Belki günahlarını affeder, belki de etmez biliyorsun. Böylece seni Tanrı'ya emanet ediyorum. | Open Subtitles | ،ربما سيغفر ذنوبك كما تعلم، ربما لا .فقط عليك أن تستودع إلى الرب |
- Sakın ha. seni gördüğü anda vurur. - Ne zamandır vurulmuyorum. | Open Subtitles | لاتدخل سيطلق عليك الرصاص بمجرد رؤيتك لم أتعرض لاطلاق الرصاص منذ أيام |
Ben senin için yalan söylemem. sen ve polislerin başınızın etini yiyin. | Open Subtitles | لن أكذب عليك ، أنت و شرطتك بإمكانكم أن تدمروا بعضكم البعض |
Belki sen de onun sana gösterdiği nezaketin karşılığını vermek istersin. | Open Subtitles | ربما تشعر أنك كنت ترغب في أن ترد له عطفه عليك |
Bugün bile, artık her sorununız olduğunda doktora gitmek zorunda değilsiniz. | TED | أصلا اليوم ، ليس عليك الذهاب إلى الطبيب في عدة حالات. |
Bütün dostların erkek. Kadınlar için yazma konusunda her zaman Sorun yaşadın. | Open Subtitles | إن جميع أصدقائك من الرجال و من الصعب عليك الكتابة عن المرأة |
Gel de bak seni aptal. Demek bir şey yok ha? | Open Subtitles | بالله عليك , أيها الأحمق لا يوجد شئ فوق سقفك ؟ |
O genç şirin adam gelip seni sordu. uyuduğunu söyledim. | Open Subtitles | و هذا الشاب الظريف سأل عليك مرتان أخبرته أنك نائمة |
Ya sen Mısır'ı yok edeceksin yoksa Mısır seni yok edecek. | Open Subtitles | إما أنك ستقضى على مصر أو مصر هى التى ستقضى عليك |
# seni tekrar bulmaktan başka hiçbir şeyi düşünmedim # | Open Subtitles | لم أستطع أن أفكر بشيء سوى العثور عليك مرة أخرى. |
Geri çekildiğinde, düşman seni kovalamıyorsa hemen geri dönerek, saldırmalısın. | Open Subtitles | اذا تراجعت ولم يتبعك العدو يجب عليك ان تستديري وتهاجمي |
Bulurum bir tane. senin tek yapman gereken benim için gitar çalmak. | Open Subtitles | سأجد واحد ، كل ما عليك فعله هو أن تعزف القيثار لي |
Ağrıyla çocuk doğuracaksın arzun kocana olacak ve o senin efendin olacak. | Open Subtitles | بالوجع تلدين اولاداً و إلى رجلك يكون اشتياقك و هو يسود عليك |
senin için, kendim bir şeyler yemeyi düşünemeyecek kadar endişeleniyorum. | Open Subtitles | إننى قلق عليك جداً أن تحلمى بأنك تأكلين أى شئ |
Amacım kavga çıkarmak değil, ama sen de beni buna zorlama. | Open Subtitles | أننى لا أريد القتال و لكن عليك أن تكف عن إستفزازى |
Ve varlığınızın her anını savunmak savunmak zorunda olduğunuz bir durumda olduğunuzda çok farklı bir tavırla tepki vereceğiniz bir durumda kalıyorsunuz. | TED | وعندما تكون في موقف يتوجب عليك فيه تبرير كل لحظة من وجودك، فتوضع في موقف حيث يتوجب عليك التصرف بسلوك مختلف جداً. |
Kazanmak zorunda değilsin, ama çok çok iyi sonuç almalısın. | TED | ليس بالضرورة أن تكسب، لكن عليك أن تبلي بلاء حسناً. |
Onların meşgul olmasını sağla ki sana Sorun çıkaracak vakitleri olmasın. | Open Subtitles | عليك أن تشغلهم, أبقهم مشغولين حتى لا يجدو الوقت المناسب ليفكروا |
Genel seçimde rekabet edebilmek için, Lester seçiminde çok iyi sonuç almalısın. | TED | ولكي تترشح للإنتخابات العامة, عليك أن تبلي بلاءاً حسناً في إنتخابات لستر. |
Ben ateş etmeye başlayınca, bu yöne git ve James'i bul. | Open Subtitles | عندما ابدأ بإطلاق النار عليك الانطلاق بأقصى سرعة بحثا عن جيمس |
size odaklanmayı öğretir; hızlı veya az konuşmalısın çünkü daima sözün kesilir. | TED | و التركيز، عليك التكلم بسرعة أو الاختصار، لأنه سوف تتم مقاطعتك دائما. |
Uymanız gereken üçüncü ilke de öğrenme şeklinizde bir sistem yaratmak. | TED | المبدأ الثالث الذي عليك اتباعه أن تملك برنامجًا خاصًا بعملية التعلم. |
Günümüzde, sırf önemli soruların neler olduğunu bulmak için lisans üstü eğitimde, doktora sonrası pozisyonlarda yıllarınızı geçirmek zorundasınız | TED | في هذه الأيام, عليك تمضية أعوام في الدراسات العليا ومناصب ما بعد الدكتوراه فقط لكي تعرف ماهي الأسئلة المهمة. |
Topluma sunacağınız bir yeteneğiniz olduğunu ve onlara hizmet edeceğinizi göstermek zorundasınız. | TED | يجب عليك إثبات أن لديك مهارة تستطيع تقديمها للمجتمع وتقدم خدمة للمجتمع |
Mimar Mies Van Der Rohe'nin bir sözünü hatırladım ve aklımda kaldığı kadarıyla şöyle demiştir; bazen doğruyu anlatmak için yalan söylemeniz gerekir. | TED | أنا اذكر ما قاله المعماري ميس فان دير روه ، و سوف أعيد صياغة ما قاله ، عليك أحيانا أن تكذب لتخبر الحقيقة. |
Şimdi şunu bilmeniz gerekiyor: Devletler ve robotlar artık bu oyunu kontrol etmiyor. | TED | الآن عليك أن تعرف هذا: الحكومات والرجال الآليون لا يسيطرون على الأمر الآن، |
Tutunacak ve kendinizi yukarı itecek kadar güçlü olmanız yeter. | TED | عليك فقط أن تكون قويًا كفاية للتشبث والتسلق نحو الأعلى، |
Ve onun hayatını kurtarabilmek için, kafatası basıncını azaltmak zorundasın. | TED | ومن أجل إنقاذ حياته، عليك خفض هذا الضغط داخل الجمجمة. |