Ama bu evlilik, benim hayat tarzımı çok da değiştirmeyecek. | Open Subtitles | لكن تعلمَين، هذا الزواج لن يغير من أسلوب حياتي الحاليّ |
Bu üniforma bizim için hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Bu beyazların savaşı, Train. | Open Subtitles | هذا الزي لا يغير اي شي بالنسبةالينا هذة حرب الرجل الابيض ,تراين.. |
Dünyaya dair bütün umudum diyor ki, bu proje eğitimimizi değiştirecek. | TED | ولدي كل الأمل في العالم أن هذا المشروع سوف يغير تعليمنا. |
Evet ama bu yaptıklarını değiştirmiyor. Ve hükmünü de değiştirmiyor. | Open Subtitles | لا يغير ذلك حقيقة مافعله ولا يغير ذلك من عقوبته |
Sanat, dünyaya bakış açımızı değiştirebilir. | TED | الفن يمكن ان يغير الطريقة التي نرى بها العالم. |
Söyleyeceğin hiçbir şey şu an senin için hissettiklerimi değiştiremez. | Open Subtitles | لايوجد شيء تستطيعين قوله يمكن أن يغير طريقه شعوري الآن |
Etrafı ona inanan insanlarla çevriliydi, inançları uğruna her şeyi yapabilecek insanlar, ve bu tip bir sadakat dünyayı değiştirdi. | Open Subtitles | لقد أحاط نفسه بالأشخاص الذين صدقوا أنه يكافح من أجل هدف سامٍ وهذا النوع من الرؤى يمكن أن يغير العالم |
Fakat kızı oraya sürüklemem sefil durumda olduğu gerçeğini değiştirmeyecek. | Open Subtitles | لكن سحب الفتاة إلى هناك لن يغير الحقيقة بأنها يائسة |
Ama, bu benim bu salonda bulunan ve bu ülkede yaşayan herkesin içeride, derin bir yerlerde, benzer arzular taşıdığına dair inancımı değiştirmeyecek. | TED | ولكن هذا لا يغير قناعتي كل واحد منا، في عمقنا، هنا في هذه القاعة وعبر هذا البلد، نتقاسم مجموعة مماثلة من الرغبات. |
Öğlen için. Annem pazartesi geri dönse bile bu bizim için bir şey değiştirmeyecek, değil mi? | Open Subtitles | ، إذا عادت أميّ بحلول الإثنين فهذا لن يغير شيء لكلانا ، أليس كذلك ؟ |
Ve bunun sonucunda ortaya sadece farklı bir tür ürün ortaya çıkmamış, ayrıca, birbirimiz arasındaki ilişkiyi de değiştirecek potansiye sahip olmuştur. | TED | وانه ليس مجرد أنه ينتج نوعا مختلفا من الناتج في النهاية، فمن المحتمل أن يغير الطريقة التي نتعامل بها مع بعضنا البعض. |
Öldükten sonra dirilip dünyaya gelen mesih, dünyayı bir sihirli iksirle mi değiştirecek? | Open Subtitles | المسيح الذي يرجع من الميت الذي يعطي الناس الماء المقدس و يغير العالم |
Bu amacımızı değiştirmiyor ama, bu nedenle biraz nefes alıp sorunu çözmeye çalışalım. | Open Subtitles | لكن ذلك لا يغير موضوعنا هنا، لذا لنقم بأخذ نفس و حل هذا |
Boris Sokolov'un ölümü ne kadar trajik olsa da hiçbir şeyi değiştirmiyor. | Open Subtitles | وفاة بوريس سوكولوف، و في حين لا شك مأساوية، لا يغير شيئا. |
Günümüzde oluşmuş bu büyük uçurumu ne değiştirebilir? | TED | اذا ماذا يمكن ان يغير تلك الفجوة التي اصبحت موجودة في العالم اليوم؟ |
Bir telefon hayatınızı değiştirebilir, ve size bireysel özgürlük verebilir. | TED | الهاتف النقال قد يغير حياتك ، ويمنحك حريةً شخصية. |
Hayır. Sanırım boşanacaklar. Hiçbirşey genç, masum bir hayatı bundan daha fazla değiştiremez. | Open Subtitles | لا اظنهم سيتطلقون لاشيء يغير حياة يافعة ,بريئة اكثر اكسل هلا اوقفت التصوير؟ |
Neyse, doktorum ilaçlarımı değiştirdi ve bu işe yaramış gibi görünüyor. | Open Subtitles | على أي حال, طبيب الخاص يغير الدواء وأعتقد أنة يعمل مجدداً |
Ne söylersem söyleyeyim, hiçbir şey değişmeyecek çünkü sen başkasını seviyorsun. | Open Subtitles | لا شيء اقوله سوف يغير اي شيء لانك تحبين شخص آخر |
Ama ciddi söylüyorum, bu salak fikrini değiştirmeden önce gitmek zorundayım. | Open Subtitles | لأكون جديًا علي الذهاب قبل أن يغير ذلك الغبي رأيه فيّ |
Şimdi, açık olayım konuşmamız yürüyüş konusundaki hislerimi değiştirmedi fakat neden oğullarını götürdüğü konusunda düşüncelerimi kesinlikle değiştirdi. | TED | والآن، لنكن واضحين، لم يغير حديثنا حقًا رأيي حول المسيرة، ولكنه غير تفكيري تماما بخصوص سبب اصطحابها لأولادها معها. |
Karşılaştırmayla ilgili bildiğimiz şeylerden bir tanesi: bir şeyi başka bir şeyle karşılaştırdığımızda, değeri değişir. | TED | أحد الأشياء التي نعلمها عن المقارنة: أنه عندما نقارن شئ بآخر، فأنها يغير قيمته. |
Tanrının gelip bu durumu değiştirmesini de bekleyemeyiz. | Open Subtitles | ولا يمكننا قبول الأمر ولا يمكننا الإنتظار لمجيء القدر حتى يغير الأمر |
Ama söz konuşu iş olunca, benim için fark etmez. | Open Subtitles | ولتعلم ان قدومي إلى هنا لا يغير في الأمر شيئاً |
Bir sürü karar veriyorsun hayatında ve bir sandviç hayatını değiştirmeye yetiyor. | Open Subtitles | أنت تصنعين ملايين القرارات. وسندوتش واحد يغير حياتك |
Bunu değiştirebilecek tek şey hâlâ seninle birlikte olma şansı olduğunu bilmesi olurdu. | Open Subtitles | والشيء الوحيد الذي قد يغير ذلك هو إن علم بأن لديه فرصة معكِ. |
Kimsenin bizim vizyonumuzu değiştirmeyeceğini söyleyerek kapatmak istiyorum, ama birlikte onun isteğini değiştirebiliriz. | TED | أحب أن أنهي بالقول أنه لن يغير رؤيتنا أحد ولكننا نستطيع مع بعضنا أن نغير نزعته. |