Bu 'Güzel', 'daha Güzel', 'en Güzel' ile aynı şey değildir. | TED | هذا ليس نفس الشيء عندما نقول جيد أو أفضل أو الأفضل. |
Şey sanırım yemek için hazırlanacağım. Açım. Bugün Güzel bir yemek yerim. | Open Subtitles | حسنا أعتقد أننى جاهز للعشاء انا جائع بامكانى تناول عشاء جيد الليلة |
Yani muhtemelen böcek çok iyi hissediyor, aynı zamanda Güzel görünüyor. | TED | انها تبدو جميلة .. للحشرات وتشعرها بصورة جيدة على نحو سواء |
Yapımcı bize şirin, masum, Güzel ve yeni bir yüz aradıklarını söyledi. | TED | وقد أخبرنا المنتج بأنهم يبحثون عن بعض الأبرياء اللطيفات ووجوه جميلة وشابة |
Birinci doktor: Güzel. İkinci doktor: Bunu Güzel ve kolayca halledeceğiz, Jake. Birinci doktor: Pekala, oturmak ister misin? | TED | الطبيب الأول: جيّد. الطبيب الثاني: سوف نأخذ هذا بسلاسة وبهدوء، جيك.الطبيب الأول: حسناً، هل تريد أن تستقيم، هذا جيّد. |
Renk ertesi gün yıkayarak çıkarılıyor ancak, o anda bu onların Güzel bozulmaları. | TED | وبينما تزول الألوان في اليوم التالي، إلا أن هذه اللحظة، تشكل اعتراضهن الجميل. |
Hayatları boyunca yılanlardan korkmuş bu insanlar artık "Şu yılanın ne kadar Güzel olduğuna bak." gibi şeyler söylüyorlardı. | TED | هؤلاء الأشخاص الذين صاحبهم طيلة حياتهم خوف من الأفاعي أصبحوا يقولون أمور مثل أنظر كم هي رائعة هذه الأفعى |
- Oh, Güzel. - Ama akşam yemeğine oraya gidelim. | Open Subtitles | ـ جيد ـ و لكن دعنا نذهب هناك لتناول العشاء |
Güzel. Ona veda dileklerimi ve şu küçük hediyeyi iletin. | Open Subtitles | جيد , قل لها وادعاً وأعطها هدية وداعى الصغيرة لها |
Güzel. Investors National Bank'a git. Sana 1.000 Dolar verecekler. | Open Subtitles | جيد ، إذهب للبنك الوطني للمستثمرين و سيعطوك 1000 دولار |
Küçük Güzel çocuk, bu şehirde iyi bir otel var mı? | Open Subtitles | هل يوجد فندق جيد هنا في هذه البلدة ايها الصبي الجميل؟ |
Güzel. Çünkü bu günkü laboratuar çalışmamız aradaki farkın gösterilmesi. | Open Subtitles | جيد بما أن عمل مختبرنا اليوم هو توضيح هذا الفارق |
Ve söyleyeceğim diğer bir şey olarak, kızların ve kadın sesini çıkarması Güzel, varlıklarını gösteriyorlar, ama bunu tek başımıza yapamayız. | TED | وهناك شيء آخر أودّ أن أقوله هو أن أصوات الفتيات وأصوات النساء جميلة إنهن هناك ولكن لا يمكننا فعل هذا لوحدنا |
Önplanınız olsun , arkaplanınız olsun , hepsi Güzel oranlarda olsun. | TED | فعليكم صنع اطار صوتي لها .. وخلفية صوتية .. وإعدادت جميلة |
Endişelerimin bitmesiyle, Uzun Güzel bir hayat yaşayacağım, senin sayende. | Open Subtitles | حقا؟ سأعيش حياة طويلة جميلة بفضلك أشعر بالارتياح التام الآن |
Jim ve Shirley hayatını Güzel bir biçimde noktaladılar ve hikayelerini sizinle paylaşarak, aynısını yapma şansımızı arttıracağını umuyorum. | TED | جيم وشيرلي كانت لهما نهاية جيدة للحياة، وعن طريق مشاركة قصتهما معكم، آمل في زيادة فرصنا للقيام بنفس الشيء. |
Tabiikide, Güzel bir neden olduktan sonra size karşı gelecek değiliz. | Open Subtitles | بالطبع ليس لدينا أيّ اعتراض للتعاون إن كان هناك سبب جيّد. |
Ve çok Güzel bir yer görduüm. Buraya tekrar geleceğimi biliyordum. | TED | ولقد رأيت هذا المكان الجميل. عرفت أنني أرغب في العودة مجدداً. |
Hür insanın hayatı Güzel olur. Durum iyi bu günlerde. | Open Subtitles | الحياة يمكن أن تكون رائعة إذا تركك الناس في حالك |
Güzel ve sevimlisin, uzun boylusun. Yeteneklerini saymaktan çenem yoruldu. | Open Subtitles | أنتِ جميلة، لطيفة وطويلة، شفتايّ تؤلماني من الكلام الكثير عليكِ |
Bu işin Güzel yanı, bu standart bir test değil, kimi işe alınabilir, kimi alınamaz diye bir sonuç yok. | TED | الشيء الرائع هنا هو أن هذا ليس مثل اختبار موحد حيث يمكن قبول بعض الأشخاص في العمل والبعض لا يمكنهم. |
Güzel, ama henüz poliçeyi oraya koyma. Zamanı gelince söyleyeceğim. | Open Subtitles | حسناً,و لكن لا تضعى البوليصة هناك الآن سأخبرك متى تضعيها |
Güzel bir şekilde yaşamak için Amerika'ya geldim ama nihayetinde bir çöpten farksızım. | Open Subtitles | ،لقد ذهبت إلى أمريكا لأعيش جيداً ولكنني في النهاية إلى جانب صندوق قمامة |
İsviçre çok Güzel bir yer olmalı, sizce de öyle değil mi? | Open Subtitles | يجب أن تكون سويسرا مكاناً جميلاً جداً ، ألا تعتقدين ذلك ؟ |
Yavaş değişimlere veya Güzel hikâyelere konsantre olmaya meyilli değiliz. | TED | فنحن لا نميل للتركيز على التغيير التدريجي وقصص الأخبار الجيدة. |
Güzel sanatlar eğitimim hayatımın en iyi dokuz buçuk yılıydı. | TED | درجتي في الفنون كانت أفضل 9 سنوات ونصف في حياتي |
Okumuş bir kadın değildi, pek Güzel de sayılmazdı ama onu sevmiştim. | Open Subtitles | لم تكن إمرأة على مستوى من العلم أَو حتى جميله لَكنّي أحببتُها |