Eşsiz,... ...çok çok özel,... ...bireyci ve çoğunlukla da... ...baştan çıkarıcı.... ...bazı kadın karakterlerle fazla zaman... ...harcamak benim kaderim. | TED | الآن قُدِرَ لي تمضية الكثير من الوقت مع بعض الشخصيات الفريدة, خاصة جداً, فردية , و احياناً خواص أنثوية مغرية. |
Tabii ki yavru babun çok masumdu,... ...geri dönmedi ve koşmadı. | TED | وطبعاً .. ان القرد الصغير كان بريئاً جداً ولم يهرب حينها |
ve bu konuşmalar yalnızca dört kelime ile özetlenebilir, çünkü aslında bize gösterdiği şey bu: "bizim sezgimiz çok kötü". | TED | وتلك المحادثات يمكن أن تلخص أساسا في أربع كلمات، لأن ذلك أساسا هو كل ما يعرضه علينا، بداهتنا سيئة للغاية. |
Ve böyle çok hızlı bir şekilde hangi hastaların pozitif hangilerinin negatif olduğuyla ilgili ikinci bir fikrimiz oluyor. | TED | وبذلك، هذا سريع جدا، فإننا يمكن أن نحصل على استشارة ثانية لمعرفة أي من المرضى مصاب، وايهم غير مصاب. |
çok büyük. Onun denekleri için 15 buçuk saniye ortalama süredir. | TED | للمتابعين في تجربته هناك أنا أحب هذه . سوف أنهي بهذه |
RG: O zamanlar çok farklı bir web sitemiz vardı. | TED | روفوس جريسكوم : لقد كنا حينها .. ندير موقعاً آخر |
Birkaç öğrenci ailesinin de içinde olduğu kişiler, okul öğrencilerin gitmesini engellemek için daha fazlasını yapmadığından çok öfkeliydi. | TED | والبعض، بما في ذلك بعض عائلات الطلاب، كانوا غاضبين أن المدرسة لم تفعل أكثر من ذلك لمنعهم من المغادرة. |
İşte Çinlilerin devlet algısı bu, bizimkinden çok ama çok farklı. | TED | هذه هي نظرة الصينين لحكومة الصين وهي مختلفة جداً عن نظرتنا |
Bu iki cihaz, Sürücü Kavrama ve Hız Şeridi çok kullanışlılar. | TED | وبالتالي فإن هذان الجهازان مقبض المحرك وقطاع السرعة ، فعالان جداً |
O günlerde tek başınasınız. İnsanlar herhangi bir kişiye dokunmaktan çok korkuyorlardı. | TED | في تلك الأيام كنت وحيداً. الناس كانوا خائفين جداً من لمس أحد. |
İlk ortaya çıktıklarında çok basit şeylerdi, öyle ışıltılı harika şeyler değil. | TED | عندما جاءوا لأول مرة ، كانت بسيطة جداً وليس براقة بشكل خاص. |
Plastiklerin ise birbiriyle örtüşen ve çok dar bir aralıkta değişen yoğunlukları vardır. | TED | ولكن أنواع البلاستيك لديها كثافة تتداخل مع بعضها البعض على نطاق ضيق جداً |
Bu durumda değil, çünkü bu çevresel olarak çok sağlam bir teknoloji ürünü. | TED | حسناً في هذه الحالة هو ليس كذلك لانها تكنولوجيا بيئية نظيفة مفيدة جداً |
çok kısa bir süre içinde 18 cm yağmur yağdı | TED | 7 بوصات من المطر تساقطات على مدى فترة قصيرة للغاية. |
Yani, bu çok küçük bir örnek; bundan genellemeye gidilmemeli. | TED | أعني، هذه عينة صغيرة للغاية. لا ينبغي عليكم التعميم منها. |
Bu, çok sevdiğim bir şekil. Bradley, Petrie ve Dumais. | TED | هذا الشكل الذي أحبه : برادلي و بيتري و دوماي |
Oturduğumuz yere göre her birimiz bu sesi çok, çok farklı şekillerde algılayacağız. | TED | كل شخص منا، إعتماداً على أين يجلس، سيسمع هذا الصوت الخافت، بصورة مختلفة. |
Ve bence gerçekten gerimizde olduğundan daha çok yenilik önümüzde var. | TED | أنا أظن أن هناك الكثير من الإبتكار أمامنا أكثر مما خلفنا. |
Ben, iş hayatında evdekinden daha çok aiama kaydettiğimize ikna olmuş durumdayım. | TED | لقد اصبحت مقتنعة اننا احرزنا تقدما اكثر في العمل اكثر من المنزل. |
Ancak artistik ve dekoratif hünerler aslında bunlardan çok daha eskidir. | TED | لكن المهارات الفنية والزخرفية هي في الواقع أقدم من ذلك بكثير. |
Yani genomunuzu okuyarak, aileniz hakkında sizin bildiğinizden çok daha fazlasını öğrenebiliriz. | TED | و بقراءة الجنبيوم, ربما نتسطيع معرفة الكثير عن عائلتك مما تعرفه أنت. |
Söyleyebileceğim tek şey çok teşekkür ederim Sebastian, ben çok ama çok minnettarım. | TED | لذا فكلُّ ما بإمكاني قوله هو: شكراً جزيلاً سيباستيان إنّني حقّاً ممتنٌّ لك. |
O küçük yaşımda bile benim çok ilgimi çekiyordu. Ve tüm o çevre koruma görevi, temelinde bile, bana nüfuz etti. | TED | وايضا وبالرغم من السن المبكرة, كان لذلك صدى كبير في داخلي و فكرة الحماية البيئية كاملة, وبصورة اساسية غاصت في أعماقي. |
Az çelik kullandığımız için çok daha fazla güneş alıyorduk bu da kışın ısınmak için daha az ısı gereksinimi duyacağımız anlamına geliyordu. | TED | وهذا يعني دخول ضوء شمس اكثر وهذا يعني انه لايجب ان نستخدم وسائل التدفئة بصورة كبيرة في الشتاء .. بسبب دخول ضوء الشمس |
Bu listeye baktığımda -- benim için yaşayanların Zebur'u gibiydi -- farkına vardım ki, bunu kızlarımız için yapmış olsakta, biz de beraberinde çok değişmiştik. | TED | وكما انظر اليه اليوم .. انه يبدو كما لو انه ترنيمة عيش لقد ادركت .. ان ما كنت اقوم به لبناتي قد غيرني انا ايضاً |
Peki, kafamda çok fazla gürültü ve karmaşa vardı, ta ki ben bunun dört ana faktörden dolayı olduğunu anlayana kadar. | TED | حسناً قد كان هناك الكثير من الضجيج والتعقيد في رأسي، حتى أدركت انه في الواقع ماكان يحدث بسبب اربعة اشياء اساسية |
SP: Doris en çok katkıda bulunan kişilerden biri; o bir uzay arkeoloğu. | TED | س. ب: دوريس هي واحدة من أكبر المساهمين لدينا. إنها عالمة آثار فضائية. |