Yani muhtemelen böcek çok iyi hissediyor, aynı zamanda güzel görünüyor. | TED | انها تبدو جميلة .. للحشرات وتشعرها بصورة جيدة على نحو سواء |
Yapımcı bize şirin, masum, güzel ve yeni bir yüz aradıklarını söyledi. | TED | وقد أخبرنا المنتج بأنهم يبحثون عن بعض الأبرياء اللطيفات ووجوه جميلة وشابة |
Ve söyleyeceğim diğer bir şey olarak, kızların ve kadın sesini çıkarması güzel, varlıklarını gösteriyorlar, ama bunu tek başımıza yapamayız. | TED | وهناك شيء آخر أودّ أن أقوله هو أن أصوات الفتيات وأصوات النساء جميلة إنهن هناك ولكن لا يمكننا فعل هذا لوحدنا |
Biliyor musun Susan, yanlızca hoş değil aynı zamanda güzelsin. | Open Subtitles | أتعرفين يا سوزان , أنتِ لست فقط جميلة أنتِ فاتنة |
Bu tür güzelleştirme aktiviteleri hoş olmayabilir, ancak çok ihtiyaç duyulur. | TED | مثل هذا الافعال من التجميل قد لا تكون جميلة لكنها مطلوبة |
Önplanınız olsun , arkaplanınız olsun , hepsi güzel oranlarda olsun. | TED | فعليكم صنع اطار صوتي لها .. وخلفية صوتية .. وإعدادت جميلة |
Endişelerimin bitmesiyle, Uzun güzel bir hayat yaşayacağım, senin sayende. | Open Subtitles | حقا؟ سأعيش حياة طويلة جميلة بفضلك أشعر بالارتياح التام الآن |
Görüş belirtmeme izin verirsen, Kaptan güzel bir kadını gemide taciz etmeden bırakamayız. | Open Subtitles | لوسمحت لي تدخلي سكيبر لايمكن ان نترك امرأة جميلة مثلهاعلى السفينة بدون تحرش |
Onun bu kadar güzel olduğunu düşünüyorsan asıl top atışımı görmelisin. | Open Subtitles | لو كنت تعتقد أنها جميلة ، فلا بد أن ترى مقلاعي |
güzel ya da çok akıllı değilim, lütfen beni yalnız bırakma. | Open Subtitles | أنا لست جميلة و لست ذكية أرجوك لا تدعنى وحيدة ثانيةً |
Biliyor musun,güzel bir kıza göre bazen çok çirkin olabiliyorsun. | Open Subtitles | هل تعرفين ، بالنسبة لفتاة جميلة أحياناً تبدين قبيحة جداً |
Şimdi 75 yaşında ve oldukça güzel yaşlı bir bayan. | Open Subtitles | إنها بعمر الـ 75 الآن لكنها سيدة عجوز جميلة تماما |
Şimdi 75 yaşında ve oldukça güzel yaşlı bir bayan. | Open Subtitles | إنها بعمر الـ 75 الآن لكنها سيدة عجوز جميلة تماما |
Her şey parlak ve güzel, tüm yaratılanlar büyük veya küçük. | Open Subtitles | كل الأشياء جميلة و براقة و كل المخلوقات كبيرة و صغيرة |
Sheila her zaman çok güzel olmayı bilir. Her zanan bakımlıdır. | Open Subtitles | شيلا تبدو دائما جميلة جدا لم أر شعرها أبدا غير مرتب |
"üzülme.hadi gülümse" her zaman gülümse çok güzel bir gülüşün var. | Open Subtitles | لا تكن حزينا و هيا إبتسم إبتسم دائما عندك إبتسامة جميلة |
"Oh,niye anlamıyorsun?" Git şimdi ölene kadar beraber olalım çok güzelsin. | Open Subtitles | لماذا لا تفهم ؟ إبعد الآن أنت جميلة حتى يفرقنا الموت |
Oldukça hoş ve hızla yayılmaya başladı, bio çeşitliliği bir zamanlar çok zengin olan Kuzeybatı Akdeniz'de aşırı büyümeye başladı. | TED | هي جميلة جدا ولديها بداية سريعة لتنمو سريعا في ما مضى غنية جدا التنوع الحي في شمال غربي البحر المتوسط |
Geniş imkanlara sahip harika bir ülkede yaşamalarına, en gelişmiş ilaçlara erişimleri olmasına rağmen neredeyse tüm hastalarım hayatını kaybetti. | TED | وبرغم العيش في بلد جميلة وثرية، مع إمكانية الحصول على أكثر الأدوية تطورًا، تقريبًا كل فرد من مرضاي لقي حتفه. |
Doğanın renkleri çok güzelmiş ve etrafta hiç ses yokmuş. | Open Subtitles | ألوان الطبيعة كانت جميلة جدا ولم يكن هناك أي صوت |
Yolunuzu gözleyen tatlı bir karınız var. Lütfen gidin artık. | Open Subtitles | . لديك زوجة لطيفة جميلة تنتظرك . ارجوك إرحل الآن |
ama sonuca şaşırdı, elde ettiği bu bileşik portre güzeldi. | TED | لكنّ ما أدهشه، أنّ الصور المركبة التي أنتجها كانت جميلة. |
Bence çok ilginç ve güzeller hatta bazen şirinler bile. | TED | واعتقد أنها جميلة ومثيرة للاهتمام وأحيانًا ظريفة. |
Bu şarkıyı, orada oturan sevimli bayan için söylemek istiyorum. | Open Subtitles | أود أن أهدي هذه الأغنية إلى سيدة جميلة يجلس هناك. |
Ne kadar kolay oldu değil mi, güzelim? | Open Subtitles | أصبحنا الاّن غير غرباء, أرأيت كيف يمكن أن الموضوع فى غاية البساطة, يا جميلة |
Bütün bu süreç çok güzeldir. Tabi eğer fark ediliyorsa. | Open Subtitles | هذه العملية جميلة لكن هذا فقط ما إذا شاهدها أحد |
Gectigimiz birkac ayda muhtesem restoranlarda yemek yiyip caz kuluplerine gidip, muhtesem filmler izleyip cok guzel sarkılar dinledim. | Open Subtitles | لست أدري، في الشهور المنصرمة أكلت في مطاعم فاخرة وذهبت إلى نوادي موسيقية وشاهدت أفلاماً رائعة سمعت موسيقى جميلة |
İnsanlar resimlerin, filmlerin veya müziklerin güzel olduğunda hemfikirdir, çünkü kültürleri ortak bir estetik tat yaratmıştır. | TED | يتفق الناس على أن اللوحات أو الأفلام أو الموسيقى بأنها جميلة بسبب ثقافاتهم التي حددت تماثل الذوق الجمالي |