Tarımın devlet desteğine muhtaç kalması ve başarı oranı düşük okullar kırsaldaki yoksulluğun şehirdekinden kat kat yüksek olması. | TED | إنها الاتكالية على إعانات المزارع و المدارس ذات الأداء الضعيف و نسبة الفقر العالية في المناطق الريفية عن الحضرية. |
Daha önceki görev yerleri South Carolina'da Charleston ve Colorado'da Denver ilçeleri idi. | TED | و سابقا كان مراقبا في تشارلستون، جنوب كارولاينا و بعدها في دنفر، كولاردو. |
Sadece bazı ülkeler serbestleştirme... ...veya düzenleme olmaksızın ... ...cazip yatırımların ve ticari teşvikin... ...en iyi yol olduğuna inanıyorlar. | TED | بعضهم عبارة عن بلدان تؤمن بأن إزالة التشريع أو عدم وجود التشريعات هو أفضل طريقة لجلب الاستثمارات و الترويج للتجارة |
Peki kuantum yükselmesinin ve kuantum kilitlenmesinin geleceğinde ne var? | TED | و لكن ما هو مستقبل الرفع الكمّيّ، و التثبيت الكمّيّ؟ |
Bunu hukuk alanında çalışırken Ya da işimi yaparken fark etmedim. | TED | و فعلياً لم أتعلم هذا أثناء ممارستي للمحاماة من خلال عملي. |
Fakat Xander Betsy'le ilşkisi sürerken gizlice kız kardeşi Angelica'yla da aşk mektupları ve gizli buluşmalarla macera yaşıyor. | TED | و لكن من دون علم بيتسي، كان زاندر يتودد لأختها أنجيلكا. برسائل حب و مواعيد سرية خلال فترة علاقتهم. |
Sen veliaht prensessin ve firavunun yasalarına göre ancak bir Firavun'la evlenirsin. | Open Subtitles | لكنك أميرة العرش و طبقا لقوانين الفراعنة فلا يمكنك إلا الزواج بفرعون |
Hayır, bu teori bir midye, solucan ve güvercin üretimi uzmanından geliyor. Kimden bahsettiğimi biliyorsunuz -- Charles Darwin. | TED | لا، هذه النظرية تأتي من خبير في البرنقيل و الديدان و تربية الحمام. وتعلمون من أعني بذلك.. تشارلز داروين. |
Uzak atalarınız o şekli sevmişlerdi ve onu yapabilmek için gerekli olan beceride güzelliği görmüşlerdi; bu sevgilerini kelimelere dökemeden önce bile. | TED | أحب اجدادكم القدماء هذا الشكل و وجدوا الجمال في الحرفة التي تتطلب صنعه حتى قبل ذلك كان بمكنهم التعبير عن حبهم بالكلمات |
ve yöneticiler basitçe yaptıkları iş insanları rahatsız etmek olan kimselerdir. | TED | والمديرين هي اساسا : اناس مهمتها هي مقاطعة و تشويش الناس. |
Sonuçta; bilinç gibi bir şey hakkında insanların fikrini değiştirmek çok zordur, ve bunun neden bu kadar zor olduğunu sonunda anladım. | TED | إنه من الصعب جدا أن نغير عقول الناس عن شيء ما مثل ا لإدراك و تبين لي بشكل نهائي السبب في ذلك |
ve eğer bilginiz ve anlayışınız üzerinde zorlayıcı olursam özür dilerim. | TED | و أنا متأسف إذا أضفت بعض التوضيح , و أفهتمك البعض |
ve resme doğru yürüdükçe orada olmayan detayı görmeyi umuyordum. | TED | و عندما مشيت بإتجاه الصورة توقعت تفاصيل لم تكن هناك |
Bu, çok sevdiğim bir şekil. Bradley, Petrie ve Dumais. | TED | هذا الشكل الذي أحبه : برادلي و بيتري و دوماي |
ve bunun tartışılmaz bir doğruluk, hep doğru olduğunu sanırdım. | TED | و المفترض أن ذلك كان سطح حقيقي , دائما حقيقي |
Peki Ya gerçekten beynin içine girip, bu film klibini düzenleyebilmemiz gerçekten mümkün mü, aslından farklı bir şeye dönüştürebilir miyiz? | TED | لكن هل هنالك إمكانية أن نستطيع الدخول إلى داخل الدماغ و تحرير لقطة الفيلم هذه؟ بحيث نستطيع جعلها مختلفة عن الأصل؟ |
Peki. ve ayrıca, Logan havaalanında şunu keşfettim, sanki beni çağırıyordu. | TED | و أيضا اكتشفت في مطار لوغن كان هذا كالشئ الذي يناديني |
Beni ince ince dilimliyor Ya da bana sıcak kömür yutturuyorlardı. | TED | و قطعوني إلى شرائح رفيعة او انهم أرغموني أن ابتلع الجمر |
Jones Street ve Clay'in köşedeki le Club'ı biliyor musun? | Open Subtitles | أتعرف نادى لى كلوب فى تقاطع شارعى جونز و كلاى |
Fakat, bizim İspanyol' la da başa çıktığına göre eğitimli biri olmalısın. | Open Subtitles | لكنك تغلبت أيضا على تابعى الأسبانى و بما يعنى أنك قد درست |
ve sonra düşündüm ki, Meksika ve kızlar için her şeyi yapabilirdim. | TED | و هكذا فكرت في المكسيك والفتيات الجميلات بامكاني ان افعل اي شيء |
ve genellikle izin istemezler; hemen harekete geçerler, diğer Google çalışanları onlara katılırlar ve bu hareket büyür de büyür. | TED | و عادة لا يستأذنون أحداً. إنهم يتقدمون و يفعلون، و ينضم إليهم جوجلييون آخرون ، ويصبح الأمر أكبر و أكبر. |
ve grandma-bot(Büyükanne-bot) olarak, o şimdi oynayabilir, ama gerçekten oynayabilir, benim çocuklarımla, onun torunlarıyla, gerçek Dünya'da gerçek oyuncaklarla. | TED | و كروبوت الجدة تستطيع الان ان تلعب, تلعب فعلا مع ابنائي , مع احفادها في العالم الحقيقي بالعابه الحقيقية |
Girdiğimiz ev özel bir video düzeneği ile donanmış bir evdi. | TED | و دخلنا الى منزل يملك نظام خاص جدا لتسجيل الفيديوهات المنزلية |
Elleriyle inşa ettikleri açık çiftçi pazarının yaz sonunda yapılacak kurdele kesme töreni ise yıl sonu sınavı yerine geçebilir. | TED | و حفل قص الشريط في آخر الصيف حين قد بنوا سوق الحراج و تم فتحه للعامة, هذا هو الاختبار النهائي. |
yani genomunuzu okuyarak, aileniz hakkında sizin bildiğinizden çok daha fazlasını öğrenebiliriz. | TED | و بقراءة الجنبيوم, ربما نتسطيع معرفة الكثير عن عائلتك مما تعرفه أنت. |
Gelecek şimdi yarattığımız ve inşa ettiğimiz şeyden devam ediyor. | TED | المستقبل لا يزال مستمر بفضل الذي نبنيه و ننشئه الآن |