Yapılması gereken basit şeyler var... Örneğin hayvanın burnunu 5sn sokmak zorunda olduğu koklama deliğinde ufak bir lazerimiz var... | TED | وهناك أشياء بسيطة مثل، على سبيل المثال، ليزر صغيرة في ثقب الشم حيث يضع هذا الحيوان انفه لمدة خمس ثوان. |
Sonuçta o bir hayal, yapabileceği daha iyi şeyler var. | TED | لقد كان حلماً، بحق المسيح، كان عنده أشياء أفضل ليفعلها. |
Kolları çok garip bir pozisyonda ama inanılmaz işler başarıyor. | TED | الذراعان يبدوان مضحكين، ولكنه في الحقيقة يفعل أشياء مميزة للغاية. |
...şimdi olgun bir kadınım. Ve,bu yol boyunca,bir kaç şey öğrendim. | TED | وأنا امرأة كبيرة الآن. وقد تعلمت أشياء قليلة على طول الطريق. |
Yapay zeka sistemi bir şeyleri yanlış anladığında problem olur. | TED | إنها مشكلة عندما يصنع نظام الذكاء الإصطناعي هذا أشياء خاطئة. |
Bu ana-okulu saçmalıklarını dinlemekten daha önemli işlerim var. Bitirdik mi? | Open Subtitles | لدي أشياء أفضل لأفعلها إستمعوا لروضة الأطفال هذه هل انتهينا ؟ |
Bu arada 28 yaşında, ve bilgisayar ekranı ve dokunmatik ekranla çoğu insanın yapacağından daha hızlı şeyler yapıyor. | TED | عمرها 28 عاما، بالمناسبة، وهي تفعل أشياء بشاشة حاسبها الآلي ولوحة اللمس التي يمكن أن تستخدمها أسرع من البشر. |
Çeviride kaybolan başka şeyler de var, insan sezgisi gibi. | TED | هناك أشياء أخرى تفُقد في الترجمة أيضاً، مثل الحدس البشريّ. |
KA: İşte şefkat sayesinde muhteşem şeyler yapan bir şehriniz var. | TED | ك. أ: هنا لديك مدينة تقوم بفعل أشياء عظيمة بفضل التعاطف. |
Ve böylece insanlar bulutları araya giren şeyler olarak düşünüyorlar. | TED | ولهذا ترتبط السحب عند الناس بفكرة كونها أشياء تعترض الطريق. |
Çünkü bu balonları mümkün hale gelmesini sağlayan ve keşfedilmesi gereken ilginç şeyler var, balonların karşılıklı bağlantı ihtiyacı yok. | TED | لأنه كانت هناك أشياء مثيرة كان عليكم القيام بها لتكتشفوا كيف يمكنم جعل فكرة البالون ممكنة، إذ لم يتوجب ربطها. |
- Bir konuya açıklık getirelim! Kiralık adamlarımla harika işler beceriyorum. | Open Subtitles | أنا لا أعتقد أنك أحمق لكن هناك أشياء كثيره تحدث هنا |
Hayır, teşekkürler. Bugün benim de yapmam gereken işler var. | Open Subtitles | لا، لا، شكراً لك لدي أشياء أريد القيام بها اليوم |
O halde bu şekilde, bir sürü farklı şey için pişmanlık hissedebiliriz. | TED | الآن خلال هذا السياق، يمكننا أن نشعر بالندم حيال أشياء كثيرة مختلفة. |
Yeni şeylere açık olmanızı sağlar ve bir şeyleri anlayabilmenizi sağlar. | TED | هذا يجعلكم منفتحين على أشياء جديدة، وهذا يمكِّنكم من فهم الأشياء. |
İyi oldu. Siz saçmalayacaksanız, benim yapacak daha iyi işlerim var. | Open Subtitles | إذا كنت ستناقشين هذا الهراء . لدي أشياء أفضل أقوم بها |
- Burası hapishane değil. - Natasha'nın eşyaları hala odasında mı? | Open Subtitles | أنه ليس سجن هل أشياء ناتاشا ما زالت في غرفتها ؟ |
Bugün gerçekten burada olmak istedi, ama yapacak çok önemli işleri vardı. | Open Subtitles | أراد أن يكون هنا اليوم و لكن لديه أشياء مهمة ليقوم بها |
Bir taziyeye davetsiz gelmek yeterince kötü ölmüş bir kızın eşyalarını yağma etmek... | Open Subtitles | حسن، اقتحام مجلس عزاء سيء بما يكفي، لكن البحث في أشياء فتاة ميتة؟ |
ve ortaya birşeyler çıkartıyordum, bu benim için bir nevi rüyaydı. | TED | و قدمكنتنى هذه القدرة من صناعة أشياء كانت كالأحلام بالنسبة لى. |
Ve sahip olamadığım, sahip olmak için yeterli olamadığım... ...birkaç şeyin özlemini hissettim. | TED | كنت أبحث عن أشياء كثيرة ولم أجدها أو لم أجد ما يشبعني منها |
Bu bilgi resimlerine baktigim zaman, ben yeni seyler goruyorum. | TED | عندما أتفحص هذه البيانات الصوريّة أرى أشياء جديدة |
Yeni eşyalar alabilirsin ama yeni bir parti satın alamazsın. | Open Subtitles | تستطيع شراء أشياء جديدة لكنك لن تستطيع شراء حفلة جديدة |
Çocuk Koruma Hizmetleri'nde çalıştığımda bu gibi şeylere her zaman rastlıyordum. | TED | عندما كنت موظفة في خدمة رعاية الأطفال، رأيت أشياء كهذه دائمًا. |
Okuma ve yazma öğrendiğinizde bu başka bir sürü şeyi öğrenmenize imkan tanır. | TED | فعندما تتعلمون القراءة والكتابة فإن ذلك يفتح أمامكم فرص عديدة لتعلم أشياء كثيرة. |
En son Sun gazetesinde haberim çıktığında yapmadığım şeylerle suçlamıştınız. | Open Subtitles | آخر مرّة كتبت عنّي صحيفتكم نسبتُم إليّ أشياء لم أفعلها |