| Ve aslında, şekildeki beyin kurdelasının dışında kalan bu kırmızı bölgeler tamamen kapanana dek giderek daha da mavileşiyor. | TED | و بالفعل، ما نراه هو أن هذه المناطق باللون الأحمر حول الشريط الخارجي للدماغ تزرق تدريجياً حتى تنطفئ تماماً |
| Yaşayan hücrenin gürültülü, dağınık ve samimi ortamından tamamen farklı. | TED | وذلك يختلف تماماً عن الدفء، والفوضى، والبيئة الصاخبة للخلية الحية. |
| Yemin ederim, yaptığımız jambon ve İsviçre peynirli omlet tamamen farklı bir tat verdi, çünkü konuklarımız için yapmıştık. | TED | ونحن أيضاً. أؤكد لكم بأن مذاق اللحم والبيض الذي حضّرناه للضيوف اختلف تماماً عمًّ اعتدناه، فقط لأنه كان للضيوف. |
| Yeryüzünün yüzeyin kesinlikle delik deşik edilmiş, ve buradayız, Tam ortada. | TED | سطح الأرض بالطبع ملئ بالحفر، ونحن ها هنا، تماماً في المنتصف. |
| Yaşamlarının her alanında, gelişmek istediler, Aynen bizim yaptığımız gibi. | TED | في كل ناحية من نواحي حياتهم يتمنون التطور مثلنا تماماً. |
| Ve ilk geldiğinde sen de Pek kafa dengim değildim. | Open Subtitles | ولم أكن لطيفة تماماً لطيفة تماماً عندما أتيتَ أول مرة |
| Ve bu şu an, bu patlama noktasındayken, tamamen bizim yaptığımız şey. | TED | وهذا هو تماماً ما نقوم به الآن، ونحن في هذه اللحظة الفاصلة. |
| Çünkü yaptığımız ve sevdiğimiz şeyler bizi tamamen riske atıyor. | TED | لأن ما نفعله وكيف نحب وضعنا تماماً في خط المواجهة. |
| Ama aynı menfeze sekiz sene sonra gittiğinizde, tamamen ölmüş olabilir. | TED | لكنك تعود لنفس الفوهة بعد ثمان سنوات، وقد تجدها ميتة تماماً. |
| Kariyerinizden daha önemli olan bir şeyi tamamen önemsemediğiniz görünüyor. | Open Subtitles | يبدو أنكِ مُتجاهلة تماماً شئ ما أكثر أهمية من عملكِ |
| Bütün olayı tamamen unutmuştum. Benim için hiçbir anlamı yoktu.. | Open Subtitles | لقد نسيت الأمر تماماً لم يعنِ أي شيء بالنسبة لي |
| Buranın insanları tamamen değiştirdiğini gördüm üstelik sadece mahkûmları değil. | Open Subtitles | لقد رأيت هذا المكان, يُغير الناس تماماً ليس السُجناء فقط |
| Jerry, bilmeni isterim ki Lyle ve ben tamamen bitirdik. | Open Subtitles | جيري، أريد أن أخبرك بأن علاقتي بـ لايل انتهت تماماً. |
| Burada yatarken düşünüyorum da hayatım tamamen bir yabancının ellerinde. | Open Subtitles | مُستلقياً هنا وأُفكر بأن مصير حياتي بين شخص غريب تماماً |
| Evet, sana özel şeylere böyle tamamen saygı göstermem ne güzel. | Open Subtitles | أجل, كم هو من اللطيف أنني أحترم خصوصتيها بالكامل و تماماً. |
| Bu yenilikçi akım, bizim Kuzey Küre'deki yenilikçi atılımların Tam zıttı. | TED | الابتكار المُقتَصِد يتعارض تماماً مع الطريقة التي نبتكر بها في الشمال. |
| Daha da ötesi, beni arka çıkışa nasıl yönlendireceğini Tam olarak biliyordu. | Open Subtitles | علاوة على ذلك ، كانت تعرف تماماً كيف تخرجني من المخرج الخلفي |
| Tam olarak buna benzeyen bir demet sabah çöpün içinde duruyordu. | Open Subtitles | كانت هناك حفنة مثل هذه تماماً في برميل القمامة هذا الصباح |
| Evet, Hermione. Sanırım bu Aynen gerçek büyücü satrancı gibi olacak. | Open Subtitles | نعم يا هرميوني، أظن أنه سيكون مثل شطرنج السحرة الحقيقي تماماً |
| Ve bu iki farklı adam arasında Pek beklenmedik bir şey oldu. | Open Subtitles | وربما قد حدث شيء غير متوقع آخر بين هذين الرجلين المختلفين تماماً |
| 12... 12 en iyi izcim ortadan kayboldu duman olup havaya karıştı. | Open Subtitles | إثنا عشر ، إثنا عشر من كشافيي الأكفاء إختفو ،، إختفو تماماً |
| Eve geldiğinde çantasını hemen yere boşalttı ve şekerlerin içine dalıp oracıkta uyuyakaldı. | Open Subtitles | عاد للبيت ، رمى حقيبته على الأرض هجم على الحلوى نام تماماً هناك |
| Bence neden bahsettiğim gayet açık sence de öyle değil mi? | Open Subtitles | أعتقد إنه أمر واضح تماماً عما أتحدث بشأنه. ألا تظن ذلك؟ |
| Pek sayılmaz. Ama savaş durumunu gözönüne alırsak imkanlar el vermemiş olabilir. Öyledir. | Open Subtitles | ليس تماماً, لكن مع كل قيود الحرب، قد يكون عاجزاً عن الإتصال بنا. |
| sonra kişilerin görüşlerine meziyetlerine göre baktığımızda ortaya çıkan cevap çok daha farklıydı. | TED | ولكن عندما وزنا وجهات النظر استنادا على مزايا الناس، كانت الإجابة مختلفة تماماً. |
| Çünkü şuradaki insanlar hiç kimseyi, hiçbir şeyi umursamıyor, tıpkı senin gibi! | Open Subtitles | لأنهم هنالك لا يهتمّون إطلاقاً بأي شيء او اي شخص مثلك تماماً |
| Yani, bal arılarının tarımda olduğu kadar ekonomide de önemli bir rolü var. | TED | إذن فإن نحل العسل مهم جدا لدوره في الاقتصاد تماماً كما في الزراعة. |
| Bunun nedeni değişmeleridir ve değişimin, düzene karşı bir eğilimi vardır aynı bir oturma odasında ya da kitaplıkta olduğu gibi. | TED | وهذا لأنها تتغير . وللتغير طريقته في كسر القاعدة . تماماً كما هو الأمر في غرفة المعيشة أو على رف الكتب. |
| O durdu, çevresinde döndü, elleri tümüyle ıslaktı, suçlu gibi görünüyordu. | Open Subtitles | لقد وقف و استدر كانت يداه مبتلتين و يبدو مذنباً تماماً |
| Beyaz saçIı,ince bıyıklı... Kendine güven dolu ve tamamiyle kaybolmuş.. | Open Subtitles | شعره أبيض شارب خفيف يحلم بالثقة بالنفس و تائه تماماً |