fakir insanların Sadece üretim esnasında zarar görmediğidir. Fakir insanlar ürünlerin kullanılması | TED | ان معاناة الفقراء لا تتوقف فحسب على الانتاج بل هي تنسحب أيضاً |
Mümkün olduğunca çabuk, Hayır, en kısa sürede Daha iyi. | Open Subtitles | كلما كان أقرَب كان أفضل كلا, بل في أول فرصة |
Evet, ama Katolik kızlar en büyük sürtükler olarak bilinir. | Open Subtitles | أجل، بل يفترض ان يكون الفتيات الكاثولكيات من أكبر العاهرات |
aynı zamanda dünyaya farklı bir şekilde adapte olmanızı sağlayan beyninizdeki öğrenme merkezlerini harekete geçiriyor. Bulgularımıza göre Daha pozitif olabilmek için beyninizi | TED | بل تنعكس على جميع مراكز التعلم في عقلك نمكنك من التكيف مع العالم بصورة مختلفة وجدنا أن هناك طرق يمكنك بها تدريب عقلك |
Çöplük öncelikli olarak yok olmayan bir şey ve büyüyor. | TED | الآن، مكب النفايات هو شيء لن يزول أساسًا، بل ويكبر. |
destekçiler haline geldi. Hatta meyve suyu durakları bile kurdular. | TED | مشجعين على جانب الطريق. بل أيضاً وقفو عند أكشاك العصير. |
Sadece benimle değil, her tür insanla yapardı bunu -- | TED | ولم يقم بها معي فحسب .. بل مع الآخرين أيضاً |
Sadece bisiklet kullanırken değil, ayrıca yürürken de kask takmanız gerektiğine inanıyorlar. | TED | فهم يؤمنون ان الخوذات ليس فحسب لركوب الدراجات الهوائية بل للمشي أيضاً |
Sadece ben değil, diğer gay insanların da kahve içtiğini biliyorum. | TED | لستُ أتناول القهوة فقط ، بل أعرف أيضاً مثليين آخرين يتناولونها. |
Hayır, aksine benim Bu elim denizleri kızıla boyayacak, yeşil suları kızıla çevirecek. | Open Subtitles | كلا بل هي يدين ستكثر من بحار الأحمر القاتم محولةَ الأخضر إلى أحمر |
Hayır, benimle alay etmiyorlar. Sadece yeni olduğum için şaka yapıyorlar. | Open Subtitles | لا ، إنهم لا يسخرون مني بل يتعبوني لأنني الصبي الجديد |
Evet, ama ok ve mızraklarla değil. Sopa ve topla. | Open Subtitles | نعم ليس ليس بالعصي و الرماح بل بالمضرب و الكره |
- Cidden servisimi karşılayabileceğini mi sanıyorsun? - Evet, baba. Evet. | Open Subtitles | ـ أظن بأنك لا تعرفين الإرسال ـ بل أعرف يا أبي |
Daha ziyade, bir çeşit politik aksiyondu seçildiğim sırada kullanılabilir şehir bütçesinin sıfır virgül birşeyler olduğu bir çevrede bir aksiyon. | TED | بل كانت شكلا من أشكال العمل السياسي في وقت كانت فيه الميزانية المتاحة للمدينه بعد انتخابي ، اكثر بقليل من الصفر |
Yani tersi istikamette bir ilerleme var: Daha kapalı sınırlar, Daha az işbirliği ve belki Avrupa yapısının farklı bölümlerinin bazılarında ayrılmalar bile olabilir. | TED | بل على العكس ، فهي ذات حدود أكثر إنغلاقاً و أقل تعاوناً ، بل و حتى قد تخرج عن بعض الأجزاء المختلفة للبناء الأوروبي |
Bu şeyler yalnızca bir grup insana değil, nerdeyse herkese neşe veren şeyler. | TED | هذة الأشياء ليست مبهجة لقلة من الناس فحسب؛ بل إنها مبهجة لجميعنا تقريبًا. |
Ve Bu beni, değişimle baş edebilir, Hatta değişimi kucaklayabilir biri yaptı. Gerçi hâlâ çok inatçı olduğum da söyleniyor. | TED | وهذا جعلني قادرة على مواجهة التغيير، بل الترحيب في النهاية بالتغيير، ومع ذلك فقد أخبرت بأني ما زلت صعبة المراس. |
Sen sorumluluktan kaçıyorsun. Hatta muhtemelen bana aşık da değilsin. | Open Subtitles | انت لا تريد المسئولية بل ربما انت حتى لا تحبني |
Ve sen bunu başardın. Bu senin başarını ikiyle, üçle katlıyor. | TED | وأنت حققت ذلك وهذا يجعلك تفوز مرتين.. بل ثلاثة مرات أكثر |
Kazanacağız, çünkü bizim gözümüzdeki yaşlar Aslında kalbimizden gelen yaşlardır. | TED | سننتصر لأن الدموع تخرج ليس من عيوننا بل من قلوبنا |
Asıl sorun anılarını unutman değil, anılarını unutmamaya çalışmanın yarattığı sonuçlar. | Open Subtitles | هذا لا يحصل ..بسبب فقدانك ذاكرتك بل نتيجة محاولتك الاحتفاظ بها |
Herkesin ikonu, ama aynı zamanda İtalyan Rönesans tabloları küratörü olan birinin kafasındaki imge, ki O zamanlar işim oydu. | TED | كانت أيقونة بالنسبة للجميع، بل أيضا بمثابة الوصي على لوحات عصر النهضة الإيطالية، وهو المنصب الذي كنت أشغله حين ذاك. |
Eminim engellemiyorlar çünkü Bu çok yanlış fakat aynı zamanda çok güçlü. | Open Subtitles | اراهن بأنهم لم يحرّموا .. هذاالشيءلأنهُخاطئ . بل لأنه شيءٌ قوي جداً. |
yerine, galaksimiz de dâhil olmak üzere galaksilerin merkezinde bulunuyorlar. | TED | بل أنها تقبع في مراكز المجرات، بما فيها مجرتنا نحن. |