Size bu hikayenin zamanınıza değecek bir yere gideceğini vaat ediyor. | TED | تقدم لكم وعدا أن هذه القصة ستقود إلى مكان يستحق وقتكم. |
Böyle bir işkenceye... değecek olan ne gibi bir sebebin var? | Open Subtitles | و ما السبب فى رأيك الذى يستحق كل هذا العذاب ؟ |
Bütün bunlara değerdi çünkü önemli bir sonuca varmıştık. | TED | ولكن الأمر يستحق ذلك لأن تحاليلنا كشفت شيء خطير |
Buralara gelmek kolay değildi ama inan bana buna değdi. | Open Subtitles | كان عملاً شاق أخذ بُعداً لكن صدقني، كان يستحق ذلك |
Uzun zamandır bu eski madenden değerli bir şey çıkmadı. | Open Subtitles | مرّت مدّة منذ أخرج هذا المنجم القديم شيئًا يستحق الأخذ. |
Bir değeri olan tek tarih bugün bizim yaptığımız tarihtir. | Open Subtitles | التاريخ الوحيد الذي يستحق اللعن هو التاريخ الذي نصنعه اليوم |
Gerçek sanat, güzel anılmayı, paylaşılmayı ve yeniden keşfedilmeyi hak eder. | TED | الفن الجميل يستحق أن يُعتز به وأن يجري مشاركته وإعادة استكشافه. |
Kötü bir oğul olmanın hatasını anlasın böyle bir aileye layık olmadığının. | Open Subtitles | دعه يتحمل نتائج أخطائه فمثل هذا الشرير لا يستحق أباً وأماً مثلكما |
Burayı hak eden biri varsa o da sensin dostum. | Open Subtitles | إذا كان هناك من يستحق ذلك فإنه أنت يا بنى |
Dünyada çaba göstermeye değecek ne olduğunu söyler misin bana? | Open Subtitles | ما في العالم من المرجح أن تظهر هنا يستحق جهد؟ |
-Dürüst olayım, henüz şu ana kadar riske değecek birini bulamadım. | Open Subtitles | بصراحة, لم أجد أحداً يستحق أن أخاطر بذلك معه حتى الآن |
Bence, bu adamların savaşmaya değecek bir nedeni var. Yaptığımız bu değil mi? | Open Subtitles | هؤلاء الرجال لديهم سبب يستحق القتال من أجله , أليس هذا ما نفعل |
Ama yine de Christina Sidebottom için migreni durdurabilecek olan herşey denemeye değerdi. | TED | ستايسي ساغر : ولكن بالنسبة لكريستينا سايدبوتوم، كان أي شيء يستحق المحاولة إذا كان يمكنه إيقاف الصداع النصفي. |
Çünkü o gece harikaydı.değdi. Gerçekten ve inanılmaz bir şekilde değdi | Open Subtitles | أفعلي ما تريدين فعله، أتعلمين لماذا ؟ أحببته. كان يستحق العناء. |
Almazlarsa bunun 100 bin dolardan daha değerli olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | إذا لم يفعلوا ، أعتقد أن ذلك يستحق أكثر من 100 ألف دولار |
Eğer gerçekten bir değeri olsaydı onu yıllar önce rehin verirdim. | Open Subtitles | لو كان ذلك له قيمة و يستحق لقمت برهنه من سنوات |
Otel odasına gecede 1000 dolar veren herkes söğüşlenmeyi hak eder. | Open Subtitles | اي شخص يدفع 1000 دولار لليلة الواحدة بالفندق يستحق لأن يخدع |
Kötü bir oğul olmanın hatasını anlasın böyle bir aileye layık olmadığının. | Open Subtitles | دعه يتحمل نتائج أخطائه فمثل هذا الشرير لا يستحق أباً وأماً مثلكما |
Aman yahu! Gerçek ölümü hak eden biri varsa o cadıdır. | Open Subtitles | تباً ، إن كان أحد يستحق الموت الحقيقي فهو تلك الساحرة |
O sıska, fare suratlı orospu çocuğu götünün lale gibi açmasını hak etti. | Open Subtitles | ابن العاهره ذو وجه الفأر النحيل يستحق ان تنمو زهرة التوليب من مؤخرته |
Suçu başkasının üzerine atıyordu. Bu riske değeceğini düşünmüş olmalı. | Open Subtitles | يبدوا انهُ كان مُغَفَل، وانه ظن ان الامر يستحق لمخاطرة. |
Her hastanın aynı bakım standardını hak ettiğini düşünmüyor musunuz? | Open Subtitles | ألا تعتقد أن كل مريض يستحق نفس مستوى الرعاية ؟ |
Her çocuğun aile yanında büyümeye hakkı vardır dersek çocukların kendilerini çarçabuk toparladıklarını görürüz. | TED | كل طفل لديه الحق بأن تكون له عائلة، يستحق و يحتاج عائلة، و الأطفال مرنون بشكل مثير للدهشة. |
- Bizim korumamızı falan haketmiyor. - O aileden, Alec. | Open Subtitles | انه لا يستحق حمايتنا له انه من العائلة يا أليك |
Yakalanan adam saygıyı hak etmez, öyle değil mi? | Open Subtitles | الرجل الذي يجعلهم يمسكون به لا يستحق الاحترام اليس كذلك |
Böylesi sorunlar için uzmanlara danışmaya değer, yani bilgisayar bilimcilere. | TED | من أجل تلك المشكلات، يستحق الأمر استشارة الخبراء: علماء الحاسوب. |