Büyüteç olmadan dahi, telin baskı yaptığı yeri rahatlıkla görebilirsiniz. | Open Subtitles | حتى بدون عدسة ,تستطيع ان ترى مكان الضغط الذى احدثوه. |
Benden bunu istediğine göre Kendall sana çok baskı yapıyor olmalı. | Open Subtitles | كيندل حقا يجب أن يكون وضع على الضغط لك لسؤالي ذلك. |
O iyi bir adam, Daniel. Sadece çok fazla baskı altında. | Open Subtitles | أنه رجل جيد , دانيال ولكنه يقع تحت الكثير من الضغط |
Çılgınlar kanadı vampir hakları mevzuatı konusunda çok baskı yapıyorlar. | Open Subtitles | حينما كانت الضغوط حول ما يُسمى بتشريع حقوق مصاصي الدماء |
baskı yok. Sadece bir eşleşme çıktı mı diye merak ettim. | Open Subtitles | مهلاً، لا توجد ضغوط أتساءل إذا وجدتَ أي مطابقات حتّى الآن |
Sonra bana bahaneleri sıralamaya başladı, güya baskı altındaymış falan filan... | Open Subtitles | . إذن هو سيبدأ ثانياً بالأعذار ، ويعرب عن شعوره بالضغط |
Sana baskı yapmak istemem ama, programdan 15 gün gerideyiz. | Open Subtitles | لا أريد أن أضغط عليك و لكننا متأخرين 15 يوماً |
Ateş altında, baskı altında. Böylece her görülen ve her duyulan gerçek olur. | Open Subtitles | تحت النيران , تحت الضغط , كي ما يكون ماترى وتسمع هو الحقيقة |
Yine de bu yarışmayı kazanabilirim çünkü baskı altında kontrolümü yitirmem. | Open Subtitles | ما زلت أريد الفوز بهذه المنافسة لأني أستطيع العمل تحت الضغط. |
benim üzerimde daha fazla baskı var ... senin yüzünden. | Open Subtitles | اني املك بعض من الضغط عليك، اكثر من ضغطك علي. |
Kusursuz biri ile nişanlı olmanın nasıl baskı altında bıraktığını bilemezsin. | Open Subtitles | هل تعرف حجم الضغط عندما تكون مخطوباً من شخص مثالي ؟ |
Gereksiz baskı yapmak istemiyorum Vince ama bu röportaj çok önemli. | Open Subtitles | لا أقصد الضغط عليك، لكن من المهم أن تبلي بلاءاً حسناً |
Üzerimde çok baskı hissettiğimi ve acele bir karar verdiğimi söylerim. | Open Subtitles | سوف أقول لها أن الضغط كان كبير ولقد قمت بخيار طائش. |
Yaranın üzerine baskı uygulamaya çalıştım ama çok geçti artık. Ölmüştü. | Open Subtitles | حاولت الضغط على الجرح، لكنه بعد فوات الأوان، كان قد توفّى. |
Washington'la görüşüyordum ve Bhatnagar'ın geri çekilmesi için baskı yapacaklar. | Open Subtitles | كنت على الهاتف واشنطن وسوف يمارسون الضغط على باتناغار للتراجع |
Derdi, her iki tarafa da kısıtlama yönünde baskı yapmak. | Open Subtitles | انه حول وضع الضغوط على كلا الحزبين لخفض الانفاق الحكومي |
- Peki, Ray son zamanlarda hiç baskı altında kaldı mı? | Open Subtitles | لذا، هل كان رأي تحت اي ضغوط في الاونه الاخيرة ؟ |
Her gün,çocuk yapmamız için,başımın etini yerdi gittikçe daha çok baskı hissetmeye başladım. | Open Subtitles | كانت تلح عليّ كل يوم كي أمنحها طفلاً لقد شعرتُ بالضغط أكثر وأكثر |
Sizi baskı altında bırakmak istemem ama 15 dakika sonra müşterisi burada olur. | Open Subtitles | لا أريد أن أضغط عليك ولكن هناك زبون سيصل بعد خمسه عشر دقيقه |
Ön temporal lobuna baskı yapan beyin tümörünün alınması için geldi. | Open Subtitles | جاء لازالة ورم في المخ الذي يضغط على الفص الجبهي الأمامي |
3B baskı hâlihazırda plastik imalatını geliştirdi ve şimde de metalde ilerleme hâlinde. | TED | الطباعة ثلاثية الأبعاد قد حسنت بالفعل صناعة البلاستيك وهي الآن تشق طريقها للمعادن |
ki şu anda 9. baskı üzerinde çalışıyorlar, Resmi Fransızca sözlüğünü hazırlıyorlar. | TED | والآن هم يعملون في الطبعة التاسعة، والتي بداؤها في 1930، وقد بلغوا الحرف ب. |
Kredilerini ödemeleri için bu insanlara baskı uyguladın mı? | Open Subtitles | هل مارست أي ضغوطات على أولئك الناس لكي يدفعوا الرهونات؟ |
Şimdi Parsa elimizde, bilgi almak için ona baskı yap. | Open Subtitles | الآن بما أننا لدينا بارسا اضغط عليه من أجل المعلومات |
Yoksa bu babana baskı yapma oyunu çok daha ciddi bir hal alır. | Open Subtitles | ومتى عرفته وإلا وإلا سيكون هذا الاعتقال أكثر من حيلة للضغط على والدك |
Bugün, psikiyatri yanlısı fakat baskı karşıtı olduğumu söylemek isterim. | TED | و أود أن أقول أنني اليوم أوافق الطب النفسي و لكنني ضد الإكراه |
Çok fazla baskı altında olduğunu biliyorum ama güçlü kalmalısın, tamam mı? | Open Subtitles | أنظري، أعلم بأنك تحت الكثير من الضغوطات لكن عليك البقاء متماسكة، حسناً؟ |
Ortadaki kutuda bulunan bu depresyon modelinde bir fareye baskı yaparsanız, sosyalleşmezler ve keşfetmezler. | TED | إذا ضغطت على فأر في نموذج الاكتئاب هذا، وهو الصندوق في المنتصف، يصبحون انطوائيين، ولا يستكتشفون. |
Ve olayın sorumlusu olan Efendi Cho'nun üzerinde baskı yaratacağız. | Open Subtitles | و نضغط على اللورد تشو, الذي سيكون مسؤولا عن الحفلة. |