Merak ediyorum, son 10 yılda bir şeyler öğrenebildik mi acaba? | TED | وأتسائل فيما إذا كنا قد تعلمنا شيئاً خلال العشر السنوات الماضية. |
Eğer bir belediye başkanıysanız, bu konuda bir şeyler yapabilirsiniz. | TED | إذا كنت عمدة، فيمكنك أن تفعل شيئاً في هذه الحالة |
Söylemem lazım. burada olmak biraz korkutucu. Yaşlı bir Amerikalı, Afrikalılar'a kendi kıtaları hakkında yeni bir şeyler anlatmaya çalışıyor. | TED | عليَ إخباركم، وجودي هنا شيء مثير أكثر مما تتخيلون، رجل أمريكي مسن يحاول أن يخبر الأفارقة شيئاً جديداً عن قارتهم. |
Gelecekle ilgili bir şeyler söylemek için eğitici konferanslara gelmek resmidir. | TED | الذهاب لمؤتمر تعليمي يتناول أي شيء عن المستقبل، هو أمر رصين. |
Hikâye kurgusunda büyüleyici bir şeyler var ki biraraya getirildiğinde, onu duyan kişi tarafından özümsenebilir ve yeniden hatırlanabilir. | TED | هناك شيء ما سحري في تركيبة القصة مما يجعلها عند تجميعها سهلة التلقي ومن ثم التذكر من قبل المُتلقي. |
Yanlış anlama, ama neden saçınla ilgili bir şeyler yapmıyorsun? | Open Subtitles | عذراً لقولى ولكن لماذا لا تفعلين شيئاً حيال شعركِ ؟ |
Yanlış anlama, ama neden saçınla ilgili bir şeyler yapmıyorsun? | Open Subtitles | عذراً لقولى ولكن لماذا لا تفعلين شيئاً حيال شعركِ ؟ |
Hoş bir şeyler söyle. Bu sandalyeler gerçektende tam müzelik. | Open Subtitles | قل له شيئاً لطيفاً في الواقع هذان المقعدان ينتميان للمتحف |
Bir saate kadar burada olurlar, bu yüzden bir şeyler atıştırsak iyi olur. | Open Subtitles | سيصوا إلى هنا خلال ساعة بأقصى تقدير لذلك من الأفضل أن نأكل شيئاً |
Biri kanuna karşı geldi mi bir şeyler yapman gerekir. | Open Subtitles | وعندما يخالف أحدهم القانون فعليك أن تفعل شيئاً بخصوص ذلك |
Önce sen bir iyileş, Terry. Haklı. Sonra bir şeyler ayarlamaya çalışırız. | Open Subtitles | من المستحسن أولأً أن تشفى تماماً نعم وبعدها سأحاول وأجد لك شيئاً |
Cinayet mahallini gördüklerinde evlerine götürecek bir şeyler almak istediler. | Open Subtitles | منذ أن شاهدوا موقع الجريمة، وأرادوا شيئاً يأخذوه تذكاراً معهم. |
Fakat şu anda düşündüğüm tek şey Aziz için bir şeyler yapmak. | Open Subtitles | إهتمامي الوحيد في هذه اللحظه هو أن أفعل شيئاً من أجل عزيز |
Bize bir şeyler vermeleri için gözlerinin içine bakmaktan vazgeçmeliyiz. | Open Subtitles | يجب علينا التوقف عن وضع نصب أعيننا عليه ليعطينا شيئاً |
Bütün gün çizgi film izlemekten başka şey yapmayan biri, kıçını biraz kaldırıp yiyecek bir şeyler getirebilir mi? | Open Subtitles | يستطيع أحد ما من الذين لا يفعلون شيئاً طوال النهار إلا مشاهدة الكرتون أن تحرك مؤخرتها وتحضر بعض الطعام |
Burası tozlu, saman nezlem depreşti ve hep bir şeyler kırıyorsunuz. | Open Subtitles | أنه مغبر، حمى القش تأثر بي وأنت تكسر أي شيء دائما |
Tamam. Şu soru: neden bir şeyler yok değil de var? Bu yüce soru, entellektüel tarihte kısmen geç çıkmıştır ortaya. | TED | إذًا هذاالسؤال، لماذا هناك شيء بدل من لا شيء، طُرح هذا السؤال الجوهري في وقت متأخر نواعًا ما من التاريخ الفكري. |
Michael Pritchard: Tamam. Biraz da kanalizasyon arıtma tesisinden bir şeyler var. | TED | مايكل: حسناً. تحصلنا على بعض الجريان من محطة للصرف الصحي في المزرعة. |
Ve müzikle bir şeyler anlatırken, ki bu temelinde sestir, her çeşit insana ve her türlü şeye ulaşabiliriz. | TED | وبقول شئ ما عبر الموسيقى، الذي هو في الأساس الصوت، عندئذ يمكننا الوصول لكل أنواع الأشياء وكل أنواع البشر. |
Bu makinenin nasıl çalıştırılacağı hakkında bir şeyler elde edebildiniz mi? | Open Subtitles | هل تعلمت أيّ شيء ذو قيمة حول عملية هذه الآلة ؟ |
Ancak, birlikte bir şeyler planladıklarına inanmamı gerektiren bazı nedenler var. | Open Subtitles | لكن لدي سبباً يدعوني للاعتقاد أنهما يخططان سوياً للقيام بشيء ما. |
Sana yiyecek bir şeyler bulmak için bir dakikalığına ayrıldım. | Open Subtitles | ماذا حدث لك لقد تغيبت لدقيقة لأعثر على شىء لتأكليه |
bir şeyler yeriz, tabancayı alırız, sonra da herkes kendi yoluna gider. | Open Subtitles | سنحصل على شيء لنأكله ستحصل على المسدس وبعدها كل منا يذهب بطريق |
- Hayır. Isabel hoştu ama umarım aramızda bir şeyler olacağını düşünmüyordur. | Open Subtitles | إيزابيل كانت جيدة لكني أتمنى ألا تظن أن ذلك سيقودنا لشيء ما |
Ama şu yaşlı kadın, her kimse, Arbogast'a bir şeyler anlatmış. | Open Subtitles | ولكن تلك العجوز اي كانت موجوده لابد انها اخبرت اربوجاست بشئ |
Laboratuarında kendini sorunlar için suçlayan bir bilim kadını, her zaman bir şeyler ters gittiğinde nedenleri belgelemeye başladı. | TED | إحدى العالمات التي استمرت بلوم نفسها على المشاكل في مختبرها بدأت بتوثيق الأسباب في كل مرةٍ حدث شيءٌ خاطىء. |
RW: Bir gece filme gitmeye veya bir şeyler yapmaya ne dersin? | TED | رايان: ليلة واحدة، هل تريد الذهاب إلى السينما أو شيء من هذا؟ |
Karmaşıktı ama bu karmaşıklıkta fazla değişken bir şeyler vardı. | TED | لقد كانت معقدة، ولكن هناك شئ متقلب في هذا التعقيد. |
Kaynağımla irtibata geçerim ve başka bir şeyler biliyorlar mı öğreniriz. | Open Subtitles | سأطلب المساعدة من مصدري وأرى إن كانوا يعرفون أي شئ آخر |