Bir kazaya karşılık maraton başlatmak size ilginç gelebilir. Fakat o zamanlar, en hassas olduğum durumda bile büyük düşünmeye ihtiyacım vardı. | TED | تنظيم ماراثون كردة فعل على حادث قد يبدو غريباً، لكن في ذلك الوقت، حتى في أوهن حالاتي، احتجت أن أحلم بشيء كبير. |
Fakat bu sitelerin başlangıcında insanlar bir açığın farkına vardı. | TED | لكن في بداية هذه المواقع، لاحظ الناس وجود عيبٍ ما. |
Fakat uzun dalga boyuna sahip bir denizde, rahat olursunuz ve düşük enerjili. | TED | لكن في بحر ذو أمواج طويلة، فسوف تتحرّك ببطء و استرخاء طاقة قليلة. |
Kara deliklerin evrendeki her şeyi yuttuğuna dair bir efsane vardır, ama onun içine düşmeniz için çok fazla yaklaşmanız gerekir. | TED | هنالك خرافة تنص على أن الثقب السوداء تلتهم كل شيء في الكون، لكن في حقيقة الأمر يجب الإقتراب كثيرا للسقوط فيها. |
Aydınlatma görevini yerine getiriyor, ama aynı zamanda, bu veriyi transfer edebiliyoruz. | TED | انه يؤدي وظيفة الاضاءة لكن في نفس الوقت نستطيع بث هذه البيانات |
Karşı koyuyorduk, Ancak bu durumda onların da katılımı yararlı olabilir. | Open Subtitles | نحن نعارض لكن في هذه الحالة من المفيد وجودهم ضمن الفريق |
Bence fiziksel değişiklik son çare, Ancak onların durumunda bu gerekli. | Open Subtitles | أعتقد تغيير طبيعي سبيل أخير، لكن في حالتِهم، هو واحد ضروري. |
Fakat 2009 yılında Belle, beyin kanseri olduğunu ve dört ayı kaldığını öğrendi. | TED | لكن في عام 2009، عرفت بيل ان لديها سرطان الدماغ وأربعة أشهر للعيش |
Fakat günün sonunda, değiştirmeyi en zor bulduğum şey kendi davranışlarımız. | TED | لكن في النهاية، وجدت أن أصعب شيء للتغيير هو سلوكنا الخاص. |
Fakat gerçekte, bulduğum en heyecan verici şey günümüz ses sistemleri yada dalga yayım sistemleri temelde aynı ses üretim ve yansıtma kuralı | TED | لكن في الواقع، الشئ الأكثر إبهاراً أكتشفته كان أن نظام الصوت أو نقل الصوت في هذه الأيام ما يزال مبني على نفس الأساس |
Fakat Orta Amerika'nın tropikal ormanlarında ise bir medeniyet yeşermişti. | Open Subtitles | لكن في الأدغال الإستوائية لأمريكا الوسطى ازدهرت حضارة كزهرة كاملة |
Ona yaklaşmaktan korkuyordum Fakat o gece kader benden yanaydı. | Open Subtitles | خُشيت الإقتِراب مِنْها، لكن في تلك الليلِه، القدر كَانَ بجانبِي. |
Fakat dava sırasında o bile birkaç hesap hatası yapardı. | Open Subtitles | لكن في الطريق، حتى هو جعلت بضعة أخطاء في التقدير. |
Kapşonu anlık bir kararla takabilirsiniz ve bununla sıcaklık ve koruma hissedebilirsiniz ama aynı zamanda işin psikolojik yanlarını da hissedebilirsiniz. | TED | يمكنك فورا أن تفكر في ارتداء الهودي على رأسك، وتشعر بدفئه وحمايته، لكن في نفس الوقت، يمكنك أن تشعر بجوانبه النفسية. |
ama şimdilerde, ... ... değişime uğramış solucanların bir çoğu canlı. | TED | لكن في ذلك الوقت مُعظم الديدان المُتحولة مازالت على قيد الحياة |
ama aslında bu resim tamamen, farklı yerlerin fotoğraflarının birleştirilmesiyle meydana geldi. | TED | لكن في الواقع هذه الصورة مركبة بالكامل من صور من أماكن مختلفة |
Pisliğin teki olup bu ülkenin ne olduğunu söylemezdim, ama Orta Afrika Cumhuriyeti. | TED | سأكون غبيا لو لم أخبركم ماهيته لكن في الحقيقة، إنها جمهورية إفريقيا الوسطى |
Bakın, eğer arkadaşlarınız önünde sizi küçük düşürdüysem özür dilerim Ancak bir dahaki sefere bana saldırmadan önce kendinizi tanıtmalısınız | Open Subtitles | أنا أسفة إن كنت قد أحرجتك أمام أصدقاءك و لكن في المرة القادمة, عليك أن تعرَف عن نفسك قبل مهاجمتي |
Aslında ilk işin çamaşırhane servisinde çalışmaktı, Ancak 18 yaşına girdiğinde her şeyi geride bırakarak hayallerinin peşinden gitmeye karar verdin. | Open Subtitles | و لقد دُرّبتَ كعربة خدمةِ الكواء لكن في عيدِ ميلادكَ الثامن عَشَرِ، قرّرتَ إتّباع حلمِكَ و أن لا تَنْظرُ للوراء أبداً |
Neyse ki, bu ağaçlıklar, onları yırtıcılardan korkuyor Ancak şu anda, burada yiyecek çok fazla bir şey yok. | Open Subtitles | لحسن حظها، تحافظ هذه الغابات عليها آمنة من المفترسين لكن في الوقت الحالي لا يوجد طعام وفير للأكل هنا |
Hakim size bir ceza vermiş olabilir Ancak gerçekte, cezanızı davranışlarınız belirleyecek. | Open Subtitles | ربما قام القاضي بإعطائكم عقوبة لكن في الواقع, عقوبتكم تعتمد على تصرفاتكم |