Ve bu mektup 21:30 akşam postası ile gelmiş öyle mi? | Open Subtitles | و هذا الخطاب وصل في بريد الساعة التاسعة و النصف ؟ |
O burada. Şu anda en üst kattaki kurbana doğru ilerliyor! | Open Subtitles | لقد وصل, إنه في طريقة إلي الضحية في الطابق العلوي الآن |
Güverte korkulukları, onun çenesinin 10 cm altına kadar geliyor. | Open Subtitles | الدرابزين على سطح المركب وصل إلى أربع بوصات تحت ذقنها. |
Birdenbire, hiç sebep yokken ortaya çıkıverdi ve bana İngiltere'ye geldiğini ve ilgimi çekebilecek bir şeyler bildiğini söyledi. | Open Subtitles | فجأة قام بالإتصال بي , و أخبرني أنه وصل إلى البلاد و قال أن لديه شئ ربما سيثير اهتمامي |
Görünen o ki geçen gece eve geldiğinde merdivenden düşmüş. | Open Subtitles | يبدو أنه عندما وصل تلك الليلة سقط من على الدرج |
Yaklaşık 60 sene sonra, büyükbabam Oludotun Adekunle Kukoyi de Lagos'a vardı. | TED | بعد حوالي ستون سنة، جدي، أولودوتن أديكونل كوكوي، أيضاً وصل إلى لاغوس. |
Bu şey soğutma sistemi çökmeden birkaç dakika önce gelmiş. | Open Subtitles | لقد وصل هذا بالبريد قبل دقائق من انهيار نظام التبريد |
Yeni bir bilgi ulaştı. Polis mensuplarını darp eden failler gelmiş. | Open Subtitles | ،لقد تلقينا معلومة .بأن مُرتكب العنف ضد عضوْ الشرطة قدْ وصل |
Fakat şimdi sanirim çok önemli görüldügü bir noktaya gelmiş durumdadır. | TED | ولكن أعتقد أنه وصل الآن إلى نقطة حيث أصبح على جانب من الأهمية |
Oh Young hanıma abisinin burada olduğunu söylemiştim, şimdiye kadar çoktan inmiş olmalıydı. | Open Subtitles | ..لقد ذهبت عدة مرات لأخبر الآنسة يونغ أن أخاها قد وصل.. وعليها النزول |
burada bir kaçak bulduk ancak kazara buraya geldiğini sanmıyorum. | Open Subtitles | ولكن لا أظن أنّه وصل إلى هنا عن طريق الصدفة. |
Kalp ile ilgili olarak, kalp pilleri her geçen gün daha kolay takılır hale geliyor. Böylece bunları takmak için girişimsel bir kardiyologa ihtiyacınız kalmıyor. | TED | في مجال طب القلب، فقد وصل الباحثون و بسهولة كبيرة، إلى مستوى حيث لا تحتاج إلى تدريب أخصائي قلب داخلي لوضعها. |
Yazarı hiç düşünmemiştim. Senaryo evime geliyor. | Open Subtitles | لم أفكر قط بالكاتب لقد وصل النص الي بيتي فقط |
Peki biri bu şeyin buraya nasıl geldiğini açıklayabilir mi? | Open Subtitles | والآن، فليخبرني شخص ما، كيف وصل هذا الشيء إلى هنا؟ |
geldiğinde durmadan masum olduğunu ve temyize gitmek istediğini söylüyordu. | Open Subtitles | منذ أن وصل وهو يعيد ويكرر أنّه بريء وطالب بالإستئناف |
Hayır, bilmiyoruz. Hadi ya. Neyse, şunu biliyoruz ki, Giles Windermir' e vardı. | Open Subtitles | لا, لا نعرف حسنا, نعلم على وجه اليقين ان جيلز وصل الى ويندمير |
Bir ürünün nerede nasıl üretildiği ve bulunduğu yere nasıl geldiği gibi doğruladığımız ve izlediğimiz bilgileri nasıl paylaşacağız? | TED | كيفية مشاركة المعلومات التي قمنا بالتحقق منها وتعقبها حول مصدر المنتج، وكيفية إنتاجه وكيف وصل إلى حيث هو الآن؟ |
Oraya nasıl girdi bilmiyorum ama eğer kısa süre içinde dışarı çıkaramazsak,... | Open Subtitles | أنا لا أعلم كيف وصل الى هناك لكن اذا لم نخرجه قريبا |
4 dakika 36 saniye düşmüş, saatte 1,100 kilometre hıza ulaşmış. | Open Subtitles | لقد سقط لمدّة أربع دقائق و36 دقيقة، وصل لـ740 ميلاً بالساعة، |
Yarınki fotoğraf çekiminin yemeği için yemek servisinden geldiler. | Open Subtitles | لقد وصل متعهدون الطعام ليناقشوا موضوع الغداء لجلسة التصوير غداً |
Hayatınız ciddi bir tehdit altında. Size gelen hiçbir paketi açmayın. | Open Subtitles | هناك تهديد قوي على حياتك، لا تفتح اي طرد وصل إليك |
Sorun beyninde değil. Laktik asit 39'a çıktı. Bağırsakları çürüyor. | Open Subtitles | ليست المشكلة في مخه حمض اللاكتيك وصل لـ39، الأمعاء تتعفن |
Aklıma şöyle bir soru gelmişti , eğer dünyayı ve güneşi bağlayabilseydim bu bağlantıyı sağlayan koni nasıl görünürdü? | TED | وكان هناك سؤال يقفز الى رأسي، ما المخروط الذي يربط بين الشمس والأرض بهذا الشكل إذا إستطعت وصل المجالين؟ |
Sonunda, isyancı kendi bölgesindedir ve polise yakalanmak da istemez. | TED | أخيرًا، وصل المشاغب إلى المكان، ويريد تجنب قبض الشرطة عليه. |
Sebebi ne olursa olsun, ...Chih-hao zamanında gelmedi. | Open Subtitles | لمهما سبب، منذ هاو شية ما وصل في الوقت المناسب. |