Hayatımın en kutsal şeyine dokundun. karımı öldürdün. | Open Subtitles | لقد لمست أكثر شيء مقدس في حياتي لقد قتلت زوجتي |
İçeri girerken kapı koluna ya da kasasına dokundun mu? | Open Subtitles | هل من المُمكن أنّك لمست مقبض أو هيكل الباب أثناء دخولك؟ |
Tepenin zirvesindeki o kırılmaya dokundum;... 1945'te, 200 kızın Amerikalıların eline canlı geçmektense el bombalarıyla intihar ettikleri hendeğin kıyısına dokunurken. | Open Subtitles | لقد لمست ذلك التمزيق في أعلى التلة كما فعلت على حافة الخندق عندما قامت 200 فتاة بإستخدام القنابل لينتحروا عام 1945 |
Bir kadının eline en son ne zaman dokundum biliyor musun? | Open Subtitles | هل تعلم كم مضى من الوقت؟ منذ ان لمست يد احداهن |
Bu elbiseye dokunursan, bir daha buraya asla adımını atamazsın. | Open Subtitles | اذا لمست هذا الفستان لن تطأ قدمك هذا المكان ثانية |
Koluma dokundu ve bana baktı. Tanrım ne var bunda? | Open Subtitles | إذن لمست ذراعي ونظرت إلي يا للمسيح ما خطب ذلك؟ |
48 yaşındaki bir kadının pürüzsüz ve sıkı cildine dokundun mu hiç? | Open Subtitles | هل سبق لك و أن لمست الجلد المشدود والناعم لإمرأة في 48 ؟ |
Yanlışlıkla birini erkek delisi yapan objeye mi dokundun? | Open Subtitles | هل لمست دون قصد قطعة أثرية للنشاط الجنسي؟ |
Son 23 yılda başka bir kadının göğüslerine dokundun mu? | Open Subtitles | هل لمست من قبل ثدي إمرأة أخرى في الـ23 عام ؟ |
İlk adımı ben attım. Önce ben dokundum ve sen bunu kaldıramıyorsun. | Open Subtitles | اقتربت أولا، لمست أولا ولا تستطيعين التعامل مع ذلك، أليس كذلك؟ |
Anahtarlarım var. Polisleri evden aradım! Lanet olasıca duvara dokundum! | Open Subtitles | معى مفاتيح وطلبت الشرطة من البيت لمست الحائط اللعين |
- Lanet olasıca duvara dokundum! - Bununla başlayacağım. | Open Subtitles | لقد لمست الحائط اللعين لقد قمت بمعاينة سريعة للمكان |
Onun saçının teline dokunursan o bayrağı bulacak kadar yaşayamazsın. | Open Subtitles | ان لمست شعرة واحدة من رأسها لن تعيش لرؤية الراية |
Ama açıkçası, kızıma bir daha dokunursan seni kesinlikle öldürürüm. | Open Subtitles | و لكن لأكون واضحة إن لمست إبنتي مجددا سأقتلك بالتأكيد |
Troy! O aynaya bir daha dokunursan, suratına bir tane geçiririm. | Open Subtitles | تروي إن لمست تلك المرآة مرة أخرى، سأصفعك على وجهك |
Fakat konuşmanın durakladığı bir anda Rosie omzuma hafifçe dokundu. | TED | ولكن خلال لحظة صمت أثناء الحوار، لمست روزي كتفي. |
Benim oğlum bir sünepe olabilir ama onunkine dokunduğumda, neredeyse beni öldürüyordu. | Open Subtitles | بامكاني أن أصفع ابني بقوة لكن عندما لمست ابنها كادت أن تقتلني |
dokunmuş olduğu "Rahatsız etmeyin" uyarısında kısmî parmak izi bulduk. | Open Subtitles | قمّنا بمسح كافة المكان ليس هناك أشارة بأنّها لمست شيء |
Bu ofiste hiçbir şeye dokundunuz mu? | Open Subtitles | وقد تم كل شيء لمست في هذا المنصب؟ آه , لا. |
- Nereye? - Kaynağa. O Sentinel'lere dokunduğunda bunu hissettin ama buna hazır değildin. | Open Subtitles | المصدر، هذا هو ما شعرت به عندما لمست هؤلاء الحرَاس |
Oyun bitti. Oyun bitti. Top yere değdi. | Open Subtitles | انتهت اللعبة، انتهت اللعبة الكرة قد لمست الأرض |
Bak, Tanrı şahidimdir, ona birşey yaparsan, kılına zarar gelirse hayatımın geri kalanını senin acı çekmene adarım. | Open Subtitles | أنظر .. أقسم بالله لو فعلت به شيء إذا لمست شعرة واحدة من رأسه سأقضي ماتبقى من حياتي متأكدة أنك ستعذب أقصى العذاب |
Çünkü Harriet Lichtman'a dokunan dudaklar benimkilere asla dokunamaz. | Open Subtitles | الشفاة التي لمست هاريت ليكمان لن تلمس شفاهي أبداً |
Neşelen et torbası. Amibine dokunmadın bile. | Open Subtitles | لاتحزن، ياكرة اللحم بالكاد لمست طبقك |
İngiltere'ye varana kadar her hangi bir şeye dokunduğum anda kendimi yıkadım. | Open Subtitles | غسلت جسمي كلما لمست شيئاً إلى أن وصلت إلى إنجلاند |
"Hazırlan yada seni öldüreceğim." "Sigaralarıma dokunacak olursan seni öldürürüm." | Open Subtitles | مثلا سأقتلك إذا لمست سجائرى مرة آخرى |
Megan'a dokununca bir şey gördün, değil mi? | Open Subtitles | لقد رأيت شيئاً ما عندما لمست ميجان أليس كذلك |