ve diğer uzun tanımlayıcı ifadeler ve sana en kısa zamanda dönmek istiyorum, senin için orada olduğumu bilmeni istiyorum. | TED | وسلسلة طويلة من العبارات الوصفية الأخرى، وأريد أن أصل لك بأسرع وقت ممكن، أريدك أن تعلمي أنني سأكون بجوارك دائما. |
Bu partinin senin için böyle önemli olduğunu fark etmemiştim. | Open Subtitles | بولا, لم اكن اُدرك ان هذا الحفل يعنى لك الكثير |
Grubu temsil ediyordun ve belki senin de bu şekilde, algılanıcağın düşüncesi çok korkunç, alışması çok zor bir düşünceydi. | TED | أنت مثلت مجموعة كان هذا أمرٌ من الصعب تقبله والتعامل معه و كان هناك احتمال أن يُنظر إليك بالطريقة نفسها |
senin gibi birinin bundan böyle onu hiç alakadar etmediğini söyledi. | Open Subtitles | لقد أخبرني أن إخبرك أنه لن يهتم بك أكثر من هذا |
Ben senin için yalan söylemem. Sen ve polislerin başınızın etini yiyin. | Open Subtitles | لن أكذب عليك ، أنت و شرطتك بإمكانكم أن تدمروا بعضكم البعض |
- Ne olursa olsun burada kalmanın senin için güvenli olduğunu düşünmüyorum. | Open Subtitles | فقط مهما حدث أنا لا أظن أن هذا المكان آمن لبقائك فيه |
Şu insanları gördün. senin için onlar birkaç sıradan insan. | Open Subtitles | هل رأيتِ هؤلاء الناس ، بالنسبة لكِ ستكتظ بهم الساحات |
Dinle, senin aklında ne olduğunu biliyorum. Bunu sana kanıtlayacağım. | Open Subtitles | اسمع, أنا أعرف كيف يعمل رأسك سوف أثبت لك هذا |
senin arkadaşın, can dostun olduğumu kanıtlamak için kızlardan birini ben alacağım. | Open Subtitles | ولأثبت لك أنني صديقك المقرب سأخلصك من واحدة من الثلاثة وآخذه منك |
Howard, hiç kimseye minnettarlık duyacağımı tahmin etmezdim ama senin inşa ettiğin evde geçirdiğim her an sana şükran duyuyorum. | Open Subtitles | هوارد، لم أتوقع أن أكون ممتناً لأى شخص ولكنى ممتن لك فى كل لحظة من اليوم فى المنزل الذى بنيته |
Tanrın senin için bu kadar önemliyse sana engel olmayacağım. | Open Subtitles | اذا كان الهك يعني لك الكثير لن اقف في طريقك |
senin aslında olmadığın biri olduğunu düşünse bile sohbeti devam ettirmeye çalış. | TED | حاول أن تجعل المحادثة مستمرة، حتى لو ظنَّت أنك شخص ليس أنت. |
Ben ona bir şey vermedim. Ama senin gönlün boldu. | Open Subtitles | انا لم أعطه شىء أنت كنت الفتاة ذات القلب الكبير |
senin ve şu siyahi arkadaşın elbiseleri aynı anda çıkarıldı. | Open Subtitles | لقد غيرنا ملابسك أنت و الرجل الملون في نفس الوقت |
Yani senin sıçanlarından ve süper sıçanlarından bir farkım yok, öyle mi? | Open Subtitles | أنني لا أختلف كثيراً عن جميع الجرذان الخاصة بك و الخرذان العظيمة؟ |
Bulurum bir tane. senin tek yapman gereken benim için gitar çalmak. | Open Subtitles | سأجد واحد ، كل ما عليك فعله هو أن تعزف القيثار لي |
senin Tara'n tehlikedeyken, ben de burada kalkmış uygarlıktan bahsediyorum. | Open Subtitles | أنتِ محقة يا سكارليت ها أنا ذا أتحدث عن الحضارة |
Anlayacağını biliyordum. Keşke senin için yapabilecek bir şeyim olsaydı. | Open Subtitles | كنت أعرف أنِك ستتفهمين ليت بيدي أن أقدم لكِ شيئاً |
Ve senin mutlu olup olmaman mutlu bir yamayı işgal edip etmediğine bağlıdır. | TED | وسواء كنت سعيد أم لا يعتمد جزئيا على إذا كنت تشغل بقعة سعيدة. |
Teknen senin tüm dünyan ve ayrılırken yanına aldığıkların sahip olduğun her şeydir. | TED | قاربك هو عالمك، وكل ما تأخده معك عندما تغادر هو كل ما لديك. |
Herkesin benim gibi bir annesi var. Belki senin de. | Open Subtitles | كل شخص لديه أم مثلي انت غالبا لديك واحدة ايضا |
Bankacı olmanı isteyen ailendi. senin için tasarladıkları şey oydu. | Open Subtitles | عائلتك هي من دفعك إلى العمل كمصرفيّ، كان حلمهم لك |
Sahip olduklarımız bir buluta dönüştükçe, bulanık bir çizgi ortaya çıkıyor, benim olan ile senin olan arasında ve bizim olan arasında. | TED | الأن كما هو الحال ممتلكاتنا تختفي في السحاب، هنالك خط ضبابي يظهر بين ما هو لي وما هو لكم، وما هو لنا. |
DB: Ama bunu söylemek neredeyse yasak ilan edildi, bunu söylemek nasılsa senin bir çeşit bağnaz olduğuna işaret ediyordu. | TED | ديڤيد برووكس: لكن أصبح غير مسموح به أن نقول أن، لأنها أصبحت كعلامة أنك بطريقة ما يجب أن تكون متعصب. |