Görünen Şu ki katılmaya karar vermiş olsanız bile daha fazla seçenek mevcutken o zaman bile, olumsuz sonuçları var. | TED | الان يتضح انه حتى وان قررت ان تشارك اذا وجد الكثير من المشاركات, حتى في تلك الحالة تكون العواقب سلبية |
Bu hücrelerinizi Şu oyun hakkında dikkatle düşünmek için kullanmalısınız. | TED | وينبغي عليك إستخدام تلك الخلايا لتفكير بعناية في هذه اللعبة. |
Şu an derisi yüzülmüş... ...bu aslan pençesine bakıyoruz. Bana korkutucu bir şekilde... ...bir insan elini hatırlatıyor. İroniktir ki onların kaderi bizim ellerimizdedir. | TED | وطبعاً عندما ننظر الى كف اسد .. تم سلخه .. يذكرنا ذلك .. بكف الانسان .. وهذا مثير للسخرية .. لان مصيرهم بين أيدينا |
Ve Şu duyguyu bulmaya, tekrardan keşfetmeye çalışan daha nice ülkeler: "Nasıl harikulade, barışçıl ve hoşgörülü bir gelecek hayal ederiz?" | TED | وغيرھا من الدول التي تحاول أن ترى وتستكشف ذلك النوع من الشعور إزاء كيف يمكنُنا أن نتصور مستقبلا رائعا وھادئا ومتسامحا. |
Galdwell'in makalesine eşlik eden Şu karikatüre bakın ve bana yenilikçi düşünürlerin tasvir edilişinde rahatsızlık verici birşey görüp görmediğinizi söyleyin. | TED | لننظر الى هذا الرسم الذي أُرفق مع مقالة غلادويل واخبروني ان رأيتم شيئاً غريب فيما يخص هذه الرسمة عن التفكير الابتكاري |
Hayatları boyunca yılanlardan korkmuş bu insanlar artık "Şu yılanın ne kadar güzel olduğuna bak." gibi şeyler söylüyorlardı. | TED | هؤلاء الأشخاص الذين صاحبهم طيلة حياتهم خوف من الأفاعي أصبحوا يقولون أمور مثل أنظر كم هي رائعة هذه الأفعى |
Belki daha önce bu özelliklerin bazılarını tecrübe etmişsinizdir. Ancak benim Şu an bahsettiğim fiziksel özellikler, diğerleri değil. | TED | ربما كنت قد شهدت بعض من هذه الخصائص من قبل، ولكن أنا أتحدث عن الخصائص الفيزيائية، غير تلك الأخرى. |
Bakın; Şu ortadaki yükseltinin halihazırda okula giden kızları var. | TED | أنظروا: تلك الحدبة الضخمة في المنتصف بالفعل الفتيات في المدارس. |
Aynı yıl, 2004 yılında ülkenin bir diğer ucunda başka bir kütüphane inşa edildi ve görünüşü Şu şekilde. | TED | في تلك السنة نفسها، 2004، في الجانب الآخر من البلاد، تم الانتهاء من بناء مكتبة أخرى. كانت تبدو هكذا. |
Şu an aklımdaki bütün bu sorularla boğuşsam da, tapirlerle bir anlaşmam var. | TED | وبالرغم من كل تلك الأسئلة التي في رأسي حاليا، عندي عهد مع التابير. |
Ama sorun Şu ki bu bölgelerdeki insanlar kendilerini kazanan olarak görmediler. | TED | ولكن المشكلة أن أولئك الناس في تلك المناطق لا يعتبرون أنفسهم مستفيدين. |
Şu an da size pek etkileyici gelmeyebilir, ama bu büyük problem için yaptığımız bu cihaz ilk başarılı girişimimizdi. | TED | ربما قد لا تبدو راقية جدا لكم الآن، ولكن تلك كانت أول محاولة ناجحة لنا لإنشاء جهاز لهذه المشكلة الكبيرة. |
Ve bu iş kültürümüzdeki önyargıyı düzeltiyor, Şu insanlıkdışı önyargıyı. | TED | وهذا العمل يصحح ذلك الانحياز في حضارتنا, ذلك الانحياز اللاانساني. |
Bu çok iyi. Şİmdi sorumuz Şu, bunların hangisi doğru cevap? | TED | حسن ذلك جيد. السؤال هو ما هي إذن الإجابة الصحيحة ؟ |
Şu anda fosil yakıtlar kullanıyoruz çünkü onları bulmak kolay ve bunu yapabiliyoruz. | TED | حالياً نحن نحرق الوقود الأحفوري لأنه من السهل العثور عليه، ولأننا نستطيع ذلك. |
o sınıfta bulunduğunuz için mutlu olurdunuz, ben de böyle hissediyordum. Ama orada bulduğum şey, bazıları Şu an bunu yaşıyor, | TED | سوف تكون سعيدا لمجرد وجودك في ذلك الفصل,وهو ما شعرت به. لكن ما وجدته هناك أنه بينما يعض الناس يعيشون ذلك |
Fakat Apple'ın Alex sesi Şu ana kadar duyduğum en iyi ses. | TED | ولكن حتى الآن صوت آليكس الذي تنتجه آبل هو افضل صوت سمعته |
Benim düşüncem Şu ki, bu çocuklar üstünde çok büyük etkiler yaratabilirsiniz. | TED | لذا هذه هي فكرتي, أنه يمكنك التأثير بشكل كبير على هؤلاء الأطفال. |
Tarih boyunca ilk defa, Şu veya bu sanatçıya "dehanın gelmiş olması" yerine, doğrudan kendisinin "dahi" olduğunu duymaya başladık. | TED | ولأول مرة في التاريخ، تبدأ في سماع الناس يشيريون لهذا الفنان أو ذاك بكونه عبقري بدلاً عن أن لديه عبقري. |
Aslında hepimiz her zaman halüsinasyon görüyoruz, Şu an bile öyle. | TED | فى الحقيقة، كلنا نهذى طوال الوقت، بما في ذلك الوقت الحالي. |
Şu an tüm dünyada sadece yaklaşık 350 çocukta var. | TED | يوجد اليوم حول العالم 350 طفل فقط مصابون بهذا المرض. |
Bu birçok Batılı elitin kendi siyasi düzenleri hakkında yaptığı bir iddia, kibir, Batı'nın Şu anki sorunlarının kalbindedir. | TED | إنه الإدعاء العالمي الذي تدّعيه العديد من النخب الغربية حول نظامهم السياسي، الغطرسة، التي هي أساس علّة الغرب الحالية. |
Anlıyorum ama, sabretmek Şu anda benim için bir seçenek değil. | Open Subtitles | كلا، أنا أفهم لكن الصبر ليس أحد خياراتي في الوقت الراهن |
Öylesine ağzım kurumuştu ki - gerçi Şu andakinden daha fazla değildir - ama çok fazla ağzım kurmuştu. | TED | حينها قد جف حلقي ليس كما هي حالي الان .. لانني تحدثت كثيراً ولكن فعلاً كان قد جف حلقي |
Şimdi sizi ikna etmek istediğim nokta şu: Beyin bu gürültü ve çeşitliliğin olumsuz sonuçlarını azaltmak için çok fazla çaba sarfetmektedir. | TED | الآن ما أريد أن أقنعكم به هو أنّ الدماغ يقدّم الكثير من الجهد للحد من الآثار السلبية لهذا النوع من التشويش والتقلب. |
Şimdi sivrisinek biyolojisinin bu projede bize gerçekten yardımı dokunacak iki özelliği var, bunlardan ilki Şu, erkekler ısırmaz. | TED | هناك ملمحان في علم الأحياء الخاص بهذه البعوضة يقومان بمساعدتنا حقًا في هذا المشروع، وهما: أولًا، الذكور لا تعض. |
Sana yazıyorum çünkü Şu anda paylaştığımız sarsılan bu dünya, beni korkutuyor. | TED | أكتب إليك لأنه في الوقت الحاضر، هذا العالم المهتز الذي نتقاسمه يخيفني، |