Sabah oldu ve Joel işe gelmedi. Buna inanabiliyor musun? | Open Subtitles | جويل لم يأتي هذا الصباح هل يمكنك تصديق ذلك ؟ |
Önce, New York seyahati, şimdi de bu. İnanabiliyor musun? | Open Subtitles | أولاً، الرحله إلى نيويورك، والأن هذا أيمكنكَ تصديق هذا ؟ |
Bak, deliriyorum çünkü buna inanması hiç de zor değil. | Open Subtitles | أنا غاضب لانني لا أجد صعوبة في تصديق ذلك مطلقاً |
Bunun senin için hiçbir anlamı olmadığına inanmamı mı bekliyorsun? | Open Subtitles | تتوقع مني تصديق أن هذا لم يعني أي شيء لك؟ |
2016 yılı, çok büyük bir kesimin, hatta Batı dünyasının bile, bu hikâyeye inanmayı bir kenara bıraktığı andır. | TED | وعام 2016 كانت اللحظة التي بدأ جزء كبير حتى في العالم الغربي بالتوقف عن تصديق هذه القصة. |
Buna inanmıyorum, bu düşünebildiğin en kötü şey değil mi? | Open Subtitles | لا أستطيع تصديق ذلك أليس هذا أسوء يوم تستطيع تخيله؟ |
Ya da bir yalana inanmaya devam etmek daha mı kolay? | Open Subtitles | ألن تستسحق المعرفة عناء البحث؟ أم أنه أسهل فقط تصديق الكذب؟ |
Her neyse, turnuvanın bu kadar düşük skorlu olduğuna inanabiliyor musun? | TED | على كُلِّ، هل يمكنك تصديق مدى انخفاض درجات البطولة؟ |
Neyse, otele bir kaç gün sonra döndüm inanabiliyor musun? | Open Subtitles | على أية حال عدت بعدها بعدة أيام إلى الفندق ذاته وهل بإمكانك تصديق هذا؟ |
Nasıl oluyor da üniversite görmüş biri bu batıl inanç saçmalıklarına inanabiliyor? | Open Subtitles | . . يستطيع تصديق كلّ تلك الفضلات المؤمنة بالخرافات. |
Resmen beni görmezden geldi. İnanabiliyor musun? | Open Subtitles | لقد قامت بالتخلي عني للتو هل يمكنك تصديق ذلك؟ |
İnanabiliyor musun? Minik Stewie'miz bisiklete binmeyi öğreniyor. | Open Subtitles | أيمكنك تصديق ذلك , ستوي الصغير يتعلم ركوب دراجته الثلاثية |
İnanması çok zor, biliyor musun? Çok güçlü bir kurumun parçasısın. | Open Subtitles | من الصعب تصديق الأمر أن يكون المرء عضو في منظمة جبارة |
Birisinin bu tür saçmalıklara inanması için ne kadar aptal olması gerekir ki? | Open Subtitles | كيف من الغباء ان شخص ما عليه تصديق الكثير من الهراء مثل كذا |
Neredeyse son sınıf oldu, inanması çok zor. Sorduğun için teşekkürler. | Open Subtitles | إنها بالكاد تخرجت، إنه من الصعب تصديق هذا، شكراً على السؤال. |
Sanırım, benim inanmamı isteyeceğin bir sonraki şey şu hayali işbirlikçidir, elbette hiç kimseyi öldürmeyen bu hayali kişi, ertesi gece karımı öldürmek için geri döner. | Open Subtitles | الأمر الآخر باعتقادي سوف تطلب مني تصديق أنه شريك شبح |
Diğer seçeneği düşünmektense buna inanmayı tercih ederim. | Open Subtitles | اسمع، أنا أفضّل تصديق هذا على الأمر الآخر |
Beni adamı döverek zorla konuşturduğunu izletmek için getirdiğine inanmıyorum. | Open Subtitles | يصعب علي تصديق أنك أحضرتني هنا كي أراك تستجوبه بعنف |
Buna inanmaya alışıktım, ama gerçekten inanmaya başladığım zamanın gerçekten, gerçek olmasıdır. | Open Subtitles | ولا أعتقد ذلك إعتدت على تصديق ذلك ولكنني توصلت إلى الإعتقاد بأن |
Bay Monk, o tepede uyandığım zaman, buna kendim de inanamadım. | Open Subtitles | سيد مونك، عندما أستيقظت ذلك الصباح الملعون لم أستطع تصديق نفسي |
Onu yiyerek her zaman birlikte olacağınıza inanamazsın! | Open Subtitles | لا يمكنك تصديق ذلك بأكله يمكنكما أن تكونا دائما مع بعض |
Yani istediğim kadar inanayım, yine de o kadar parayı bulamam. | Open Subtitles | أقصد أنني لا أستطيع تصديق كل ما أريده و لكنني لا أستطيع دفع دولار و لا حتى 50 سنتاً |
Bunun ilk yetişkinliğe kabul törenim olduğuna inanıyor musunuz? | Open Subtitles | هل يمكنك تصديق هذا انها أول حفلة بلوغ دينية لي؟ |
Onu becerdiğinden dolayı buna inanmam biraz zor. | Open Subtitles | من الصعب تصديق ذلك بما أنّكَ تواعدها حالياً |
Pekâlâ, üçkâğıdın işe yaraması için söylediğine senin de inanman gerek. | Open Subtitles | حسناً، من أجل أن تنجح خدعة، فإنّ عليكِ تصديق ما تقولينه. |
O an inanılmaz derecede ağır ve sert bir şey hissetti. | Open Subtitles | آنذاك شعر بشيئا جامدا " " و لا يمكن تصديق ثقله |
Duymam gerekenleri bana söyleyene dek söylediklerinin bir kelimesine bile inanamam. | Open Subtitles | وحتى تخبريني ما أودّ سماعه، لا يمكنني تصديق كلمة مما تقولين |
Keşke bu üç cümleden birine bile inanabilseydim. | Open Subtitles | إن كان بإستطاعتي تصديق أي من هذه الكلمات |