ويكيبيديا

    "tek" - ترجمة من تركي إلى عربي

    • الوحيد
        
    • الوحيدة
        
    • كل ما
        
    • كلّ
        
    • واحده
        
    • إلا
        
    • كُلّ
        
    • واحد
        
    • الوحيدين
        
    • فحسب
        
    • وكل
        
    • واحدة
        
    • الواحد
        
    • إلّا
        
    • الواحدة
        
    Orada geriye kalan tek şey pozitif ışığın kalıcı gölgesi. TED الشيء الوحيد الذي بقي الآن هو الظل الدائم للضوء إيجابي.
    Etrafınızda dönen dünyaya etki etmenin tek yolu hareket etmek. TED الحركة هي السبيل الوحيد لديك للتأثير في العالم من حولك.
    Değiştirmemiz gereken tek şey nasıl düşündüğümüz ve nasıl hissettiğimizdir. TED الأمر الوحيد الذي نحتاج تغييره هو كيف نفكر وكيف نشعر.
    Aslında, bu, Amerikan tarihindeki, hükümetin düşmanın tüm istediklerini kabul etmek zorunda kalarak barış müzakere ettiği tek savaştır. TED في الحقيقة، هذه الحرب الوحيدة في التاريخ الأمريكي التي فاوضت فيها الحكومة السلام عن طريق تلبية كل طلبات العدو.
    Fakat bu doğayla alakalı olarak anlattığımız tek peri masalı değildir TED ولكن ليست هذه القصة الخرافية الوحيدة التي نقصها على انفسنا فحسب
    tek bildiğim bu durum karşısında öylesine seyirci kalamayacağım idi. TED كل ما علمته أنني لا أستطيع أن أقف مكتوف الأيدي.
    tek fark, köpeklerden birinin olduğu tarafta küçük bir düğme varmış. TED والاختلاف الوحيد ان احد الكلبين لديه زر صغير في منتصف الصندوق
    Fakat yolculuğumun, büyüten ve rahatsız edici tek bölümü annemle evdeki hayatım değildi. TED لكن حياتي مع أمي في البيت لم تكن الجزء الوحيد الشاق في حياتي.
    Bilginin tek gözeticisi olmak yerine, bilgiye ulaşmada öğretmen köprü görevini nasıl üstlenebilir?" TED بدلاً من أن يكون الوصي الوحيد للمعلومات، أن يكون ميسرا لجميع هذه المعلومات.
    Yine de atletleri ileri taşıyan tek şey teknoloji değil. TED ومع ذلك، التقنية ليست العامل الوحيد الذي يدفع الرياضيين للأمام.
    tek değişen şey, organizasyon içerisindeki koşullardır ve bu da liderliğin önemli olduğu yerdir, çünkü lider gidişatı belirler. TED المتغير الوحيد هي ظروف العمل داخل المؤسسات، وهنا حيث تبدو أهمية القيادة، لأن القائد هو من يفرض جو العمل.
    tek köprü gerçektir, biz göz göze bakarken benden sana geçen köprü. TED الجسر الوحيد هو الحقيقة، يمر عبري وعبرك ونحن ننظر في أعين بعض.
    Suçta tekerrürü azaltmak nihai hedefimiz ama tek hedefimiz değil. TED تقليل نسبة الانتكاس ربما هو هدفنا النهائي. ولكن ليس الوحيد
    Dediğine göre başarılı kadınları bir araya getiren tek şey, ortak sahip oldukları tek şey, iyi akıl hocalarına sahip olmak. TED حيث قالت إن الشيء الوحيد الذي جمع النساء الناجحات معاً، الشيء الوحيد المشترك بينهن، هو حقيقة أنه كان لهن مرشدون جيدون.
    Sahip oldukları limitli gücü göstermenin tek yolu bazı eşyaları sahiplenmektir. TED والطريقة الوحيدة لفرض قوتهم المحدودة من خلال الأدوات التي يمكنهم تملكها.
    Fakat virüslerin bakteriyi enfekte etmek için kullandığı tek yöntem bu değil. TED و لكن هذه ليست الطريقة الوحيدة التي تصيب بها الفيروسات البكتريا بالعدوى.
    Şu anda, sahada olabilmenizin tek yolu benim bunu anlatmayı denememden geçiyor. TED الأن، الطريقة الوحيدة لتكون في الميدان هي أن أقوم بمحاولة وصفه لكم.
    Kabul edilebilir tek sonuç tütün şirketlerinin işletmelerini kapatması olur. TED النتيجة الوحيدة المقبولة ستكمن في إيقاف شركات التبغ عملها الأساسي.
    Bir şey yapmamıza gerek yok. tek yapmamız gereken öğrenmek. TED وليس علينا القيام بشىء. كل ما علينا فعله أن نتعلم.
    tek istediğimiz kendimize ait küçük bir yer. Bizim olsun yeter. Open Subtitles نحن فقط نريد شيئاً صغيراً ملكنا ذلك كلّ ما فى الأمــر
    Enerji hakkında. Zaman içinde tek bir noktaya odaklanmak hakkında. Open Subtitles الامر يتعلق بالطاقه و بالتركيز علي نقطه واحده طوال الوقت
    Başlamanın tek yolu durmaktır. Durmaktan başka tedavi yolu yok. Open Subtitles الطريقة الوحيدة هي ان تتوقف ليس هناك علاج إلا الإقلاع
    tek yapmanız gereken hedefinize burayla burası arasında nişan almak Open Subtitles كُلّ أنت يَجِبُ أَنْ تُصيب الجسم من هنا إلى هنا
    Bu tip bir teknoloji milyonlarca aracı tek bir sisteme entegre edecek. TED هذا النوع من التكنولوجيا سوف يدمج الملايين من المركبات في نظام واحد
    Freud, irlandalilar icin soyle demis: Psikoanalizden etkilenmeyen tek millet bizmisiz. Open Subtitles ما قاله فرويد عن الإيرلنديين أنهم الوحيدين الغير مناسبين للتحليل النفسي
    Yüzeye çıktım ve o an tek istediğim şey sudan çıkmaktı. TED وخرجت حينها وكل شيء في بالي كان ان اخرج من الماء
    tek bir büyük hikaye yeterli değilmiş gibi, bana bir tane daha anlatıldı. TED كما لو أن قصة واحدة كبيرة لم تكن كافية، قيلت لي قصة أخرى.
    Dolayısıyla bu format, tek tip eğitim modelinden uzaklaşıp öğrencilerin çok daha kişiselleştirilmiş bir müfredat izlemelerine olanak tanır. TED إذن فالأسلوب يتيح لنا تجنب نموذج المقاس الواحد للجميع في التعليم ويتيح للطلاب اتباع منهج مخصص للفرد بصورة كبيرة.
    Sevmesi gereken tek kişi haricinde tüm dünyanın seni sevmesini sağladın. Open Subtitles جعلت العالم أجمع يُحبّكَ إلّا الشخص الوحيد الذي تعيّن أن يحبّكَ.
    Önce teklik kendini ikiye bölse de hâlâ tek bir bütün olarak kalıyor. Open Subtitles الوحدة الواحدة التي قامت بتقسيم نفسها قد بقيت وحدة واحدة رغم كل شيء

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد