Çok yakından Bak. Bu noktada bir tuhaflık fark ettin mi? | TED | انظر عن كثب أكثر. هل تلاحظ شيئًا مضحكًا في هذه النقطة؟ |
Babasının kolay lokma olduğunu düşündüğü için düştüğü duruma Bak. | Open Subtitles | انظر ما الذى انتهى اليه الامر لاعتقاده ان ابيه لينا |
Bak Ali, sanırım artık sadece sıradan ve mutlu olacağım. | Open Subtitles | انظر يا على اريد فقط ان اكون رجل عادى وسعيد |
Bak sana ne yapıyorlar. Gazetede adın bile ç ıkmıyor. | Open Subtitles | انظر ماذا سببا لك ، حتى اسمك لا يظهر بالصحف |
"Tommy, Carlito'nun zenci olmadığı kesin. Ne biçim dans ediyor, baksana!" | Open Subtitles | تومي , كارليتو ليس زنجيا لعينا انظر الى طريقته في الرقص |
Bak, evlat tek... tek... tek başına gitmen gerektiyse, bıçak taşımalıydın. | Open Subtitles | انظر إن كان عليك ان تذهب لوحدك عليك ان تحمل شفرة |
Bana bakar mısın? Gömleğime Bak. Saçıma Bak, bir rezalet. | Open Subtitles | انظر الي , الى تنورتي , الى شعري فقد افسدته |
Kendimden memnunum! Ben de seni seviyorum, ama şuna Bak. | Open Subtitles | انا احبك كما انت ايضاً ، لكن انظر الى ذاك. |
Bak John, gerçekten çok üzgünüm. - Newsweek'ten. Hayır, ben, Bak... | Open Subtitles | انظر جون ان اسف حقا اريدك في شئ عن جريدة نيوزويك |
Bak, yarın gece sen ve ben gidip Groundhog Day seyrederiz. | Open Subtitles | انظر ليلة الغد، سنذهب انا و انت لمشاهدة يوم جرذان الأرض. |
Şuna Bak. Bir silah. Bu bir kovboy şapkası mı? | Open Subtitles | انظر لهذا، إنه مسدس هل هذه قبعة راعي البقر ؟ |
Bak dostum, huzursuzluk çıkarmak istemiyorum. Parasını öde ya da yerine koy. | Open Subtitles | انظر يا رجل ، لا أريد مشاحنات ادفع ثمنه أو أعده لمكانه |
Bana Bak, kar tanesi, benim zencilerden öğrenecek bir şeyim yok. | Open Subtitles | انظر يا قطعة الثلج ليس هناك ما اتعلمه من خادم زنجي |
- Kızlara Bak! Tatlım, yeni arabamla tura ne dersin? | Open Subtitles | انظر الى السيدات اتريدون الذهاب في جولة في عربيتي الجديده؟ |
- Bak, emin değilim... - Oh, emin değilmiş. Afalladım. | Open Subtitles | انظر انا لست متأكدا اوه انه غير متأكد انا مندهش |
Bebeğini besleyen Şu kadına bir Bak pis, iğrenç, bir kafe köşesinde. | Open Subtitles | انظر إلى هذه المرأة التي تطعم طفلها، بهذا اللحم الدهني الرخيص المقرف |
Şuna Bak. 15 birim, Mountain View. Lanet şeyler çalındı. | Open Subtitles | انظر لهذا, 15 وحدة تطل على الجبل وتمت سرقة أوراقها |
Bana Bak, Lloyd, bu sefer aptalca davranıp fırsatı kaçırmayalım. | Open Subtitles | حسنا لويد انظر هذه المرة لن نكون اغبياء ونضيع الفرصة |
Oh, evet, öyle. Bu kaleme çok para ödedi. Şimdi bir Bak şuna. | Open Subtitles | نعم انه هو لقد انسكب منه الكثير من الحبر و الان انظر اليه |
Herife baksana! Eğer ona hanım evladı dediğini öğrenirse ayağını yüzüne siler. | Open Subtitles | انظر إليه، لايعرف ما الذي تقوله، وإلا كان سيمسح قدميه في وجهك |
Dinle, kimin neyi yediği ya da neyi ısıramadığı fark etmez. | Open Subtitles | انظر, لا يهم من أكل ماذا أو من لم يأخذ قضمة |
- Sağ kolunun altından, efendim. - Gördün mü, planlamış. | Open Subtitles | تحت الذراع الأيمن ، سيدى انظر ، انه يعتزم ذلك |
Aslında, bir daha gerçekten moral çöküntüye uğradığınızda, aynaya bakın ve kendinize bakıp, merhaba, burada bir yıldıza bakıyorum diyebilirsiniz. | TED | لذلك في المرة القادمة عندما تكون محبطاً انظر في المرآة و تستطيع القول لنفسك، مرحبا أنا أنظر إلى نجم هنا |
Hey, haydi, dostum. Bak, kimse doğru dürüst düşünemiyor. Biz bir aileyiz. | Open Subtitles | بربك يا رجل، انظر لا أحد يفكر بشكل مستقيم نحن عائلة، صحيح؟ |
Baban öyle oturuyor işte. baksana şuna. Bir işe yaramıyor. | Open Subtitles | أبوك يجلس هناك فقط ، انظر إليه انه بلا فائدة |
Elbisesi tam bir paçavra, bir de Şu ayakkabılara bakın. | Open Subtitles | انظر إلى هذه الثياب الرثة و انظر إلى تلك الأحذية. |
Doğaya bakın, büyüme harika bir şey, yaşamın sağlıklı kaynağı. | TED | نعم، انظر إلى الطبيعة والنمو شيء رائع، ومصدر صحي للحياة. |
O sırada ofise yeni taşındıklarını düşünerek etrafa bakınmaya başladım, ama kutu görmedim. | TED | فبدأت انظر باحثة عن صناديق نقل الاثاث، معتقدة انهم قد انتقلوا للتو الى هذا المكان، ولكنني لم اجد أياً منها. |
- Umarım bu sandalyeler yeter. - Şuna bir Bak! Bu... | Open Subtitles | أتمنى أن يكون عندى أماكن خالية انظر الى هذا انه .. |