Sanırım bu doğru. Tadını alamıyor, düşünemiyor ya da hissedemiyorum. | Open Subtitles | عندك حق, فانا لااستطيع ان اتذوق, ولا افكر او اشعر |
- Kesinlikle doğru. Ben sahnedeyken ikinci defa salonu terk etti. | Open Subtitles | أنها بالتأكيد على حق لقد خرج أحدهم من مسرحيتي للمرة الثانية |
Çocuklarımın nerede ve nasıl yaşayacağını tartışmaya hakkın yok ve bunu kimse istemedi. | Open Subtitles | ليس لديك أي حق أو دعوة، لكي تناقشي أين أو كيف يعيش أولادي |
Benzer olarak sizlerin alınabileceği bir şeyi söyleme gibi bir insani hakkım var, ama sizin alınmama gibi bir insan hakkınız yok. | TED | وبالمثل، فإن لدي حق إنساني في أن أقول شيئاً قد تجده أنت مهيناً، ولكن ليس لديك حق إنساني في عدم التعرض للإهانة. |
Beni seç! Hayır, haklıydın! Evliliğime bir şans daha vermeliyim. | Open Subtitles | لا انت على حق يجب ان اعطى زواجى فرصة ثانية |
Artık, sence, tam ortak olarak davranılmayı hak etmedim mi? | Open Subtitles | الآن، ألا تعتقد بأنني إكتسبت حق كي أُعتبر شريكاً كاملاً؟ |
doğru söylüyorsun, oğlum kutsal topraklarda ruhları çok daha huzurlu olacaktır. | Open Subtitles | أنت على حق يا بنيّ سترقد أرواحهم بسلام في أرضٍ مقدسة |
doğru söylüyorsun, oğlum kutsal topraklarda ruhları çok daha huzurlu olacaktır. | Open Subtitles | أنت على حق يا بنيّ سترقد أرواحهم بسلام في أرضٍ مقدسة |
Bizim doğru, iyi ve gerçek olarak kabul ettiklerimiz ya tüm insanlar için doğru, iyi ve gerçektir, ya da biz yağmacı bir kabileyiz. | Open Subtitles | اما أن يكون ما نؤمن به كصالح و حق هو الصالح و الحق لكل البشر المؤمنين بالرب أو نكون مجرد قبيلة أخرى من اللصوص |
Oh, doğru. Haklısın Eşek. Beni arkamdan vurduğun için seni affediyorum! | Open Subtitles | نعم، أنت على حق يا حمار أسامحك لأنك طعنتني في ظهري |
Lord Jack'in yeni vasiyetnamesine. Şu ana kadar doğru mu gidiyor? | Open Subtitles | الوصية الجديدة للورد جاك سافاج, الست على حق حتى الآن ؟ |
O doğru söylüyor. Onlarla kafa kafaya gidiyorsak, bir şeyler yapmalıyız. | Open Subtitles | تينا على حق إذا هنقطع بعض الرؤوس يجب ان نَعمَلُ شيءُ |
Çocuklarımın nerede ve nasıl yaşayacağını tartışmaya hakkın yok ve bunu kimse istemedi. | Open Subtitles | ليس لديك أي حق أو دعوة، لكي تناقشي أين أو كيف يعيش أولادي |
Ne olursa da bu tutuklamayı yapmaya hakkım olduğunun farkındasınızdır. | Open Subtitles | عندي حق للقيام بهذا التوقيف من قبل مهما تعني الضرورة |
Sen haklıydın, sadece senin canını yakmadım kendi canımı da yaktım. | Open Subtitles | وكُنتِ على حق, أنا لَم أؤذيكِ فقط, وإنما قُمت بأيذاء نفسي. |
Bu milyon dolarlık bir gülümseme bebek, tam oraya bak. | Open Subtitles | وهذا هو الذي مليون دولار ابتسامة، وطفل رضيع، وهناك حق. |
Kendra haklıydı. Azdım, ya da onun gibi bir şey. | Open Subtitles | كندرا كانت على حق أنا مثارة أو شيئ مثل ذلك |
Tıpkı yürümek ya da görmek gibi, doğuştan sahip olduğumuz bir hak. | TED | إنه حق جيني لدينا ، كما أننا نمشي أو نرى أو نسمع. |
Müşteri her zaman haklıdır. Herkes bu yönümüze bayılır. Şimdi, başla bakalım! | Open Subtitles | العميل دائماً على حق وهذا ما يعجب الجميع بنا ، والآن كدسها |
Resmî sebeplerden ötürü... teslim etme hakkını satın aldığınızı yazacağız. | Open Subtitles | من أجل الدقة القانونية سأذكر أنك حصلت على حق التسليم |
Evet evet böyle bir film vardı. bizzat kendim gördüm. | Open Subtitles | انها على حق يوجد فيلم كهذا وحتى اننى رأيته بنفسى |
İkiniz de haklısınız. Beni gördüğünüze şaşırdınız mı Bay Ludwig? | Open Subtitles | كلاكما على حق هل تدهشك رؤيتى يا سيد لودفيج ؟ |
Ve bu nadir vakalarda hukuki yaptırımlar uygulanacak olsa bile, mağdurların ceza davası sonuçlanana kadar hiçbir hakları yok. | TED | وحتى في تلك الحالات النادرة التي تختار فيها السلطات التدخل، لا يتمتع الضحايا بأي حق خلال الإجراءات الجزائية المترتبة. |
Seni alçak, korkak, iğrenç şey! Haklıymışlar. Hepsi haklıymış. | Open Subtitles | لقد كانوا جميعاً على حق أنت لست رجلاً مهذبا |
Biz insanın ekolojik ölüm bakımına erişimin insan hakkı olduğuna inanıyoruz. | TED | نحن نؤمن بأنّ الدخول إلى دار رعاية موتى بيئيّة حق إنساني. |