Vücudumuzu çalıştırır ama aynı zamanda da Bir güç türü. | TED | هو ما يحرك أجسادنا، لكنه أيضًا شكل من أشكال القوة. |
Kabarcıkları, sardalyeleri daha sıkı gruplar halinde yakalamak için kullanırlar. | Open Subtitles | فهي تستخدمها لتحيط بالسردين لتجعلها في شكل مجموعات صغيرة وضيقة |
Hiç kimse kesin olarak Grump'ların aslında neye benzediğini söyleyemez. | Open Subtitles | لا أحد يستطيع القول بيقين .ما هو شكل الكرامبز بالواقع |
Ancak gerçek DNA buna benziyor, bu türlerin paylaştığı Bir genden yola çıkarsak. | TED | لكن هذا هو شكل الحمض النووي الحقيقي، من جين مشترك بين هذه الأنواع. |
İsmimin dün gece Bir inilti formunda konuya dahil olduğunu varsayıyorum. | Open Subtitles | أظنّ أنّ اسمي برز في الليلة الماضية على شكل آهةٍ جنسيّة |
Herhangi Bir biçimde bana izin vermedi yada bana sormadı. | Open Subtitles | إنها لم تعرب عن موافقتها أو قبولها مناقشتى بأى شكل. |
Hiç Bir etkili tedavisi veya aşısı olmayan ve her yıl 22.000 insanı öldüren, sivrisinekden gelen Bir hastalık olan dengue ateşinin son hali. | TED | انها شكل متطرف من حمى الضنك، مرض ينقل بواسطة البعوض و هو أيضا ليس له علاج فعال أو تطعيم، و يقتل 22000 شخص سنويا. |
Bu yerleştirilen malzeme ya sıvı formda ya da ürün pudra formunda başlıyor. | TED | وهذه المواد المرسوبة اما بدأت كسائل او مواد على شكل مسحوق |
Öncelikle, Fok'a benzeyen Bir obje kullanıp Köpekbalığını yüzeye çekiyor. | Open Subtitles | عليه أن يجذب القرش للأعلى بإستعمال شكل يشبه عجل البحر |
Ekranda Bir ton kırmızı görmeye devam edebilirsiniz, çünkü daha geniş renkli bulutlarla artışları gösteriyoruz, kırmızılı daha büyük alanlar. | TED | لا تزالون ترون بقعة حمراء في الشاشة، لأننا نظهر زيادة في شكل سحب أكبر، أي مناطق أكبر ذات لون أحمر. |
Kalpleri hala hızla çarpıyordu ama bu çok daha sağlıklı Bir damar profili. | TED | كانت ضربات قلوبهم مازالت سريعة، لكن هذا شكل أكثر صحة للقلب والأوعية الدموية. |
ve hatta hiç tanışmamız olmamıza rağmen, Bir çeşit bağ kurabiliyoruz beraber. | TED | وبطريقة ما، مع أننا لم نلتقي أبداً أستطعنا إقامة شكل من التواصل. |
Faturalar ya da dosyalar arasında saklanmış hamiline Bir senet olabilir, ya da buradaki elektronik aletlerden birisinin içinde mücevher halinde saklanmış olabilir. | Open Subtitles | يمكن أن تكون في سندات مخبّأة في فواتير أو ملفات أو على الأرجح، في شكل مجوهرات مخبّأة في مكان ما بداخل هذه الإلكترونيّات |
Güneş'in çekirdeğinde hidrojeni helyuma dönüştüren füzyon nükleer enerjiyi fotonlar halinde serbest bırakır. | Open Subtitles | في لب الشمس إندماج الهيدروجين الى الهيليوم يطلق طاقة نووية على شكل فوتونات |
İşin zorluğu bu ekstra boyutların şekillerinin neye benzediğini bilmiyoruz. | TED | التحدي لو لم نعلم هو شكل الابعاد الاضافية |
Hâlihazırda alışık olduğum Rönesans koleksiyonu dışında Avrupa heykel ve süsleme sanatının neye benzediğini görmek için. | TED | لأرى شكل المنحوتات الأوروبية والزخارف الفنية، بعيدًا عن مجموعات عهد النهضة التي اعتدت عليها. |
Bu konuşmalar birbirleriyle nasıl bağlantılı oluyor ve bu küresel konuşma neye benziyor? | TED | كيف ارتبط بعضهم ببعض، وما شكل تلك المحادثة العالمية؟ |
Çünkü insan DNA'sının buz kristali formunda mükemmel Bir kopyası. | Open Subtitles | لأنها مضاعفةً متقنة للحمض النووي البشري في شكل ثلج بلّوري |
İşte burada robotlar kiriş, kolon taşıyorlar ve küp biçimde yapılar oluşturuyorlar. | TED | هاهنا الروبوتات تحمل الحزم ، الأعمدة وتُجمع بناء على شكل مُكعبات. |
Ancak jeolojistlerin tahmin ettiğine göre hala gizli olan, keşfedilmemiş ve haritalandırılmamış, yaklaşık 10 milyon kilometrelik Bir kısım mevcut. | TED | ولكن علماء طبقات الأرض قدروا أن المتبقي، حتى يتم اكتشافه ورسمه في شكل خرائط، يمثل حوالي 10 مليون من الكيلومترات. |
Enerjiyi belli şekil ve formda alıyordu, bilgiyi belli şekil ve formda alıyordu. | TED | الطاقة جاءت إليه بهيئة أو شكل ما وجاءت البيانات إليه بهيئة أو شكل ما |
dedi. 15 dakika sonra, Olimpiyat halkalarına benzeyen Bir kutuyla geldi. | TED | ثم بعد مرور خمسة عشر دقيقة، خرجت بصندوق فيه دونتس على شكل حلقات الأولمبياد. |
Nedenini anlamak için tek yapmanız gereken, ampulün şeklini düşünmek. | TED | ولنفهم السبب، كل ما نحتاجه هو التفكير في شكل المصباح. |
Genel olarak, bu tarih hakkındaki fikirlerimizi bu gibi ağaç şekilleriyle ifade ederiz. | TED | وعادة ما نمثل أفكارنا عن ذلك التاريخ .. في شكل شجرة مثل هذه |
Ağzınızı o kadar çok açın ki kare şekline gelsin. | TED | افتحوا أفواهكم بأوسع ما يمكنكم حتى تصبح على شكل مربع. |
Daha sonra, bunu keserek ve geleneksel şekilde dikebilirsiniz veya ıslak malzemeye üç boyutlu Bir şekille form verebilirsiniz. | TED | ومن ثم يمكننا إما أن نقطع ذلك ونخيطه تقليديا، أو يمكن أن نستخدم المادة المبتلة لتشكيلها حول شكل ثلاثي الأبعاد. |
Görsel dışavurumculuk kültürel entegrasyonun sadece Bir formu. | TED | الآن التعبير البصري ليست سوى شكل واحد للتكامل الثقافي. |