Günlerdir hiçbiri yemek yemedi ve tekrar birleşme şansı gerçekten çok uzak görünüyor. | Open Subtitles | لم يأكل أيّ منهم لأيّام والآن، فرص اجتماعهم بالأشبال المفقودة تبدو ضعيفة للغاية |
Öğrenci olduğumdan beri, Gando'daki diğer çocuklara daha iyi fırsatlar sunmak istedim. | TED | عندما كنت طالب, أردت أن افتح فرص أفضل للأطفال الآخرين في غاندو |
Kişi başına düşen GSYİH'nın her seviyesinde daha fazla sosyal ilerleme için fırsat, daha azı için riskler var. | TED | في كل مستوى من مستويات نصيب الفرد من الناتج الإجمالي المحلي، هناك فرص لمزيد من التقدم الاجتماعي، وأخطار لأقل. |
Ve temel kuram bu şans sonuçlarını içermez; onlar ek olarak vardır. | TED | والنظرية الأساسية لا تشمل فرص النتائج تلك. |
Başarısız olma ihtimali oldukça yüksek, ama biz gerçekleştirmeye çalışmazsak hiçbir şekilde gerçekleşmeyecek. | TED | ان فرص الفشل كبيرة جداً ولكنها لن تحصل ان لم نسمح لها بالحصول |
Belgeleri bulmamız gerek, onları yok etmekten... başka bir şansımız yok. | Open Subtitles | يجب عليك ان تجد الوثائق وتمزقها ليس لدينا اي فرص اخرى |
"bir de Texas'la savaşman gerekiyorsa, hiç şansın yok" derdi. | Open Subtitles | واذا مانوت الام محاربة تكساس فأن فرص الفوز ضئيلة |
Bu kombinasyonlar, özellikle derinden yıkıcı iş fırsatları yaratırılırken, parçaların toplamından çok daha fazla sonuç getirmektedir. | TED | تلك المركّبات تنتج أكثر بكثير من مجموع الاجزاء. خاصة في خلق فرص لمشاريع تجارية هدامة جداً. |
Bakın, yardım etmek isterim ama takımın şansı o kadarda iyi değil. | Open Subtitles | اسمعن، في الوقت الذي أودّ المساعدة، أنا متشائمة قليلا حول فرص الفريق. |
Besleyici bir yemek yeme şansı - meyve ve süt olan, şekeri ve tuzu az olan - dramatik bir şekilde artıyor. | TED | فرص حصولها على وجبة مغذية، تحوي الفواكه والحليب، وقليل من السكريات والملح، تزداد بشكل كبير. |
Her neyse, gerçekleşme şansı çok düşük. | Open Subtitles | أخبرى الطبيب ؟ على اية حال , فرص تحقيقها ضعيفة جداً |
İlkel atalarımız, evleri ve canları tehlikede olunca bilinmeyen yerlere yol almaya daha iyi fırsatlar bulabilmek için cesaret ettiler. | TED | وعندما أدرك أسلافنا الأوائل أن مساكنهم ومعيشتهم في خطر، غامروا بإيجاد طريقهم وسط بيئات غريبة بحثاً عن فرص أفضل للعيش. |
Ulusal Güvenlik ve CIA, böyle ortalığı karıştıran fırsatlar için bekliyor. | Open Subtitles | الأمن القومى و الاستخبارات قد انتظروا فرص مثل هذه لتحريك الاناء |
Güzel yer, bir ton fırsat var ama sen bunları değerlendirmek istemedin çünkü benim hayatımı çalmak daha kolay, değil mi? | Open Subtitles | مكان هادئ الكثير من الفرص و لكنكِ لا تبدين حقاً أنّكِ انتهزتِ أي فرص لماذا، أمِن السهل أن تسرقي حياتي فحسب؟ |
Bir güneş fizikçisi olarak güneş fırtınaları üzerinde çalışmak için büyük bir şans elde ettim. | TED | وبصفتي عالمة فيزياء شمسية، فلدي فرص هائلة لدراسة تلك العواصف الشمسية. |
Evet, Stella ve benim bundan sonra mutlu yaşamayacağımız ihtimali var. | Open Subtitles | نعم، هناك فرص بأني أنا وستيلا لن نعيش النهاية السعيدة للأبد |
Bu olayda ikinci bir şansımız olmayacaktı. | TED | جيد، لكننا لم نكن لنحصل على أي فرص ثانية هنا. |
Birçok şansın daha olacak. Birçok kız seninle dans etmek için can atar. | Open Subtitles | ستتاح لك فرص أخرى الكثير من الفتيات يردن الرقص معك |
Katılım ve kendini ifade etme fırsatları, her zaman belirli bir düzende ve her zaman belli bir düzenlemeye tabidir. | TED | تخضع فرص المشاركة والتعبير عن الذات لترتيب معين تلتزم به كما تخضع دائمًا لقواعد محددة. |
Eğer genç bir öğrenci tüm virüslerin DNA sı olduğunu düşünürse bu onun bilimde başarılı olma şansını mahvetmez. | TED | إذا كان متعلم صغير يعتقد أن كل الفيروسات لديها حامض نووي ، هذا لن يؤثر في فرص نجاحهم في العلوم في المستقبل. |
Beyninde hasar olan iki insanın aynı hayalleri görmelerinin olasılığı nedir? | Open Subtitles | ماهي فرص الرجليين ذو الضرر الدماغي يعانون من أوهام لحظية متطابقة؟ |
Ee, avukat bey, bu durum muvacehesinde, sence şansım nedir? | Open Subtitles | إذاً, سيدي المستشار، مع هذه الخطبة، كم تعتقد أن فرص نجاتي ستكون؟ |
Buna rağmen, dört yıl sonra yaklaşık 3.000 kişiye iş imkanı yarattık. | TED | فمازال ، وبعد 4 سنوات لقد خلقنا فرص عمل لحوالي 3000 شخص. |
Ama Connie'nin kardeşinin ölümünden sonra, işleri şansa bırakmak istemiyoruz. | Open Subtitles | ولكن بعد وفاة أخيها ، نحن لا تأخذ أي فرص |
Hayatını ve rahmini korumak için daha fazla şansları olacak. | Open Subtitles | حتى يتمكنوا من الحصول على فرص أكثر لإنقاذ رحمكِ و حياتكِ |
Banyoya tam 5 kez gittin, dolayısıyla tam 5 fırsatın oldu. | Open Subtitles | أنتِ ذهبت إلى الحمام 5 مرات لذا كان عندك 5 فرص ممكنه. |