Genellikle görünmez olan bir topluluk, ışıklarını ortaya çıkarmak için sanatı kullanıyorlar ama görünmezlikten çıkış yolculuğu kolay değildir. | TED | هؤلاء الناس غير المرئيين معظم الوقت يستخدمون الفنون للخروج إلى النور، لكن رحلة الخروج من الظلّ تلك ليست سهلة. |
Soldaki kişiler zor şutları atanlar, sağdakiler ise kolay şutları atanlar. | TED | الاشخاص على اليسار يتخذون رميات صعبة، على اليمين، يتخذون رميات سهلة. |
kolay değil, çünkü müşterilerimiz, tanımı itibariyle, diplomatik olarak zor zamanlar geçiriyorlar. | TED | انها ليست وظيفة سهلة .. لان عملائنا .. يواجهون اوقات عصيبة دبلوماسياً |
Tel örgünün bittiği yer ve komşunuzun sınırı gayet kolay görülebilirdi. | TED | من السهل جدًّا رؤية أين تنتهي حدود سياجك، وبداية ملكية جارك. |
kolay seçimlerle dolu bir dünya bizi gerekçelerin kölesi ederdi. | TED | عالم مليء بالخيارات السهلة فقط من شأنه أن يستعبدنا للأسباب. |
Kimseye gereksinimin yok, ilişkilerini kesmek için kolay bir yol. | Open Subtitles | اعتدت ألا تحتاج إلى إنسان ومن الصعب ترك هذه العادة |
Eğer erkeklerden konuşabilseydik, her şey çok daha kolay olurdu. | Open Subtitles | لو يمكننا التحدث عن الأولاد, كان سيكون اسهل بذلك كثيرًا. |
Bu sorduğum kolay cevaplanacak bir soru değil, kabul ediyorum. | Open Subtitles | ذلك لم يكن سؤالاً سهلاً علىّ ولا أستحق أجابة سهلة |
Başta bu görev basit görünüyor olabilir, ama düşündüğün kadar kolay olmayacak. | Open Subtitles | هذه المهمة قد تبدو سهلة من البداية ولكنها ليست سهلة كما تعتقدين |
Bunu söylemenin kolay yolu yok. Bu yüzden doğrudan söyleyeceğim. | Open Subtitles | ليس هناك طريقة سهلة لقول هذا لذا سآتي به فقط |
kolay kullanım. Kapağı kaldırın ve emici uç üstüne beş saniye işeyin. | Open Subtitles | سهلة الإستعمال ، إرفعي الغطاء، وبلليه فى البول ثم أنتظري لخمس ثواني |
Öğrenmenin kolay bir yolu var. Doktorlarınızdan birine tahlil yaptırın. | Open Subtitles | هناك طريقة سهلة لنعرف اجعل أحد أطباءك يجري لك فحصاً |
Ve bu şekilde sizin kolay biri olduğunuzu ve içki içmeyi sevdiğinizi anlayacaktır. | Open Subtitles | و بهذا سيعرف أولاً، أنكِ سهلة المنال و ثانياً، أنكِ تحبين شرب الخمر |
Fakat sen de kabul edersin ki, bu öyle kolay olmayacak. | Open Subtitles | لكن عليك أن توافق على ذلك أنها لنّ تكون مسألة سهلة |
Şu anda fosil yakıtlar kullanıyoruz çünkü onları bulmak kolay ve bunu yapabiliyoruz. | TED | حالياً نحن نحرق الوقود الأحفوري لأنه من السهل العثور عليه، ولأننا نستطيع ذلك. |
Eğer bu evi yuvarlayabilseydim benim için çok daha kolay olmaz mıydı? | TED | ألن يكون من السهل علي أن أدحرج هذا حتى أصل إلى البيت؟ |
Adımızı duyurmak için yapılacak en kolay şey başkalarınkinden faydalanmak. | Open Subtitles | الطريقة السهلة أن تكون شعبياً بأن تتطفل على شعبية الآخرين |
Sizin pozisyonunuzdaki bir adamın böyle bir aşk yuvasını gizli tutması kolay değil. | Open Subtitles | من الصعب جداً على رجل بمنصبك أن يبقي على عشّ حبٍ كهذا سراً |
Nakit kadar iyi ve taşıması kolay. Lokantanın adresini buldun mu? | Open Subtitles | جيده كالمال و اسهل فى حملها هل حصلتِ على عنوان المطعم |
Onunla çalışman kolay olsun diye, sert bir şekilde onu dövmelisin. | Open Subtitles | لابد أن تتمكن من العجينه .. حتى تستطيع أن تشكلها بسهوله |
Zor bir şey, kolay değil ve bunu çok kişiselleştiriyorum. | TED | إنه أمر صعب. ليس سهلًا، وأنا أجعل منه شخصيًا جدًا. |
Çok kolay. Sonrasında sahne korkusu hakkında bir şarkı yazmaya başladım. | TED | أمر سهل. لذا بدأت بكتابة أغنية عن المعاناة من رهاب المسرح. |
Ama kabul etmelisin ki son zamanlarda sınırları biraz kolay aşar olduk. | Open Subtitles | لكن عليّك أن تعترف إنّه تم تجاوز الحدود في الأوّنة الأخير ببساطة |
Yin bu kadar kolay teslim olmaz. Kurtarma ekibiniz kaç kişi? | Open Subtitles | لن يستسلم ين بهذه السهولة كم حجم فريق الانقاذ الذي تتبعه؟ |
- Evet, kulağa o küçük okunu o küçük halkadan geçirmek kolay geliyor. | Open Subtitles | أجل، يبدو هذا بسيطاً للغاية سهم صغير جداً، من خلال حلقة صغيرة جداً |
Bak, kaba olmaya çalışmıyorum, fakat bu göründüğü kadar kolay değil, | Open Subtitles | لا أريد أن أكون فظا لكن ذلك ليس سهلا كما يبدو |
Yanılıyorsun ağabey. Kendi iyiliğim için evleniyorum ben. Hayatım çok da kolay değil. | Open Subtitles | يا اخي انت مخطئ, أنا أتزوج لمصالحي الخاصة, لأني حياتي صعبة, وليس لأساعدك |
Yani bunlar akışa girmenin kolay olduğu iki ideal ve tamamlayıcı alandır. | TED | فهاتان المنطقتان إذًا مثاليتان ومكملتان لبعضهما ويمكن دخول حالة التدفق منهما بسهولة |
Kabul edilmesi kolay değil biliyorum ama bulgular bunu gösteriyor. | Open Subtitles | أعرف أنه يصعب تصديق ذلك، لكنه ما تشير الوقائع إليه. |