Şehrin dışında kutu gibi bir evin, bir yarısında yaşamak istemiyorum. | Open Subtitles | إننى لا أريد أن أعيش فى نصف صندوق أحذية فى الضواحى |
Onunla yaşamak istedim, bu uzun zamandır hiç yapmadığım bir şeydi. | Open Subtitles | أردت أن أعيش معها، وهذا شئ لم أفعله منذ مدة طويلة |
Etrafta bir sürü erkeğin olduğu bir yerde yaşamak hoş olmaz mıydı? | Open Subtitles | لا يكون لطيفا للعيش حيث أن هناك الكثير من الرجال الآخرين حول؟ |
İkimiz de işe yaramaz olursak yaşamak daha kolay olur. | Open Subtitles | بعدما أصبحنا نحن الأثنان بلا فائدة سوف تكون الحياة أسهل |
Hepimizi pislik bir tavukla yaşamak zorunda bırakan ben değilim ama! | Open Subtitles | أنا لست الشخص الذى يجعلنا نعيش مع تلك الدجاجة القذرة الصغيرة |
Sonsuza dek yaşamak istediği için, kendisini kendi çevresine yükler. | TED | هذا الشخص أراد أن يعيش للأبد، وحمل نفسه في بيئته |
Evet, ayrıca ailemle birlikte yaşamak için de biraz büyüğüm. | Open Subtitles | نعم ، أنا كبير ايضا لكي لا اعيش مع والدي |
Küçük bir evde yaşamak isterdim, ikimize yetecek kadar bir evde. | Open Subtitles | أنا أرغب ان أعيش في بيت صغير فقط يسعنا نحن الاثنين |
Ne yapabileceğimi bilmiyorsun... yaşamak için neler yapabileceği hakkında... hiçbir fikrin yok. | Open Subtitles | لن تعرف مالذي قد أفعله ليس لديك أيّ فكرة حتى أعيش .. |
- Diş ipi kullanışını izlemem gerekmeyecek. - İğrenç biriyle yaşamak zorunda kalmayacağım. | Open Subtitles | لن يجب على مشاهدة خيطك و أنا لا يجب أن أعيش مع ساذجة |
Küçük bir çocukla yirminci katta oturup, sürekli düşecek korkusu yaşamak istemiyorum. | Open Subtitles | لا يمكنني أن أعيش في الطابق 25 دوماً ينتابني القلق بأنه سيسقط |
Bu çok saçma, Said gibi adamlar yaşamak için her şeyi yaparlar. | Open Subtitles | هذا غير منطقي, شخص مثل سعيد لديهِ كُل شيئ للعيش من أجله |
Bu da yaşamak için 3 ayım kaldığı anlamına geliyordu. | Open Subtitles | والذي كان معناه إنه لديً بالضبط ثلاثة أشهر متبقية للعيش. |
"yaşamak bir mücadeledir" derdin. Ölmemek için verilen bir mücadele... | Open Subtitles | لقد قلتي أن الحياة كفاح كذلك كافحي لكي لا تموتين |
Bu hayatta iyi yaşamak için elimizden geleni yaparız. Her birimiz hem de. | Open Subtitles | نحن نفعل ما نفعل كي ننجوا وننجوا بشكل جيد في هذه الحياة ,كلنا |
Yasadışı bir şey yapmayı seçtim ve bazen verdiğimiz kararlarla yaşamak zorundayız. | Open Subtitles | واخترتُ القيام بعمل غير قانوني ويجب أحيانًا أن نعيش مع عواقب اختياراتنا |
Bir kez daha o geceyi başkalarının yaşamak zorunda kalmasını istemiyorum. | Open Subtitles | لا أريد أن يعيش أحد من خلال تلك الليلة مرّة أخرى |
"Trolün kızı, 'Burası yaşamak için hayal edebileceğim en güzel yer' dedi." | Open Subtitles | نعم هذا أجمل مكان قد أتامل أن اعيش فيه قالت ابنة الغول |
Ailenizdeki herkesten daha uzun yaşamak çok korkunç bir şey Bayan Vaughan. | Open Subtitles | إنه لأمر فظيع سيدة فون بأن تعيشي لمدة أطول من جميع عائلتك |
Tamam, biz kendimize sormalıyız, biz kölesiz bir dünya içinde yaşamak istiyor muyuz? | TED | حسنا، ينبغي أن نسأل أنفسنا، هل نحن راضون بالعيش فيه عالم فيه استعباد. |
Şu değersiz kemik yığınını sürüklemeye yaşamak diyesin diye mi hayatımı feda ettim? | Open Subtitles | أعطيتكِ حياتي حتى تستطيعي التحرك في ذلك الجسد عديم القيمة وتدعينها حياة ؟ |
Bu kadar gizemli bir adamla yaşamak çok zor olmalı. | Open Subtitles | لابد انه كان من الصعوبه العيش مع شخص ذو اسرار |
Ben o dünyada yaşamak istiyorum ve bu tartışmayı hayata geçirmek istiyorum. | TED | أريد أن أحيا في هذا العالم، وأريد أن نتناقش عن هذا الأمر. |
Eminim, önümüzde bu harika zamanları tekrar yaşamak için çok fırsatımız olacak. | Open Subtitles | حَسناً، سنحظى حالياًً بفرص عديده حتماًً .لـ إعادة عيش تلك اللحظات المجيده |
Güzel bir şekilde yaşamak için Amerika'ya geldim ama nihayetinde bir çöpten farksızım. | Open Subtitles | ،لقد ذهبت إلى أمريكا لأعيش جيداً ولكنني في النهاية إلى جانب صندوق قمامة |
Bu insanlar kahramanca yaşamak isterler. Bırakalım da kahramanca ölsünler. | Open Subtitles | مثل هؤلاء الأشخاص يريدون أن يعيشوا كالأبطال، فليموتوا كالأبطال أيضاً |
Biz yaşamak için yeriz, onlar ise yemek için yaşarlar. | Open Subtitles | إن دائما لديهم طعام نحن نأكل لنعيش وهم يعيشون ليأكلوا |