ve konuşuyorum, ama bu muhteşem bir dinleyici kitlesi, ve ne yapıyorum burada? | TED | و أنا متحدثة، و لكن هذا جمهور مذهل، و ما الذي أفعله هنا؟ |
ama 500 milyon çocuğa birçok defa ulaşıyorsanız -- bir çocuğa ulaşmak 20, 30 sent -- bu pek fazla bir para değil. | TED | و لكن عندما تصل إلى 500 مليون طفل ، عدة مرات 20 ، 30 سنتا لتصل إلى طفل فإنه ليس بالمبلغ الكبير جدا. |
ama bence farklı olmak iyidir çünkü farklı bir bakış açısı sunarsınız. | TED | و لكن أعتقد أن تكون مختلف شيئ جيد لأنك تقدم وجهة نظر |
Bir çok bitki tuzdan hoşlanmaz fakat halofit tuzu tolere eder. | TED | معظم النباتات لا تحب الملح، و لكن هذا النوع يتحمل الملوحة. |
İnsanlara anestezi verebiliyorlardı, konvülsiyona sevkedebiliyorlardı, ancak gerçek güçlük oydu ki | TED | من الممكن أن يخدروا الناس، يجعلوهم يتشنجون، و لكن كانت الصعوبة |
Peki kuantum yükselmesinin ve kuantum kilitlenmesinin geleceğinde ne var? | TED | و لكن ما هو مستقبل الرفع الكمّيّ، و التثبيت الكمّيّ؟ |
Bize sadece bildiklerini değil, nasıl bildiklerini de açıklamak zorundadırlar ve bu da daha iyi dinleyiciler olmaları gerektiği anlamına gelir. | TED | ليس عليهم فقط أن يفسروا لنا ما يعرفوه و لكن كيف عرفوه و هذا يعني أننا يجب أن يكون أفضل استماعا |
Böylece, başarılı bir toplu taşım haritası için, kesin gösterime bağlı kalmamalıyız ama onları beynimizin çalıştığı şekilde tasarlamalıyız. | TED | إذا، من أجل خريطة مواصات عامة ناجحة يجب أن لا نلتزم بالتمثيل الدقيق و لكن نصممها بطريقة عمل عقولنا |
ama herşeye rağmen;nörobilim, pazarlamada her geçen gün daha çok yer alıyor. | TED | و لكن بغض النظر، اصبح علم الاعصاب يظهر كثيرا في الحملات الاعلانيه |
ama ne yazık ki, burasıyla burasının arasında enerjinin çoğu aktarımdaki sızıntılar ve ısı gibi şeylere dönüşerek kayboluyor. | TED | و لكن لسوء الحظ، بين هنا و هناك، معظم هذه الطاقة تفقد لأشياء مثل التسرب أثناء النقل و الحرارة، |
Bu her sene elektrik üzerine 40 milyar dolar kayıp ve iyi nir etkisi yok ama iklim değişikliğinde payı var. | TED | و هذا يهدر 40 مليار دولار في العام على كهرباء لا تساهم في استمرار وجودنا و لكن تساهم في التغير المناخي |
ama açıkca bu hakkında yapabilecek çok bir şeyim yoktu. | TED | و لكن من الواضح أنه لم يكن لدي الكثير لأفعله. |
Maaşları iyiydi, ama onlarınki zor ve çoğunlukla tehlikeli bir yerde hâlâ izole edilmiş ve zor bir hayat. | TED | كانوا يتلقون رواتب جيدة، و لكن بالنسبة لهم فهي حياة عزلة صعبة داخل عنصر خطير و شاق على الأغلب. |
ama asıl zor olan şey, nesiller arasındaki duygusal manzarada gezinmektir. ve "İnsan yaşlandıkça kemale erer" atasözü de doğru değil. | TED | و لكن ماهو اكثر صعوبه هو أن المشهد العاطفي بين الأجيال و المثل القديم القائل مع الزمن تأتي الحكمة غير حقيقي |
fakat halk tarafından makbule geçmeyen şey şu ki aslında, deneyler gitgide daha iyi oluyor ve bunun sonucunda, gitgide daha hızlı yapılıyor. | TED | و لكن هناك شيء لا يستطيع عامة الناس تقديره في الحقيقة ، ان التجارب في تحسن مستمر و عليه ، فقد اصبحت اسرع |
fakat virüslerin bakteriyi enfekte etmek için kullandığı tek yöntem bu değil. | TED | و لكن هذه ليست الطريقة الوحيدة التي تصيب بها الفيروسات البكتريا بالعدوى. |
ancak, o zamana kadar Ebola ile ilgili görmediğimiz bir şey oldu. | TED | و لكن ما حدث لاحقاً كان شيئاً لم نعهده سابقاً مع الإيبولا. |
ancak bize karşı olan 2 hakimin gerekçeleri birbirlerinden oldukça farklıydı. | TED | و لكن القاضيين اللذين حكما ضدنا قاما بذلك لأسباب مختلفة تماما |
Peki,oldu.İyi vakit geçir ve sonra herşeyi bize anlatacağına söz ver. | Open Subtitles | حسناً, فلتستمتعى بوقتك و لكن عدينى أن تقصًي على كل شئ |
Sadece, bir dizi farklı insanda bulunan karmaşıklıkları değil, her bir kişinin kendi içinde bulunan karmaşıklıkları da ortaya koyuyor. | TED | انها تمثل ليس فقط العقبات وجدت في استيعاب شخص مختلف عنا و لكن ايضا تعقيدات وجدت داخل كل شخص منفردا |
Sadece ekonomide değil, aynı zamanda yaşam standartları açısından da. | TED | ليست الاقتصاديات وحدها و لكن ايضا من حيث الظروف المعيشية |