| Yani enerji konusunda geleceğimiz kader değil seçim ve bu seçim fazlasıyla esnek. | TED | لذا فإن مستقبل الطاقة لدينا ليس قدراً بل اختياراً .وهذا الخيار مرن جداً |
| Kamplarda yaşıyoruz, geleceğimiz yok, ekmeğimiz yok çocuklarımızın eğitimi yok. | Open Subtitles | لا مستقبل,لا طعام و لا توجد لدينا اجتياجات الاطفال الاساسية |
| Burada olup şehirlerin geleceği hakkında konuşmak, Şehirler hakkında konuşmak büyük bir onurdur. | TED | انه لشرف كبير أن أتواجد هنا لأتحدث عن المدن لأتحدث عن مستقبل المدن |
| Zamanda on bin yıl ileri yolculuk ettim ama Leela'sız, bir geleceğim yok. | Open Subtitles | لقد سافرت ألف سنة إلى المستقبل لكن بدون ليلا، لم يعد لي مستقبل |
| Bugün de yaşanabilir bir gelecek yaratmak için aynı sıçramaya ihtiyacımız var. | TED | اليوم يجب ان يكون ذلك التفكير البعيد المدى لاجلنا لننشئ مستقبل منظور, |
| Fakat maalesef, üzerimize salıyorsunuz ve bu çocuklarımızın geleceğini etkiliyor" | TED | لكن للأسف، أنتم ترسلونها نحونا، وهي تؤثر على مستقبل أطفالنا. |
| Aslında Fransa ve İskoçya arasındaki ittifakın geleceğinden söz ediyordum. | Open Subtitles | في الواقع,كنت أتحدث عن مستقبل الحلف بين فرنسا و أسكتلندا. |
| Öğretmenlerimiz ve öğrencilerimiz açlıktan ölürlerse geriye kurtaracak bir geleceğimiz kalmaz. | Open Subtitles | إذا معلمينا وطلابنا يجوعون حتى الموت لن يكون لنا مستقبل لننقذه. |
| Ve bu bütçeler geleceğimiz için anahtarımız, çocuklarımız için anahtarımız. | TED | وهذه الميزانيات هي مفتاح مستقبلنا إنها مفتاح مستقبل اطفالنا |
| Nükleer füzyon bizim enerji geleceğimiz. | TED | إذاً فالاندماج النووي هو مستقبل طاقتنا. |
| Bir grup uzman, toplanmış New York'un 1860'dan sonraki geleceği üzerine tartışıyorlar. | TED | تمت دعوة مجموعة من الخبراء لمناقشة مستقبل مدينة نيويورك في عام 1860. |
| İnsanlığın geleceği sadece politikacıların, büyük liderlerin veya büyük şirketlerin ellerinde değildir | TED | إن مستقبل الجنس البشريّ ليس محصوراً بأيدي السياسيين والقادة العظماء والشركات الكبرى، |
| Bence sürdürülebilir enerjinin geleceği büyük oranda kaçınılmaz, ama uzayda seyahat eden bir medeniyet olmak kesinlikle kaçınılmaz değil. | TED | اعتقد أن مستقبل الطاقة المستدامة حتمي إلى حد كبير، لكن أن نصبح حضارة تسافر عبر الفضاء ليس حتميًا بالتأكيد. |
| Ancak Büro'da geleceğim olsun istiyorsam yapmak zorunda olduğumu söyledi. | Open Subtitles | لكنه قال إذا أردت مستقبل في المكتب، كان لي ل. |
| Şehirden uzak, Hayatımı gözden geçirebilir ve geleceğim hakkında kararlar alabilirim. | Open Subtitles | بعيدا عن المدينة , ل صباحا قادرة على عكس عن حياتي واتخاذ القرارات حول مستقبل بلدي. |
| Ondan nefret edenler dahi onsuz bir gelecek hayal edemiyorlardı. | Open Subtitles | حتى أولئك الذين بغضوه لا يستطيعون تصور مستقبل من دونه |
| Adamın bütün geleceğini o şekilde bir kenara atması iğrençti. | Open Subtitles | الطريقة التي تحدث بها عن مستقبل الرجل .. كانت مقززة. |
| Size bugün üretim sektörünün geleceğinden bahsetmek istiyorum. | TED | أود أن أريكم مستقبل الطريقة التي نصنع بها الأشياء. |
| Dalgalar bir alıcı tarafından toplanıyor ve elektron silahıyla boş ekrana fırlatılıyor. | Open Subtitles | الموجات يتم جمعها بواسطة مستقبل وتمر عبر أنبوب إلكتروني إلى شاشة فارغة |
| Peki kuantum yükselmesinin ve kuantum kilitlenmesinin geleceğinde ne var? | TED | و لكن ما هو مستقبل الرفع الكمّيّ، و التثبيت الكمّيّ؟ |
| Bu sadece çocukların geleceğiyle ilgili değil insanlığın geleceğiyle ilgili. | Open Subtitles | هو ليس حول بضعة أطفال هو حول المستقبل مستقبل نوعنا |
| Stiliniz ne olursa olsun, hepimiz sürdürülebilir bir geleceğe doğru adımlar atabiliriz. | TED | لذا بغض النظر عن أسلوبك، يمكننا جميعًا اتخاذ خطوات نحو مستقبل أفضل. |
| Bütün bu yeni yerleri yarattıktan on yıldan daha az bir süre sonra, yine de bu yerlerin gelecekleri kesin değildi. | TED | حتى بعد أقل من 10 سنوات من إنشاء جميع تلك الأماكن الجديدة، كان مستقبل تلك الأماكن موضع شك كبير. |
| Teorinin kaderi, bu tür öldürücü tutarsızlıkların giderilebilmesine bağlıydı. | Open Subtitles | مستقبل النظرية إعتمد على تخليص المعادلات من هذه التضاربات القاتلة. |
| İlk söyleyenin burada bir kariyeri ve bir geleceği olacak. | Open Subtitles | اول من سيخبرنى منكم سيستمر بالعمل وسيكون لديه مستقبل جيد هنا |
| Yani diğer ülkelerin gelecekteki enerji tüketiminin nasıl olabileceğinin de bir örneğiyiz. | TED | لذا نحن صورة عن كيف سيكون مستقبل استهلاك الطاقة في البلدان الأخرى أيضاً |
| Mahkûm editörlerin kazandıkları deneyim ve becerilerle gelecekte iş bulma şansları artar. | TED | والخبرة والمهارات التي اكتسبها محرّرو السجن ساعدتهم في تأمين مستقبل وظيفي لهم. |