Sorun değil. Depresyon bir sıkıntı değil. Eğer depresyon geçiriyorsanız, iyi olacağınızı biliyorsunuz. | TED | لا بأس بالاكتئاب. إن كنت تعاني منه، فاعلم أنّك ستكون على ما يرام. |
Ancak biraz huzur bulduğumdan beri onları görmek Sorun olmuyor. | Open Subtitles | لكن منذ أن حصلت على بعض السلام لا بأس برؤيتهم |
Sorun değil, ama onca parayla bu dünyada neler yapabilirdi, düşününce! | Open Subtitles | لا بأس بالأمر ، لكني أفكر ماذا سيفعل بكل ذلك المال |
Tamam. O zaman ben de sana büyük haberi veremem. | Open Subtitles | لا بأس, لكن حينها لن أستطيع أن أخبركِ بالخبر الكبير |
Ama bunun Önemli değil. Çünkü biz dublörüz, mantıklı insanlar değiliz. | Open Subtitles | و لكن لا بأس لأننا مؤديي مشاهد خطرة وليس لدينا إحساس |
- Hayır, Sorun değil. Benimle tanışmaya can atmış olmalısın. | Open Subtitles | لا بأس بذلك ، لابد وانك كنت متشوقة للقا ئي |
Sorun değil. Bu ikimizin de daha çok işine geliyor. Bunu farkettim. | Open Subtitles | حسنً لا بأس ، هذا سيكون افضل لكلانا لقد اعددت لكل شىء |
- Sana saygı duymadığımı kastetmedim. - Hayır, bunu kastettin ama Sorun değil. | Open Subtitles | ذلك لا يعنى أنى قصدت ذلك لقد قصدت ذلك , لكن لا بأس |
Bizi ayırmaya da çalışmayacak. O yüzden, hiçbir Sorun yok. | Open Subtitles | إنها لا تحاول أن تبعدنا عن بعض إذاً فلا بأس |
"Spencer Ricks diyor ki, 'Yemek ve temizlik yaptığı sürece Sorun yok."' | Open Subtitles | سبينسر ريكس يقول : لا بأس بهذا طالما أنها تطبخ و تنظّف |
Sorun yok Aries. Senin bu gece için hazırlanman gerekiyor, Karris. | Open Subtitles | لا بأس يا أريس يجب أن تكون مستعدا لليلة يا كيراس |
Eğer okulu kırmak istiyorsan Sorun yok, sadece benimle gelip çalışmak zorundasın. | Open Subtitles | لو كنتِ لا تريدين الذهاب للمدرسة, لا بأس سوف تأتين للعمل معي |
Korkman Sorun değil ama korkularının seni bir pisliğe dönüştürmesine izin vermemelisin. | Open Subtitles | لا بأس أن تخافي ولكن لا تسحمي لمخاوفك أن تحولك إلى وغد |
Tamam, bebeğim, Geçti. Hemen bir ambulans gönderiyorlar, Tamam mı? | Open Subtitles | لا بأس عزيزي سيارة الإسعاف في الطريق , تماسك فحسب |
Tamam. Hafta sonuna kadar hallederiz. Maaşımı o zaman alıyorum. | Open Subtitles | أجل، لا بأس، لا بأس بنهاية الأسبوع، سأقبض راتبي عندئذ |
Şimdiye kadar rüzgar faktörleri iyi yönde ve boşaltmaya başlıyorlarmış. Tamam. | Open Subtitles | إتجاه الرياح لا بأس به حتى الآن وقد بدؤوا فى الإجلاء |
Önemli değil. Bu, ilk pantolonsuz kalışım değil. Son da olmayacak. | Open Subtitles | لا بأس , لم يكن بنطالي الأول و لن يكون الأخير |
-Durun! Önemli değil. İşte bu yüzden feragatname imzalıyorsunuz millet. | Open Subtitles | لا بأس , لهذا نحن نوقع التنازلات , أيها الرفاق |
Bu sayede bir şeylerin iyi olmasını sağlıyoruz, iyi olmadığında bile. | TED | هكذا يكون الأمر لا بأس به، حتى عندما لا يكون كذلك. |
Peki dedim, elimi pencereden dışarı uzattım ve yağmur yağmaya başladı. | Open Subtitles | قلت لا بأس ومددت يدى خارج النافذة وأخذ المطر فى الهطول |
Oh, biliyorsun, su sudur, kum kumdur. Burada, orada - hepsi aynı şey. | Open Subtitles | لا بأس ، الماء هو الماء والرمل هو الرمل سيان هنا أو هناك |
- Bunu yapacağını sanmıyorum. - güzel. Beni idare et. | Open Subtitles | لا يجب أن تفعل ذلك لا بأس فقط أكمله لأجلي |
Pekala, bu adamın iyi biri olduğunu anlayana kadar uydurma hikayene sadık kal. | Open Subtitles | حتى تتأكد من أن هذا الرجل لا بأس به ، تمسك بقصة التخفي |
Önemli bir şey yok. her şey yolunda benimle tartışmayı keser misin artık! | Open Subtitles | ليس بالأمر المهم. لا بأس. حسنا, هل يمكنك رجاءً التوقف عن الجدال معي؟ |
Pekâlâ, demek kimse elini kaldırmıyor. Sorun değil çünkü sen olduğunu biliyorum, hanımefendi. | Open Subtitles | حسناً، لم يرفع أحد يديه، فلا بأس لأنّي أعرف أنّه أنتِ يا سيّدتي، |
Ancak ikiniz için de Sorun yoksa benim için de Tamamdır. | Open Subtitles | إذا كان الأمر لا بأس بهِ معكما، إذاً أعتقد أنهُ لا مشكلة |
Atları da güzelmiş. - Henüz gençler, ama Fena değil. | Open Subtitles | خيولكم هذه جميلة إنها صغيرة السن ولكن لا بأس بها |
Hayranı olduğun şeylerle olan ilişkilerimi seninle paylaşmam gerektiğinin farkında değildim, öyle olsun. | Open Subtitles | لم أكن أعلم أني مضطر لمشاركتك علاقاتي بالأمور التي تعجبك، لكن لا بأس |