranış. Bencillik de değil, özgecilik de değil. | TED | ليس لديه من خيار. إنه تصرف تلقائي. فهو ليس أنانياً ولا مؤثرًا. |
Başka şansımız olmasaydı ve çalmak zorunda kaldığım için çalsaydım. | Open Subtitles | مثل ان لا يكون لدينا خيار سوى ان نسرق شئ |
İnan bana, yardım isteyeceğim son insansın. Ama başka çarem yok. | Open Subtitles | صدِّقني, أنت آخر شخص أود طلب مساعدته, ليس لدي خيار آخر |
Şimdi daha zor, ama başka seçeneğim yok. Onları durdurmalıyım. | Open Subtitles | سأصبح اقوى الآن لكن ليس لدي خيار يجب ان اوقفهم |
Başka seçeneğim yoktu. Sen bütün hafta sonumuzu sabote etmeye çalıştıysan da. | Open Subtitles | ليس لدى خيار , بالرغم من أنك حاولت تخريب العطله الاسبوعيه بالكامل |
Başka seçeneğim yok. Ya onu kabul edeceğim yada seni bir daha göremeyeceğim. | Open Subtitles | لم يكن لدي خيار ، إما أن أرحب به أو أجازف بفقدها ثانية |
O söylediklerinden sonra, başka seçim şansım kaldığına gerçekten inanıyor musun? | Open Subtitles | أعني، بعد ما قلتِ أتعتقدين أنّه يوجد ليّ خيار بعد الآن؟ |
Bence bu insanların kendi yapması gereken bir seçim ama teşekkürler. | Open Subtitles | أعتقدُ أنه خيار بإمكان الناس إختياره بأنفسهم، مع ذلك، شكراً لك |
Eline bir silah veririm ve iddia ediyorum başka şansım yoktu. | Open Subtitles | سأضع مسدساً في يدك، وسأدعي أنه لم يكن لدي خيار آخر. |
O zaman Shredder'ın dilediği gibi buluşmaktan başka bir seçeneğimiz yok. | Open Subtitles | إذاً ليس لدينا خيار إلا أن نلتقي و نحقق رغبة شريدر |
Çünkü şu anda senin de benim de başka seçeneğimiz yok. | Open Subtitles | لأنه ليس لديك خيار آخر ولا أنا ايضاً في الوقت الحالي |
Muhtemelen, bu çirkin davranışları sergilemekten başka bir seçeneğin olmadığını hissettin. | Open Subtitles | لا بد أنك ظننت أنه لا خيار أمامك إلا التصرف بوحشية |
Adamın başka seçeneği yoktu. Senin kız, onu polislere ispiyonladı. | Open Subtitles | لم يكن للرجل أي خيار فتاتك وشت به لرجال الشرطة |
Başka şansımız olmasaydı ve çalmak zorunda kaldığım için çalsaydım. | Open Subtitles | مثل ان لا يكون لدينا خيار سوى ان نسرق شئ |
Sorunun ne olduğunu bilmiyorum ama derhâl petrolü almazsak ipoteği aktifleştirip Southfork'taki sahiplik haklarınızı elinizden almaktan başka çarem kalmayacak. | Open Subtitles | لست متأكد أن هذا سطو لكن إذا لم نتحصل على بترولنا فوراً ليس لدي خيار سوى رفع دعوة عن القرض |
Kötü bir şey olduğunu biliyordun, ama başka şansın yoktu. | Open Subtitles | عرفت بأن الأمر كان سيء، لكن ما كان لديك خيار. |
Katılmayı reddederseniz, bütün iddialardan suçlu sayılmayı kabul ettiğiniz anlamına gelecek ve ceza aşamasına geçmekten başka çaremiz kalmayacak. | Open Subtitles | إذا رفضت المشاركة سيكون بمثابة اعتراف بالذنب من جميع النواحي ولن يكون لدينا خيار إلا المضي في إصدار الحكم |
Demirden oluşan çekirdeğin, aşırı derecede yoğunlaşarak içe doğru çökmekten başka şansı yoktur. | TED | لا يملك عنصر الحديد أية خيار سوى أن ينهار، وأن يصل لكثافة عالية. |
Buraya geldiğinde ne olmak istediğin konusunda tercih hakkın vardı. | Open Subtitles | كان لديك خيار بماذا تريدين ان تكوني عند قدومك هنا, |
Silahı kadına çevirince kocanın tek çaresi teslim olmak oluyor. | Open Subtitles | وهو يهدد الزوجة فلا يصبح للزوج أي خيار سوى الخضوع |
Bu makineler, Afrika'da oldukça nadir bulunuyor. Dolayısıyla ön saflarda savaşan bu bilim insanlarına örnekleri denizaşırı göndermek dışında başka şans bırakmıyor. | TED | تلك الآلات قليلة وبعيدة في القارة، مما يجعل العديد من العلماء يعملون بدون أي خيار آخر ما عدا إرسال العينات في الخارج. |
Başka çare bırakmadınız ve ben de Fate'in arabasına saklanmak zorunda kaldım. | Open Subtitles | تركتنى بلا خيار لذا التزمت بالسفر هروبا فى سيارة فيت |