Onu aradım ve dedim ki, “Dinle, bir yarış koştum ve kazandım ve | TED | لقد اتصلت به وقلت له: اسمعني، لقد ركضت في اول سباقاتي وفزت و.. |
Demek istediğim, eğer konuşabilirseniz Onu, bir alaycıkuş Onu ciyaklayabilir. | TED | أعني، إن كنت ستقولها، الطائر المحاكي يمكنه أن يصرخ بها. |
Sonraki birkaç yıl içinde hypertext camiası da Onu farketmedi. | TED | وفي السنتين اللاحقتين، لم يعترف به مجتمع النص الفائق أيضا. |
Hepsi kıyafetlerini giyip Onu beklemiş, ama o asla gelmemiş. | TED | وكانوا يتأنقوا من اجل ذلك وينتظرونه ولكنه لم يكن يأتي |
Aslında Onu hacklemek zorunda kaldım ve bunu başka bir konuşmamda tartışabiliriz. | TED | في الحقيقة اضطررت لأختراقه، وهو مجال آخر للحديث عنه في حديث آخر. |
Uzak atalarınız o şekli sevmişlerdi ve Onu yapabilmek için gerekli olan beceride güzelliği görmüşlerdi; bu sevgilerini kelimelere dökemeden önce bile. | TED | أحب اجدادكم القدماء هذا الشكل و وجدوا الجمال في الحرفة التي تتطلب صنعه حتى قبل ذلك كان بمكنهم التعبير عن حبهم بالكلمات |
4 tonu üzerine pat diye atın Onu bile kaldırabilir. | TED | ارمي أربعة أطنان مباشرةَ على أحد الأعمدة، و سوف يتحمله. |
Şimdi biz bu havucu yarattık, Onu sopanın ucundan sallandırıyoruz | TED | الآن، لقد قدمنا هذه الجزرة، كما أقول، لقد علقنا الجزرة. |
Oh, demek kaçtı. Onu bağlamanıza yardım edelim mi bayan? | Open Subtitles | لقد هرب هل نساعدكِ فى تقييده , يا سيدتى ؟ |
Yanlış düşünmüş. Onu hayalkırıklığına uğrattım. Mücevher bende değildi ve konuşmadım. | Open Subtitles | لقد اخطأ فى تصوره وخيّبت أمله الجواهر ليست معى ولم اتكلم |
Onu da 21.yy'ın bilgelik masası olarak düşünmek beni mutlu ediyor gerçekten. | TED | و أود أن أرى هذه اللعبة كطاولة حكمة في القرن ٢١، حقا. |
Yoksa mahremiyetine saygı duymalı, itibarını korumalı ve Onu rahat mı bırakmalıyız? | TED | أم علينا أن نحترم خصوصيته ، نحفظ له كرامته ونتركه وشأنه ؟ |
Onu dışarıda bir yere koymak istiyoruz ve enerjisini güneşten almasını istiyoruz. | TED | ونريد أن نطلقها فى البيئة المحيطة، ونريدها أن تستمد الطاقة من الشمس. |
Bu yaklaşımın dagitim merkezinin içinde etkin olarak yaptığı şey Onu büyük ölçüde eşzamanlı işleyen bir motora çeviriyordu. | TED | ولكن إن ما تقوم به هذه الطريقة بفاعلية داخل العاصمة هو تحويلها إلى محرك معالجة موازٍ ذو نطاق واسع. |
Bu Manuru. Babası öldüğünde, amcası kendisiyle birlikte çalışmak üzere Onu sattı. | TED | هذا مانورو. عندما توفي والده، تاجر به عمه ليعمل معه في المناجم. |
İçimde bir şeylerin gerçekten sükûnet için ağladığını düşünmeye başladım, ama elbette ki Onu duyamamıştım, çünkü sağa sola çok koşturuyordum. | TED | ولقد بدأت أعتقد أن شيئا في داخلي كان بحاجةٍ حقيقيّه للسكينه، ولكن بالطبع لم أستطع أن أسمع لأني كنت اركض كثيراً. |
Altın, Onu bulmak için sarf edilen emek yüzünden bu kadar değerlidir. | Open Subtitles | لذلك يستحق الذهب قيمتة الكبيرة نتيجة الجهد الأنسانى المبذول فى البحث عنه |
Yani, Milo'nun zekası, milyonlarca insan Onu kullandıkça, daha da zeki hale gelecek. | TED | اي ان دماغ مايلو .. وباستخدام الملاين له سوف يصبح اكثر ذكاءُ وحنكةُ |
Konu teknoloji olunca, Onu bu mavi gökyüzü fırsatı olarak konuşuyoruz. | TED | عندما نتحدث عن التكنولوجيا، فإننا نميل للتحدث عنها وكأنها فرصة خيالية |
Yan tarafta tüylerini düzelten erkek ondan iki kat daha büyük ve bu yaşlı erkek Onu lider yaptı. | TED | والذكر الذي يقوم بالتودد إليه على جانب الصورة أكبر منه بمرتين، وهذا الذكر المسن هو الذي جعل منه قائداً |
Küçük bir erkek çocuğuyken Onu görmeye gittiğimde, beni kucaklardı. | TED | وكنت عندما أقابلها كطفلٍ صغير ، كانت تأتي نحوي وتضمني. |
Airbus'ta iki tane motorumuz var; bir motorla Onu uçurabilirsiniz. Yani B planı, her zaman B planı var. | TED | لدينا محركان علي كل طائرة اير باص؛ بينما من الممكن ان تطير بمحرك واحد. فوجود خطة بديلة مهم دائماً. |
Onu unutamayız. Ben bunu, ülkenin tarihindeki en büyük tekil harcama olarak tanımladım. | TED | لا يمكننا أن ننسى ذلك. قمت بتعريف هذا كأكبر نفقات في تاريخ البلاد. |