"مباشرة" - Translation from Arabic to Turkish

    • doğru
        
    • doğrudan
        
    • düz
        
    • dosdoğru
        
    • hemen
        
    • bizzat
        
    • derhal
        
    • direkt olarak
        
    • anında
        
    • dümdüz
        
    • direk
        
    • canlı
        
    • elden
        
    • tam
        
    • doğruca
        
    Oldukça net bir prosedür, göz kapakları doğru yöne çevriliyor. TED فهذه عملية مباشرة تهدف إلى إعادة الجفون إلى حالتها الطبيعية.
    Ve bilirsiniz ki, burada oturduğunuz zaman sizin zemininizde bir şeyler olursa, sadece ona doğru gözlerinizi hareket ettirirsiniz. TED ولهذا السبب ، وكما تعلمون ، اذا كنت جالسا هنا ويحدث شيء ما خلفك ، فستوجه نظرك مباشرة نحوه.
    Gönderici yüzde 1,6 harç ödeyerek ve tek bir tuşa basarak, parayı doğrudan alıcının hesabına aracı olmadan yollayabilir. TED يدفع المرسل 1.6بالمائة كرسوم وبنقرة على زر واحد يمكنه أن يرسل الأموال مباشرة إلى حساب المستفيد بدون أي وسيط.
    Eskiden düz bir şekilde açık ve dürüst bakardın. Open Subtitles لقد اعتدت أن تنظرين أمامك مباشرة دون تحفظ،دون قناع
    Firmanın konsepti ise geçmişte yapılmış olan analog süreçleri zurbağa zıplayışı ile geçecektik ve dosdoğru dijital prodüksiyonun içine dalacaktık. TED وكان هدف الشركة ومفهومها ان نقفز فوق الماضي قفزات كبيرة بأن نتجاوز التصوير البصري وهكذا .. الى الصناعة الرقمية مباشرة
    Bunu mikrofonun hemen üzerine yerleştirmeyi seviyorum, böylece duyduğumuz vızıldamayı kaydedebiliyorum. TED أحبُّ وضعَها مباشرة فوق المكرفون. لأحصل على تسجيل الطنين الذي تسمعه.
    Branca Adası'yla ana kara arasındaki kanala doğru yol alıyoruz. Open Subtitles نحن نتجه مباشرة للقناة بين جزيرة برانكا و البر الرئيسى
    - Sadece ona görünmüş olabilir. - doğru. O hiçbir şey hesaplamadı. Open Subtitles استطاع عقله ان يراها مباشرة هو لم يفك اي رمز فعقله فارغ
    Pakistan'dan kalkış yapacak ve kuzeye, doğruca Rusya'ya doğru uçacaktı. Open Subtitles كان سيقلع من باكستان ويطير الى الشمال مباشرة عبر روسيا
    Arabaya bin ve batıya giden eyalet yoluna doğru sür. Open Subtitles إدخل وقد مباشرة إلى على التعلية بين الولايات تتوجّه غربا.
    Adamlarını al ve Arka Taraf Hasar Kontrole doğru ilerle. Open Subtitles خذ رجالك مباشرة وبدن تأخير إلى وحدة إحتواء الأضرار الخلفية
    Orospu çocuğunun kırmızı gözünün tam üstüne doğru geldiğini görünce panikledi. Open Subtitles لقد شاهد العين الحمراء لإبن الوغد قادمة مباشرة إليه وقد فزع
    Müzik doğrudan duygusal damardan kan akışınıza ve oradan da direkt kalbinize gider. TED تتجه الموسيقى مباشرة إلى وريد المشاعر، في مجرى دمك و مباشرةً إبى قلبك.
    Tıpkı yeni bir ilacın denenmesi gibi, doğrudan insanlar üzerinde test etmeyiz. TED وبنفس الطريقة، فعندما تجرب عقارًا جديدًا، فأنت لا تجربه على البشر مباشرة.
    Ben tam buradayım, dümdüz ateş etmelisin. Anlaşılan yeterince düz olmadı! Open Subtitles أنا هنا , ولكنك تحتاج تطلق مباشرة مباشرة ليس جيدا بدرجة كافية
    Her zaman yatağını iyi topluyor, düz kalkmayı unutmuyor ve her soruya "Evet, eğitim çavuşum." Diye yanıt veriyorsunuz." Open Subtitles فقط ترتب فراشك تنهض مباشرة أجِب على كل الأسئلة وأضِف
    Hayır, sabah işe gitmem gerekiyordu. Ben de dosdoğru eve geldim. Open Subtitles لا ، كان لدي عمل في الصباح ذهبت إلى المنزل مباشرة
    Etkileşimden hemen sonra, ekip hastalarına yanlış dozda ilaç verdi. TED وبعد هذا الموقف مباشرة أعطى الفريق جرعة علاج خاطئة للمريض.
    Neden benim için adaletin gerçekleşmesine izin vermiyorsun? Hapishaneye bizzat kendim gideceğim. Open Subtitles لم لا تدع العدالة تتخذ مجراها معى سأسلم نفسى مباشرة وأذهب للسجن
    bilimle bu şekilde uğraşmayı gerekli görmüyor. Ben bundan sonra derhal Genspace kaydoldum TED لا يشاركون بالضرورة في العلم بهذه الطريقة. بعد هذا انضممت مباشرة إلى جينسبيس،
    Bir müşteri seni direkt olarak arıyorsa bunu bana derhâl bildireceksin. Open Subtitles لو أتصل بك عميل مباشرة, اخبرني علي الفور هذا ليس جيدا.
    Güvenilirlik kazanmaktan bahsediyorsak bunu yapmak seni anında onun radarına sokar. Open Subtitles إذا تحدثنا عن اكتساب المصداقية بعمل ذلك ستكون مباشرة تحت عينيه
    Bunu kükürt, demir, manganez, azot, karbon ile yapabilirler. Bazıları dümdüz yukarı saf elektronlar kullanabilir. TED يقومون بهذا مع السلفا، والحديد، والمنجنيز، والنتروجين، والكربون، والبعض منها يشارك مباشرة بالإلكترونات النقية.
    Şunu unutma yaşlı adam, yalan söylüyorsan, direk cehenneme gidersin. Open Subtitles تذكر أيها العجوز إن كنت تكذب فستذهب مباشرة نحو الجحيم
    CP: Şanslısın çünkü bu şu anda onlara canlı olarak gösterilmiyor. TED كريستوفر: أنت محظوظ لأن ذلك لم يتم بثه إليهم مباشرة الآن.
    Etrafımdaki herkesin beni öldürmeye çalıştığı düşman bölgesinde bunu ilk elden öğrendim. Open Subtitles تعلمت ذلك مباشرة في أرض العدو حين كان الجميع حولي يحاول قتلي
    Bir tane güveden korkup tam elimin üstüne koca bir kütük düşürdü. Open Subtitles نايلز أوقع خشبة كبيرة مباشرة على يدي عندما أجفل من قبل فراشة

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more