Kara deliklerin evrendeki her şeyi yuttuğuna dair bir efsane vardır, ama onun içine düşmeniz için çok fazla yaklaşmanız gerekir. | TED | هنالك خرافة تنص على أن الثقب السوداء تلتهم كل شيء في الكون، لكن في حقيقة الأمر يجب الإقتراب كثيرا للسقوط فيها. |
Arabalarımızın, etraflarındaki her şeyi inanılmaz bir şekilde görmelerine ve sürüşle ilgili tüm kararları vermelerine olanak sağlayan sensörleri var. | TED | سيارات تحوي مجسات تمكنها بصورة سحرية ان ترى كل شيء من حولها وتتخذ القرارات في كل منحى من مناحي القيادة |
bütün her şeyi sıfırdan yapmamız için önümüzde 18 ayımız vardı. | TED | كان لدينا 18 شهرًا لعمل كل شيء من البداية، من الصفر. |
Bizler her şeyi batırmadan önce doğal cennet olarak düşündüğümüz yerler. | TED | أمكنة نعتقد أنها تمثيلات الجنة للطبيعة قبل أن ندمر كل شيء. |
Hepsini bir anda mı farkettin yoksa teker teker mi oldu? | Open Subtitles | هل أدركت كل شيء مرة واحدة، أم حدث ذلك على مراحـل؟ |
Ben de elimden gelen her şeyi yapmak için her şeyi denedim. | TED | لكنني بدوري أردت فعل ما بوسعي للمساعدة، لذلك أردت تجربة كل شيء. |
Yazıcı henüz çalışmıyordu, bu yüzden her şeyi elle yazmak zorunda kaldım. | TED | لم يكن زر الطباعة يعمل حينها، لذلك توجّب على نسخ كل شيء. |
Bir de her şeyi kontrol eden bir Yapay Zekâmız vardı. | TED | ومن ثم كان لدينا الذكاء الصنعي الذي يتحكم في كل شيء. |
Ve bu yüzden, sadece büyük veriye güvenmek bir şeyleri kaçırma ihtimalini artırarak zaten her şeyi bildiğimizi düşündürerek bizi yanıltır. | TED | لذلك الاعتماد على البيانات الضخمة وحدها يزيد فرصة إغفال شيء ما، في الوقت الذي يتهيأ لنا أننا نعرف بالفعل كل شيء. |
Ve kelimenin tam anlamıyla her konuşmayı kaydediyoruz. Böylece herkes her şeyi görebiliyor. Bu şekilde yapmasaydık, bir fikir meritokrasisi oluşturamazdık. | TED | ونقوم بتسجيل جميع المحادثات حرفياً والسماح للجميع برؤية كل شيء. لأننا إن لم نفعل ذلك، لن نتمكن من نشر ثقافة الجدارة. |
Yani evinizin ön kapısının yanında bir düğme olduğunu, siz evden ayrıldığınızda buzdolabı hariç her şeyi kapatabildiğinizi hayal edin. | TED | ولكن تخيلوا لو أن لكل منزل مفتاح كهربائي بجانب الباب الأمامي، وعندما تغادرون المنزل تستطيعون إطفاء كل شيء عدا الثلاجة، |
Çoğu kadının yaptığı diğer şey ise her şeyi yapmamız gerektiğini düşünmemiz. | TED | شيء آخر أن عديدًا من النساء نفكر بأن علينا فعل كل شيء. |
her şeyi değiştirmeni istiyorum. Yeni bir partisyona ihtiyacım var. | Open Subtitles | أريد منك أن تقوم بتعديل كل شيء أريد نوطة جديدة |
Komiteye tek kelime etmeyeceksin diye seni bilhassa uyardım. her şeyi mahvedebilirsin. | Open Subtitles | حذرتك من التحدث مطلقاً لهذه اللجنة كان يمكن أن تٌفسدي كل شيء |
Henüz hiç bir şey bilmediğim için her şeyi reddettim. | Open Subtitles | كما أنني لا أعرف شيئاً حتى الآن, أنكر كل شيء. |
Eşyalar adam gibi olsun istediğim için her şeyi teker teker alıyorum. | Open Subtitles | بشتري شيء واحد كل مرة لاتأكد أني أحصل على كل شيء تمام |
Genellikle saat 9'da yemek yeriz. Siz her şeyi sekteye uğrattınız. | Open Subtitles | .. نتعشى عادة في التاسعه .إنك أجبرت كل شيء على التوقف |
Güreş her şeyi elinden aldı, belki sana bunları geri getirebilir de. | Open Subtitles | الملاكمة سلبتك كل شيء . ولعلها تستطيع أن تعيد لك كل شيء |
Ne kadar ileri gidebileceğini biliyordum. her şeyi önceden tasarladın! | Open Subtitles | وأني أعلم أنك سافرت لتجئ بالسم, ولقد أعددت كل شيء |
Kazanan Hepsini alır. Hiç bir şey kazanamayabiliriz. Veya her şeyi kazanabilirsiniz. | Open Subtitles | قد نخسر كل شيء في نهايه المطاف أو قد تربحان كل شيء |
Evrendeki diğer her şey böyleyse biz neden farklı olalım? | TED | لو كل شيء في العالم مثل هذا، لماذا نكون مختلفين؟ |
Anneni, babanı, kız kardeşini, erkek kardeşini her şeyini bilmem gerekiyor. | Open Subtitles | أريد أن أعرف عن أبوك وأمك أخوك ، أختك كل شيء |
her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğunu biliyorum ve gövdemi baştan aşağıya geçen bu yaranın bir depremin kalıntıları olduğunu. | TED | وأنا أعرف أن كل شيء متصل، والندب التي إمتد على طول الجذع من بلدي هي من علامات وقوع الزلزال. |
keşke ilk tanıştığımızda biliyor olsaydım, fakat şimdi herşey değişti. | Open Subtitles | أتمنى أعرف عندما وصلنا أولا، ولكن كل شيء تغير الآن. |
Ama hepsi bu değil. Ses bizi yere ve zamana yerleştiriyor. | TED | ولكن ليست النية كل شيء ان الصوت يحدد لنا الزمان والمكان |
Birçoğumuz, herşeyi bilen bir süper kahramanın ayakta dikilerek komutlar verdiği ve peşinden gelenleri koruduğu bir kanıya sahibiz. | TED | العديد منا يتصور هذا البطل الخارق الذي يعرف كل شيء والذي يصمد ويتولى القيادة وكذلك يعمل على حماية أتباعه. |
Aslına bakarsanız ben bunların her şeyden erkek meseleleri olduğu görüşünü savunacağım. | TED | في الواقع، سوف أجادل بأن هذه قضايا الرجال، أولاً وقبل كل شيء. |
Ne yapayım peki, her şeye en baştan mı başlayayım? | Open Subtitles | ماذا تريد مني أن أفعل أبدأ كل شيء من جديد؟ |
Ama göndermeden önce, biz gerçekten o Gezginler'i test ettiğimizden emin olduk -- ya da o Gezgin'i-- ve herşeyin doğru çalıştığından emin olduk. | TED | و لكننا تأكدنا من اختبار هذه العربات الجوالة قبل أن نقوم بإرسالها إلى الأسفل و تأكدنا من أن كل شيء يعمل على ما يرام |
Ve böylece onlarla seyahat ederek ve bütün farklı elementleri öğrenerek birlikte çok vakit geçirdik ve yararlanılmayan birçok verimsizliğin olduğunu keşfettik. | TED | وقضى الوقت في السفر معهم وتعلم كل شيء عن العناصر المختلفة، و العثور على الكثير من أوجه القصور لم يتم الاستفادة منها. |
Sahip olduğum herşeyden vazgeçtim, Sırf Aang'e toprakbükmeyi öğretebilmek için. | Open Subtitles | لقد تخليت عن كل شيء لكي أُعلم آنـج تسخير الأرض |
Ve bu olaydan sonra kendimi, Her şeyimi kaybetmiş hissettim. | Open Subtitles | بعد الذي حدث , إنتابني إنطباع بأني خسرت كل شيء |