Bir mercanın şans verilirse ne kadar gelişip büyüyebileceğini hiç bilmiyordum. | TED | لم أكن أعرف ما يمكن للمرجان فعله عندما أُعطى فرصة للأزدهار. |
Bu bir şans. İhtiyacım olan şey bu. Lütfen izin ver de yapayım. | Open Subtitles | أنها فرصة , هذا ما أحتاج إليه رجاءً , دعنى أشترك فى هذا |
Bir fırsat için bekliyordu, geleceğine başlamak için bekliyordu, ilerlemek için bekliyordu karşısına çıkan ilk şey bu oldu. | TED | لقد كان بانتظار فرصة، فرصة لبناء مستقبله، يترقّب في طريق إلى الأمام، و كانت تلك أوّل فرصة سنحت له. |
Sık tekrarlanan, büyük çaplı görevlerde makineler ile rekabet etme şansımız hiç yok. | TED | ليس لدينا أي فرصة للتنافس مع الآلات في المهام المتكررة، ذات الحجم الكبير |
Rocky, sence bu sefer Apollo karşısında şansın var mı? | Open Subtitles | روكى، هَلْ تَعتقدُ بأنّ عِنْدَكَ فرصة هذه المره ضدّ أبولو؟ |
İçimden bir ses diyor ki, polise gidersem hayatta kalma şansım daha fazla. | Open Subtitles | هناك شىء يخبرنى بأن لدى فرصة أكبر فى البقاء لو ذهبت إلى الشرطة |
Bu kaçış yeni bir koloni, yeni bir hayat kurmak oğullarımıza yeni bir şans tanımak ve özgürlük için değil mi? | Open Subtitles | هل نهرب لأننا نحاولة إيجاد حياة جديدة في مُستعمرة جديدة ؟ ، نحاول منح أبنائنا فرصة للحياة فرصة ليكونوا أحراراً ؟ |
Ona bir şans tanımamanız yanlış. Bunu herkes hak eder. | Open Subtitles | أنت تخطئين إذا لم تعطها فرصة أخرى ، الجميع يستحقها |
Eğer yasaya bir şans vermezsek, özgürlüğün hiçbir anlamı yok! | Open Subtitles | لو لم نمنح القانون فرصة ، فلا تستحق الحرية شيئا |
Haydi. Bana bir şans daha ver. Bir hafta kal. | Open Subtitles | هيا امنحينى فرصة أخرى، ابقى أسبوع وساعدينى فى تجهيز المكان. |
Sana zaten bir şans vermiştim ama yine yaptın ha. | Open Subtitles | آخر مرة أنت هاجمتك تلك الفتاة اعطيتك فرصة واحد اخيرة. |
Pekala, biz son sınıflar denedik, size bir şans verdik. | Open Subtitles | حسنا يا أصدقائي الخريجين ، لقد حاولنا لقد أعطيناكم فرصة |
O kadının sayesinde, bu iki çocuk asla sahip olamayacakları bir fırsat kazanarak doktor olacak ve insanların hayatlarını kurtaracaklardı. | TED | بسببها هي, طفلين اصبح لديهم فرصة لم تكن لتتاح لهم لولاها و سيتمكنون من انقاذ ارواح في مجال الطب كاطباء |
Siyasi ve ekonomik liderlerimiz bağlantısallığın hayırseverlik değil fırsat olduğunu öğreniyorlar. | TED | قادتنا السياسيون والاقتصاديون يتعلمون أن الارتباط ليس جمعية خيرية، إنها فرصة. |
İnsanlara sınırlama olmadan başarmaları için fırsat verdiğimiz zaman, bu onlara kişisel tatmin ve başarılı bir hayat sağlayacak. | TED | عندما نعطي الناس فرصة للنجاح بلا حدود، فإن ذلك من شأنه أن يؤدي إلى تحقيق الذات وإلى حياة مزدهرة. |
Ve bu bir kez olduğunda sentetik kromozomlarla da aynı şeyi yapabilmek için gerçekten bir şansımız olduğunu düşündük. | TED | وعرفنا بأنها ما تم معرفة ذلك فإنه لدينا فرصة حقيقية أذا تمكنا من صنع كروموسومات صناعية لصناعة مورثات صناعية. |
Hızla seyreden yalnız bir gemi. Aydınlıkta hiç şansımız yok. | Open Subtitles | سفينة منعزلة تسافر بسرعة كبيرة ليس لدينا فرصة فى ذلك |
Parayı vermek için son şansın yoksa bir daha onunla konuşamazsın. | Open Subtitles | لديك فرصة أخري أخيرة لدفع الفدية، وإلا فلن تحدثه ثانيةً ابداً |
Bu gece benimle sayı yapma şansın yok Finch. Elbette. | Open Subtitles | بأنّك ليس لك أي فرصة من الإحراز معي ، فينتش |
Vermişti ama bu konuda, o öldüğüne göre pek fazla şansım yok. | Open Subtitles | آجل , لكنه رحل الآن لا أعتقد أن هناك فرصة لحدوث ذلك |
Tedavinin yokluğunda annenin bir sonraki çocuğunun ölme ihtimali 7 kat daha fazla. | TED | في غياب العلاج، الأم لديها فرصة أكبر بسبع أضعاف أن يموت رضيعها القادم. |
İnsan neslini iyileştirmeye biraz uzağız. Şu andaki hedefimiz, bunu yapabilme şansını yakalayabiilmek için yeterince uzun yaşamayı garantilemek. | TED | نحن بعيدون من تحسين قدرات الناس. وهدفنا هو التأكد من أن لدينا فرصة للصمود بما يكفي لفعل ذلك ربما. |
Çok harika bir şeye ulaşmanız için %0.1 şansınız olacak. | TED | سيكون هناك فرصة 0.1 بالمئة لتحصلوا على عنصر بالتأكيد رائع. |
Bir ihtimal, 4 dolarlık bir fincan kahve alma şansım vardır, değil mi? | Open Subtitles | هل يحدث وأن تملك كوب قهوة بأربعة دولار بأية فرصة , أليس كذلك؟ |
Ona söylemem gereken şeyler var gitmeden önce fırsatını bulup hiç söyleyemediğim şeyler. | Open Subtitles | هناك شيئ اريد قوله له لم يكن لدي فرصة لقولة قبل ان ارحل |
Bence her şeye yeniden başlayıp aramızı düzeltmek için bir fırsatımız var. | Open Subtitles | لو حاول أحد قتلي سأغضب أنا .. أعتقد أننا لدينا فرصة هنا |
Şu anda bildiğimiz şey şu ki, sizin geminizin koruması olmadan hiçbir şansları olmayan 50.000 sivil kazazede mevcut. | Open Subtitles | ما نعلمه في هذه اللحظة أنه يوجد 50 ألف لاجئ مدني بالخارج ليس لديهم أي فرصة بدون حماية سفينتك |
Hey, kızım, eh,bu her ikimiz için de son fırsatın olacak, bebeğim | Open Subtitles | يافتاة , إنه يريدك فقط فرصة أن تختارى كلا منّا، يا حبيبتى. |
Ama sonra bir daha onunla konuşacak fırsatım bile olmadı. | Open Subtitles | و بعد هذا لم أحصل على فرصة ثانية للتحدث معه |
Melez piçini geri almak için ilk fırsatta kaçtın yani. | Open Subtitles | إذن هربتي من أول فرصة ,أتتك لتعودي لهذا. المولود الوغد |