ويكيبيديا

    "وأن" - ترجمة من عربي إلى تركي

    • ve
        
    • de
        
    • daha
        
    • da
        
    • istiyorum
        
    • için
        
    • Ayrıca
        
    • olmalı
        
    • ya
        
    • "
        
    • kadar
        
    • olup
        
    • gibi
        
    • olması
        
    •   
    Ancak sözcüklerin politikanın tam ortasında yer aldığı gerçeği çok önemli ve politikacılar da dili kontrollü kullanmayı denemeleri gerektiğinin farkındalar. TED ولكن من المهم جداً أن نعرف أن الكلمات محور الحياة السياسية، وأن جميع السياسيين يعرفون أن عليهم محاولة التحكم في اللغة.
    Milliyetçiliğe göre milletiniz eşsizdir ve milletinize karşı özel yükümlülükleriniz vardır. TED حسنًا، تخبرني القومية بأن أمتي فريدة، وأن لدي التزامات خاصة تجاهها.
    En belirgin etkileri, kuru nesnelerin ıslak sanılması ve yüzeylerin nefes aldığı hissi. TED تشمل أهم أعراضها الجانبية الإحساس بأن كل الأشياء الجافة رطبة وأن الأسطح تتنفس.
    dedi. Şimdi, eğer bu doğruysa, sağlık sistemimizin gerçek bir ayıbı demek olur çünkü bu hastalar başka yerlerde de muayene oluyorlar. TED والآن، لو كان ذلك صحيحاً فإنه إدانة لنظام الرعاية الصحية لدينا وذلك لأن هؤلاء المرضى سبق وأن كشف عليهم في اماكن أخرى.
    ve Amazonlardan sadece efsanelerde değil, eski tarihi belgelerde de bahsedilmişti. TED وأن الأمازونيات ذُكرن في أحداث تاريخية أيضًا وليس فقط في الأساطير.
    uyandırmaya çalışıyordum. Bu halk için o kadar heyecan vericiydi ve insanlar o kadar hevesliydi ki, daha büyük binalar TED وجدنا أن ذلك كان مثيرًا جدًا للناس، وأن الناس كانوا متجاوبين جدًا مع العمل، واحتجنا بعدها للعثور على بنايات أكبر.
    Aristo'ya göre anlatının rolü hayatı taklit etmek ve bize o duyguları hissettirmek. TED ووفقًا له، فإن الهدف من رواية القصص هو مُحاكاة الحياة وأن نشعر بالعاطفة.
    Sosyal becerilerle: Arkadaş edinme, anlaşmazlıkları çözme, cana yakın ve kibar olmak. TED حسنا، هناك المهارات الاجتماعية: صنع الأصدقاء، حل الصراعات، وأن تكون لطيفا ومهذبا.
    Önceden olan " normal " düşüncesini kabul edebilirim -- normal güzeldir ve bu oldukça dar " normal " algısının dışında her şey kötüdür. TED إما أن أتقبل الفكرة القائمة على أن الطبيعي هو الجيّد، وأن أي شيء عدا ذلك النطاق الضيق لتعريف الجيد يعتبر سيئاً.
    Rollerini kabullenen ve performansını geliştirmek için çalışanlar şahsını büyütür, değiştirir ve geliştirir. TED وأن أؤلئك الذين احتضنوا أدوارهم وعملوا على تحسين أدائهم نموا وتغيروا ووسّعوا ذاتهم.
    Bu tarz sorular bana her zaman konuştuğum insanların benim iyiliğimi istedikleri ve beni gerçekten tanımak istedikleri hissini uyandırıyor. TED هذه هي أنواع الأسئلة التي جعلتني أشعرُ بالثقة وأن الشخص الذي أتحدثُ إليه يعلمُ مصلحتي تمامًا ويرغبُ في التعرف عليَ.
    Bazen taraf tutmak, yankı odalarında sıkışmak ve bir daha hiçbir zaman aynı fikirde olmamakla lanetlenmiş gibi görünebiliriz. TED قد يبدو الأمر أحيانًا أننا محكوم علينا بالانحياز، وأن نكون عالقين في غُرف الصدى وألا نتفق مرة أخرى أبدًا.
    Bu kalabalık topluluğun hareketini izledim, dağılmalarını ve onun yüzünü görebilmeyi istedim. TED كنت اراقب تحركهم في مجموعات أمل أن يتفرقوا وأن أستطيع رؤية وجهها
    Çocukları kendi zamirlerini düşünmeye ve diğerlerine de zamirlerini sormaya teşvik ediyorum. TED أشجع الأطفال على التفكير في ضمائرهم وأن يسألوا الآخرين عن ضمائرهم هم.
    ve orada yaptığım şey gözünüzü boşluğa yöneltip geometriyi farklı bir şekilde algılamanızı sağlamaktı ve bu dolap boşluğu dağıtmayacaktı. TED والذي كنت أحاول فعله هناك هو توجيه عينك في المساحة لتهيئ لك الأبعاد بطريقة مختلفة وأن الأثاث لن يفتت المساحة
    ama seçilmiş temsilcilerimizi aramalı ve bu değişiklikleri talep etmeliyiz. TED يجب علينا أن نتكلم مع ممثلينا المُنتخبين وأن نطالب بالتغيير.
    Bu da kendimizle ilgili hayat boyunca değişmeyen sabit bir gerçeklik gibi. TED وأن هذه هي الحقيقة الدائمة حول أنفسنا، شيئًا سيظل ثابتًا طوال الحياة.
    Oğlumun güvende olmasını, mükemmel olmasını ve o mükemmelliğin farkedilip, takdir edilmesini istiyorum. Open Subtitles و أريد أن يكون ابني بأمان ويكون عظيماً وأن يرى تلك العظمة ويقدرها
    Bill Gates: Yani, sanırım hayatımızda bu parayı nasıl geri vereceğimizi bulmak için birlikte çalışacağımız bir dönem olacağı için heyecanlıydık. TED بيل: حسنا، أعتقد أننا كنا متحمسين أن تكون هناك مرحلة من حياتنا حيث نعمل سوية وأن نعرف كبفية إعادة هذا المال.
    Ayrıca, çenemizi kapatmamızı o adamın da çok konuştuğu için öldüğünü söyledi. Open Subtitles اخبرنا أن نسكت وأن الرجل مات لأنهُ قال اقاويل تعدى حدّودهُ بها
    - Paine yanında götürmüş olmalı. - Yalan söylüyorsun, Scalise. Open Subtitles لابد وأن بيين قد أخذها معه انت تكذب يا اسكاليسى
    Hiç öncesinde bin kere yapmış olduğunuz gibi check-in'den geçtikten sonra kapıya varana kadar biletinizi kaybettiğinizi düşündünüz ? TED هل سبق وأن بدا لك أنك ستفقد تذكرت سفرك ألف مرة وأنت تمشي من إنهاء إجراءاتك إلى البوابة ؟
    Bana tavsiyesi, Daniele ile konuşmak için cesur olup, karşısına çıkmalıymışım. Open Subtitles يجب أن أكون شجاعة بالنسبة لمانويلا وأن أتحدث لدانييل وجهاً لوجه
    Mesaj, kızların korkak, erkeklerin ise gözü pek olması gerektiğini söylüyor. TED وأن الفتيات يجب عليهن الشعور بالخوف والأولاد يجب أن يكونوا شجعان.

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد