"فرصة" - Traduction Arabe en Turc

    • şans
        
    • fırsat
        
    • şansımız
        
    • şansın
        
    • şansım
        
    • ihtimali
        
    • şansını
        
    • şansınız
        
    • ihtimal
        
    • fırsatını
        
    • fırsatımız
        
    • şansları
        
    • fırsatın
        
    • fırsatım
        
    • fırsatta
        
    Bir mercanın şans verilirse ne kadar gelişip büyüyebileceğini hiç bilmiyordum. TED لم أكن أعرف ما يمكن للمرجان فعله عندما أُعطى فرصة للأزدهار.
    Bu bir şans. İhtiyacım olan şey bu. Lütfen izin ver de yapayım. Open Subtitles أنها فرصة , هذا ما أحتاج إليه رجاءً , دعنى أشترك فى هذا
    Bir fırsat için bekliyordu, geleceğine başlamak için bekliyordu, ilerlemek için bekliyordu karşısına çıkan ilk şey bu oldu. TED لقد كان بانتظار فرصة، فرصة لبناء مستقبله، يترقّب في طريق إلى الأمام، و كانت تلك أوّل فرصة سنحت له.
    Sık tekrarlanan, büyük çaplı görevlerde makineler ile rekabet etme şansımız hiç yok. TED ليس لدينا أي فرصة للتنافس مع الآلات في المهام المتكررة، ذات الحجم الكبير
    Rocky, sence bu sefer Apollo karşısında şansın var mı? Open Subtitles روكى، هَلْ تَعتقدُ بأنّ عِنْدَكَ فرصة هذه المره ضدّ أبولو؟
    İçimden bir ses diyor ki, polise gidersem hayatta kalma şansım daha fazla. Open Subtitles هناك شىء يخبرنى بأن لدى فرصة أكبر فى البقاء لو ذهبت إلى الشرطة
    Bu kaçış yeni bir koloni, yeni bir hayat kurmak oğullarımıza yeni bir şans tanımak ve özgürlük için değil mi? Open Subtitles هل نهرب لأننا نحاولة إيجاد حياة جديدة في مُستعمرة جديدة ؟ ، نحاول منح أبنائنا فرصة للحياة فرصة ليكونوا أحراراً ؟
    Ona bir şans tanımamanız yanlış. Bunu herkes hak eder. Open Subtitles أنت تخطئين إذا لم تعطها فرصة أخرى ، الجميع يستحقها
    Eğer yasaya bir şans vermezsek, özgürlüğün hiçbir anlamı yok! Open Subtitles لو لم نمنح القانون فرصة ، فلا تستحق الحرية شيئا
    Haydi. Bana bir şans daha ver. Bir hafta kal. Open Subtitles هيا امنحينى فرصة أخرى، ابقى أسبوع وساعدينى فى تجهيز المكان.
    Sana zaten bir şans vermiştim ama yine yaptın ha. Open Subtitles آخر مرة أنت هاجمتك تلك الفتاة اعطيتك فرصة واحد اخيرة.
    Pekala, biz son sınıflar denedik, size bir şans verdik. Open Subtitles حسنا يا أصدقائي الخريجين ، لقد حاولنا لقد أعطيناكم فرصة
    O kadının sayesinde, bu iki çocuk asla sahip olamayacakları bir fırsat kazanarak doktor olacak ve insanların hayatlarını kurtaracaklardı. TED بسببها هي, طفلين اصبح لديهم فرصة لم تكن لتتاح لهم لولاها و سيتمكنون من انقاذ ارواح في مجال الطب كاطباء
    Siyasi ve ekonomik liderlerimiz bağlantısallığın hayırseverlik değil fırsat olduğunu öğreniyorlar. TED قادتنا السياسيون والاقتصاديون يتعلمون أن الارتباط ليس جمعية خيرية، إنها فرصة.
    İnsanlara sınırlama olmadan başarmaları için fırsat verdiğimiz zaman, bu onlara kişisel tatmin ve başarılı bir hayat sağlayacak. TED عندما نعطي الناس فرصة للنجاح بلا حدود، فإن ذلك من شأنه أن يؤدي إلى تحقيق الذات وإلى حياة مزدهرة.
    Ve bu bir kez olduğunda sentetik kromozomlarla da aynı şeyi yapabilmek için gerçekten bir şansımız olduğunu düşündük. TED وعرفنا بأنها ما تم معرفة ذلك فإنه لدينا فرصة حقيقية أذا تمكنا من صنع كروموسومات صناعية لصناعة مورثات صناعية.
    Hızla seyreden yalnız bir gemi. Aydınlıkta hiç şansımız yok. Open Subtitles سفينة منعزلة تسافر بسرعة كبيرة ليس لدينا فرصة فى ذلك
    Parayı vermek için son şansın yoksa bir daha onunla konuşamazsın. Open Subtitles لديك فرصة أخري أخيرة لدفع الفدية، وإلا فلن تحدثه ثانيةً ابداً
    Bu gece benimle sayı yapma şansın yok Finch. Elbette. Open Subtitles بأنّك ليس لك أي فرصة من الإحراز معي ، فينتش
    Vermişti ama bu konuda, o öldüğüne göre pek fazla şansım yok. Open Subtitles آجل , لكنه رحل الآن لا أعتقد أن هناك فرصة لحدوث ذلك
    Tedavinin yokluğunda annenin bir sonraki çocuğunun ölme ihtimali 7 kat daha fazla. TED في غياب العلاج، الأم لديها فرصة أكبر بسبع أضعاف أن يموت رضيعها القادم.
    İnsan neslini iyileştirmeye biraz uzağız. Şu andaki hedefimiz, bunu yapabilme şansını yakalayabiilmek için yeterince uzun yaşamayı garantilemek. TED نحن بعيدون من تحسين قدرات الناس. وهدفنا هو التأكد من أن لدينا فرصة للصمود بما يكفي لفعل ذلك ربما.
    Çok harika bir şeye ulaşmanız için %0.1 şansınız olacak. TED سيكون هناك فرصة 0.1 بالمئة لتحصلوا على عنصر بالتأكيد رائع.
    Bir ihtimal, 4 dolarlık bir fincan kahve alma şansım vardır, değil mi? Open Subtitles هل يحدث وأن تملك كوب قهوة بأربعة دولار بأية فرصة , أليس كذلك؟
    Ona söylemem gereken şeyler var gitmeden önce fırsatını bulup hiç söyleyemediğim şeyler. Open Subtitles هناك شيئ اريد قوله له لم يكن لدي فرصة لقولة قبل ان ارحل
    Bence her şeye yeniden başlayıp aramızı düzeltmek için bir fırsatımız var. Open Subtitles لو حاول أحد قتلي سأغضب أنا .. أعتقد أننا لدينا فرصة هنا
    Şu anda bildiğimiz şey şu ki, sizin geminizin koruması olmadan hiçbir şansları olmayan 50.000 sivil kazazede mevcut. Open Subtitles ما نعلمه في هذه اللحظة أنه يوجد 50 ألف لاجئ مدني بالخارج ليس لديهم أي فرصة بدون حماية سفينتك
    Hey, kızım, eh,bu her ikimiz için de son fırsatın olacak, bebeğim Open Subtitles يافتاة , إنه يريدك فقط فرصة أن تختارى كلا منّا، يا حبيبتى.
    Ama sonra bir daha onunla konuşacak fırsatım bile olmadı. Open Subtitles و بعد هذا لم أحصل على فرصة ثانية للتحدث معه
    Melez piçini geri almak için ilk fırsatta kaçtın yani. Open Subtitles إذن هربتي من أول فرصة ,أتتك لتعودي لهذا. المولود الوغد

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus