Hızlı giden bir nesnenin momentumu büyüktür, ki bu çok kısa dalgaboyuna denktir. | TED | وللجسم سريع الحركة قوة دافعة كبيرة، التي تتماشى مع الطول الموجي القصير جدّاً. |
Maalesef, oturmanın olumsuzlukları bu kısa süreli etkilerle sınırlı değil. | TED | وللأسف فإن الآثار السيئة للجلوس ليست فقط على المدى القصير |
Çok kısa bir süre içinde 18 cm yağmur yağdı | TED | 7 بوصات من المطر تساقطات على مدى فترة قصيرة للغاية. |
Ne yaparlarsa yapsınlar, Dünya'nın direnci insanın verdiği zararları kısa sürede düzeltebiliyordu. | TED | أياً كان ما استطاعوا فعله، فإن مرونة الأرض ستشفي الأنشطة البشرية قريباً. |
80 yaşına varmadan vefat ettiğinizde bu demektir ki tahta olması gerekenden kısa. | TED | وعندما تموت قبل الأوان قبل أن تصل إلى 80، اللوح هو أقصر قليلا. |
Fakat bir aydan kısa bir sürede tamamlanarak, ziyaretçileri kabul etmeye başlayabilir. | Open Subtitles | بينما كان بإمكانها أن تكون جاهزة لإستقبال الزوار بظرف أقل من شهر |
Çocuklar, en kısa sürede buradan çıkmazsak bir tür rehine krizi yaşanacak. | Open Subtitles | يا شباب، إذا لم نخرج من هنا قريبا سيصبح وضعنا شبيه بالرهائن |
Binbaşı Gant'ı alın. En kısa sürede bana rapor verin. | Open Subtitles | خذوا مايجور جانيت وارجعوا لي بالتقرير في أقرب وقت ممكن |
Şimdi sıradaki kısa bölüm için motor sesi olmadan konuşmaya devam edeceğim. | TED | الآن سوف أحافظ على سلامة آذانكم للمقطع القصير القادم وسأغطي عليه بصوتي. |
Bu kısa vadeli çözüm, ama bir de uzun vadeli çözüme ihtiyacınız var. | TED | هذا هو الحل على المدى القصير ولكنها تحتاج أيضا إلى حل طويل الأجل. |
Ah, evet! Şu kısa boylu adamla uzun boylu karısı. | Open Subtitles | آه , صحيح , ذاك الشاب القصير صاحب الزوجة الطويلة |
Gibson Kurulumu artık standart bir araç, uzun ve kısa DNA parçaları yapabilmek için dünyadaki tüm laboratuvarlarda kullanılıyor. | TED | طريقة جيبسون هي الآن أداة ذهبية أساسية، تستخدم في المختبرات حول العالم لبناء قطع قصيرة وطويلة من الحمض النووي. |
Son 20 yıldır, güvenlik politikalarımız hep kısa vadeli oluşturuldu. | TED | على مدى العقدين الماضيين، كانت سياسة الأمن لدينا قصيرة المدى. |
- Ne zaman dönmeni bekliyor? - Çok kısa zamanda. Geç kalma dedi. | Open Subtitles | . قريباً جداً . قال لي ألا أتأخر، و كان مُصِّراً على ذلك |
Hayat yangından korunmak için çok kısa. Hadi dışarı çıkıp, çiçek toplayalım. | Open Subtitles | الحياة أقصر من أن نهدرها على اجراءات الحريق، لنخرج ونقطف الأزهار البرية. |
Telgraftan, yazılı mesaja on yıldan daha kısa bir sürede... | Open Subtitles | ومن الرسائل البرقية للرسائل النصية في أقل من عشرة سنوات |
Ruj kalıpları kısa sürede şekillenirken.. ..çiçekler de boş durmaz. | Open Subtitles | كعك روج قريبا يوضع بقالب و الورد لن ينتظر حد |
Şuna eminim ki, takımım mümkün olan en kısa sürede gelip, seni alacaktır. | Open Subtitles | أنا سوف أتاكد أن شخص من فريقي سيصل إليك في أقرب وقت يستطيع |
Raporumu ne kadar kısa sürede doldurursam, o kadar hızlı dönerim. | Open Subtitles | وكلما تسرع في كتابة التقرير كلما أسرع أنا في العودة إليهم |
İlgi uyandıracak kadar kısa, ancak meseleyi örtecek kadar da uzun olması. | TED | يجب أن يكون قصيراً كفاية ليجذب الإنتباه، ولكن طويل كفاية ليغطي الموضوع. |
Banning Şirketi için iyi iş çıkardığımı biliyordum ama Bay Banning'in bu kısa sürede, beni fark edeceği aklıma gelmedi. | Open Subtitles | عرفت بأنني كنت أفعل عمل جيد لشركة بانينج الدولية لكني لم أعرف السيد بانينج سيأخذ ملاحظات كثيرة عني بهذا السرعة |
Bu, çok kısa bir süre önce çıkardığımız bir yayın. | TED | إذاً هذه هي النشرة التي حصلنا عليها للتو قبل قليل. |
LA Şubesi yok edilmeden kısa bir süre önce öldürülmüştü. | Open Subtitles | لقد قُتل من قريب قبل أن يدمر فرع لوس أنجلوس |
Alışması biraz zaman alsa da, kısa bir süre sonra çalışmanın, sinirinden kurtulmak için harika bir yol olduğunu fark etmiş. | Open Subtitles | وفيما تطلّب الأمر وقتاً لتعتاده وجدت سريعاً أن عمل الحقل طريقة رائعة للتعبير عن غضبها في الواقع جعل ذلك شعورها رائعاً |
Timsah dişleri böyle bir hasar bırakamayacak kadar kısa ve küttür. | Open Subtitles | أسنان التمساح ليست قصيره و غير حاده لتلحق مثل هذه الأضرار |