Size, bu yüz ifadesinin, tamamen mutluluktan olduğunu söyleseydim, bana deli der miydiniz? | TED | إذا أخبرتكم أن هذا كان الوجه الحقيقي للمتعة الخالصة. فهل ستقولون أنني مجنون؟ |
yüz çekiciliğine katkıda bulunan üçüncü etmen ise hormonal etkilerdir. | TED | والعامل الثالث الذي يساهم في جاذبية الوجه هو تأثير الهرمونات. |
Hiçbir şey çıkmadı. Mevcut her veritabanındaki yüz tanıma yazılımını kullandım. | Open Subtitles | أجرينا بحثاً في برنامج مطابقة الوجوه على كل قاعد بيانات متوفرة |
Ancak tartışmanın püf noktası; bunu doğrudan, yüz yüze, masada taraf tarafa yapmanız. | TED | لكن براعة المناظرة هي أنك تقوم بها بشكل مباشرة، وجهاً لوجه، على الطاولة. |
Yani on binlerce, yüz binlerce molekül daha önce var olmayan bir yapı oluşturmak üzere bir araya geliyorlar. | TED | إذن ففي تنظيمٍ من عشرات الآلاف، ستقوم مئات الآلاف من الجزيئات بالتجمع لتكوين بنية أكبر لم تكن توجد سابقاً. |
Eğer ofisinde olsaydın, bu konuşmayı yüz yüze yapıyor olurduk. | Open Subtitles | لو كنت فى مكتبك الآن لكانت هذه المحادثة وجها لوجه |
Olası her değişiklik gerekiyor. yüz tüyleri, gözlük, kilo farkı. | Open Subtitles | نحتاج إلى كل تعديل ممكن، شعر الوجه والنظارتان وتغيّر الوزن. |
yüz ya da vücut dili, kelimelerin söylediğinden fazlasını anlatır. | Open Subtitles | لغة الوجه و الجسد تقول عنا أكثر مما تستطيعه الكلمات |
Önemli bir olayla yüz bakımı yaptırmak arasında 24 saat geçmesi gerekmez mi? | Open Subtitles | أليست أولى قواعد تجميل الوجه أن يكون هناك فترة 24 ساعة بينه وبين |
yüz özellikleri belirgin. Gözler çok ayrık, orantısız burun delikleri. | Open Subtitles | سمات مميّزة الوجه ، ومجموعة عينين واسعة غير متناظرة الخياشيم |
Yaralı yüz, hiç yardımcı olmuyorsun. Haydi başka yere git. | Open Subtitles | يا المندوبة الوجه, أنت لا تساعدين اذهبي إلى مكان أخر |
Sonra iki karakter daha var, yüz tanıma konusunda aşırı uçtalar. | Open Subtitles | وبعدها يوجد شخصيتين غيرها لديهم مشكلة شديدة في التعرف على الوجوه |
Ama yüz tanıma yazılımlarından bir şey elde edebilirler diye görüntüyü FBI'a gönderdik. | Open Subtitles | لكننا أرسلنا اللقطات للمباحث الفيدراليّة لنرَ لو بإمكانهم فحصها ببرنامجهم للتعرّف على الوجوه. |
yüz yüze temas sağlamak için çok fazla sebebimiz var. | Open Subtitles | هناك أسباب كثيرة تجعلنا نسعى إلى عن التواصل وجهاً لوجه |
Şimdi ellerini kirletmeleri ve bizimle yüz yüze görüşmeleri gerekecek. | Open Subtitles | والان عليهم ان يزيلوا القذارة عن ايديهم ويواجهونا وجهاً لوجه |
On bin ila yüz binlerce yıllık sürelerde meydana gelen Dünya'nın yörüngesindeki küçük değişimler güneş ışığının Dünya'daki dağılımını değiştiriyor. | TED | تغيرات بسيطة في مدار الأرض تحدث على مدى العشرات إلى مئات الآلاف من السنين تغير توزيع ضوء الشمس على الأرض. |
Ziyeretçilerle yüz yüze karşılaştığımızda, bize çok fazla şey açıklayacaklar. | Open Subtitles | عندما نلتقي بالزوار وجها لوجه فسيفسرون الكثير من الأشياء لنا |
Robotikte yüz yıllık süreç geçti ve biz herhangi bir yöne birkaç adımdan fazla ilerleyebilen bir robot yapamadık. | TED | المئات من السنين من العمل على الرجال الآليين، ولم نتمكن من جعل رجل آلي يقوم ببضع خطوات ذهابا وإيابا. |
Haftada yaklaşık bir dil kaybediyoruz ve tahminlere göre, önümüzdeki yüz yıl içinde dünya dillerinin yarısı yok olacak. | TED | نحن نخسر ما يقارب لغةً واحدة إسبوعياً وبعض التقديرات تشير أن نصف لغات العالم ستختفي خلال المئة سنة القادمة. |
Bir yüz çıkarmaya çalıştım, ama burada pek ayrıntı yok. | Open Subtitles | حاولت أن أصل للوجه لكن لا كثير من التفاصيل هنا |
Kısa bir zaman önce Facebook'ta yaklaşık yüz çalışana bir konuşma yaptım. Birkaç saat sonra, orada çalışan genç kadınlardan biri benim masamın hemen dışında benimle konuşmak için bekliyordu. | TED | قدمت هذه المحاضرة في فيسبوك قبل وقت ليس بطويل الى مايقرب المائة موظف. وبعد عدة ساعات لاحقا، كانت هناك شابة تعمل هناك جالسة خارج مكتبي الصغير، وارادت ان تتحدث معي. |
yüz binlerce anonim sıradışıyı, bunun gerçekleşmesi için çok sıkı çalıştıran şeydi. | TED | هي ما جعل مائة ألف من المميزين المجهولين يعملون بجهد لتحقيق ذلك. |
- Dostum, yüz ifaden çok komikti! - Aman ne komik! | Open Subtitles | أوه يا رجل , وجهك بلا ثمن صحيح , مضحك للغاية |
Ayrıca daha salak yüz ifadelerimi ve aptalca yorumlarımı çıkarmadılar. | Open Subtitles | ولم يحرروا بعد حركات وجهي السخيفة والتعليقات الغبيّة حتى الآن |
Neredeyse yüz yıl sonra 1947'de, LEGO bununla ortaya çıktı. | TED | لاحقا وبعد حوالي مئة عام، سنة 1947، جاءت ليغو بهذه. |
O çocukların yüz ifadelerini bir görmeliydin Bana sanki beni tanıyorlarmış gibi bakıyorlardı | Open Subtitles | كان عليك ان ترى وجوه هؤلاء الاطفال نظروا لى و كأنهم يعرفونى بالفعل |
yüz yüze inşa ettiğimiz güven sanal ortama aynen aktarılabilir mi? | TED | هل تُترجم الطريقة التي بنينا بها الثقة وجهًا لوجه على الإنترنت؟ |