ويكيبيديا

    "zorunda" - ترجمة من تركي إلى عربي

    • عليك
        
    • مضطرة
        
    • يجب ان
        
    • الضروري أن
        
    • بحاجة
        
    • مضطر
        
    • عليه أن
        
    • لابد
        
    • عليكِ أن
        
    • مضطرا
        
    • اضطررت
        
    • أضطر
        
    • بد
        
    • تضطر
        
    • داعي
        
    Bugün bile, artık her sorununız olduğunda doktora gitmek zorunda değilsiniz. TED أصلا اليوم ، ليس عليك الذهاب إلى الطبيب في عدة حالات.
    Ve varlığınızın her anını savunmak savunmak zorunda olduğunuz bir durumda olduğunuzda çok farklı bir tavırla tepki vereceğiniz bir durumda kalıyorsunuz. TED وعندما تكون في موقف يتوجب عليك فيه تبرير كل لحظة من وجودك، فتوضع في موقف حيث يتوجب عليك التصرف بسلوك مختلف جداً.
    Parayı sağlamak zorunda değilim, çünkü artık sen bana hiçbir şey yapamazsın. Open Subtitles لست مضطرة للحصول عليه لأنه لا يمكنك فعل شيء لي بعد الآن
    Size bırakmak istediğim ikinci şey bu mücadelenin ortasındaki insanın kendisini ortaya koyacak zihni dirayete sahip olmaya istekli olmak zorunda olması. TED الشيء الثاني الذي أريد أن اخبركم به عندما يكون الشخص في منتصف التحدي يجب ان يتحلى برجاحة العقل حتى يتخلصوا من المشكلة
    Bu bağdaştırmalar insanların bilinçli olarak düşündükleri şey ile aynı olmak zorunda değil. TED وهذا الربط ليس من الضروري أن يتوافق مع ما يفكر به الناس بإدراك.
    Buraya gelmek için 4 tane sınır geçmek zorunda değilim. TED لست بحاجة إلى عبور أربعة حدود لكي أصل إلى هنا.
    Onu öldürmek zorunda kalacağımı sanmıyorum. Sadece o güzel suratı iyice dağıtacağım. Open Subtitles لا أظن أننى مضطر لقتلها فقط سأحوّل هذا الوجه الجميل لقطعة هامبورجر
    Kazanmak zorunda değilsin, ama çok çok iyi sonuç almalısın. TED ليس بالضرورة أن تكسب، لكن عليك أن تبلي بلاء حسناً.
    Eğer formülü kendin yazmak zorunda kalsan, ne yapılacağını bilirdin. TED وإن توجب عليك كتابة الصيغة بنفسك ستعرف كيف تفعل ذلك.
    Maalesef, Google'a tekrar girip, alışveriş için tekrar arama yapmak zorunda kalabilirsiniz, ama en azından dolandırılmadınız, buna sevinebilirsiniz. TED للأسف، سيجب عليك العودة إلى غوغل والبدء برحلة التسوق من جديد، ولكنك لم تقع في الفخ، فهذا لشيْ جيد.
    Bunun içinde olduğunu sana birinin söylemesi için beklemek zorunda değilsin. TED فليس عليك انتظار شخص ما ليخبرك أنك مُشاركٌ في هذا التغيير.
    Kendime bir gemi alırım, siz de bir profesör maaşıyla geçinmek zorunda kalmazsınız. Open Subtitles يكون لدى سفينة ملكى وحدى ولن يكون عليك أن تجوع مع عمل الأستاذة
    Gelmek zorunda değildin, Hawes. Bu, benimle Jason arasında. Biliyorum. Open Subtitles ما كان عليك المجىء يا هاز هذا بينى وبين جيسون
    Bu da benim tesellim madam. Bakmak zorunda değilim. Siz de öyle. Open Subtitles هذا هو عزائي، أنا لست مضطراً على أن أنظر إليه ولكنكِ مضطرة.
    - Koca Baba bazı kararlar vermek zorunda. - Eğer ölmeden önce... Open Subtitles الأب الكبير يجب ان يكون له خططه لو أنه يموت قبل ان
    Uyuşturucu aldığımı söylemek için sana test yazmak zorunda değilim. Open Subtitles ليس من الضروري أن أَكْتبُ إختبارا لإخْبارك بأنّني آتعاطى المخدّراتَ.
    Hakikaten sessizliğe ihtiyaç vardı. Beni geri dönmek zorunda bırakma. Open Subtitles أنت بالفعل بحاجة إلى سكوتهم لا تضطرني إلى العودة هنا
    İşim bitmeden erken ayrılmak zorunda olması benim suçum değil. Open Subtitles لكنها ليست غلطتي إن كان مضطر للتحرك قبل أن أنتهي
    Başka kimsesi olmadığı ve birine mektup yazmak zorunda olduğu için bana yazmıştı. Open Subtitles كتب لي لأنه ليس لديه أحد آخر و كان عليه أن يكتب لأحد
    Şu anda gitti, er ya da geç gelmek zorunda kalacak. Open Subtitles إنه يحلق في تلك اللحظة لابد أن يهبط عاجلاً أو آجلاً
    Ve ayrıca biz geri gelmek yoksa Elders aramak zorunda. Open Subtitles وأنه يجب عليكِ أن تنادي الشيوخ في حال لم نعد
    Onu öldürmek zorunda da değildim, korkmuş da değildim onu öylece öldürdüm. Open Subtitles لم اكن مضطرا ان اقتله فلم اكن خائفا او انا فقط قتلتة
    Aslında onu hacklemek zorunda kaldım ve bunu başka bir konuşmamda tartışabiliriz. TED في الحقيقة اضطررت لأختراقه، وهو مجال آخر للحديث عنه في حديث آخر.
    Her tatil sonunda, topluluğa hoşçakalın demek zorunda kalıyordum, bir evden diğerine giderek. TED عند انتهاء كل عطلة أضطر لأن أقول وداعاً لمجتمعي أذهب من مجمع لآخر
    Bu işe yarar. Yaramak zorunda. Hemen gözyaşı dökmeye başladım. Open Subtitles سيفلح ذلك، لا بد أن يفلح، ذرفت بعض الدموع بسرعة
    Ama şu soruyu sormam gerekiyor: Ya bu riski almak zorunda olmasaydı? TED لكن علي أن اسأل: ماذا إذا كانت لم تضطر لهذه المخاطرة أساساً؟
    Bu yer bitişik olmak zorunda değil, birbirine bağlı olmak zorunda değil. TED فلا داعي لأن يكون الأمر معدياً ولا داعي لربط جميع الأمور ببعضها

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد