İster inan ister inanma ama bu hantallığına rağmen o bir model. | Open Subtitles | إنها عارضة أزياء ، صدق أو لا تصدق ، و بحمل هائل. |
İster inan, ister inanma, ...bir lanet dolarım bile yok. | Open Subtitles | صدق أم لا ، ليس بحوزتي دولار قذر واحد حتى |
Her biriniz, bulduğunuz bir gerçekliğe sahip doğru olduğuna inandığınız bir bilgiye sahip ama şüphelinizden gelecek teyide ihtiyacınız var. | Open Subtitles | لدى كل منكم حقيقة وجدها معلومة تظن أنّها حقيقيّة لكن يجب أن تتأكدوا من مدى صدق المشبه به الخاص بكم |
gerçekten dürüstçe, gözlerime bakıp bana Dash'in öğrenmesine sevinmediğini söyleyebilir misin? | Open Subtitles | هل تنظر إلى بكل صدق وتخبرني أنك لم تفرح لمعرفته ؟ |
Fakat dürüst olursak, yoğun bir emek istiyordu ve yapacak başka işlerim vardı, inanır mısınız bilmem. | TED | لكن لأكون صريحا يارفاق، كانت تحتاج جهدا مكثفا وكان لدي أمور أخرى أقوم بها صدق أو لاتصدق. |
Ona yapmam gerekenleri yapamayacağıma inandı. | Open Subtitles | لقد صدق أننى لم اتمكن من فعل ما امرت ان افعله به |
Ardından golf sahasında amirlik yaptım. - Ayrıca bunlar da gerçek. | Open Subtitles | بعدها أصبحت مراقب ملعب غولف وهذان، صدق أو لا تصدق ملكي |
İster inanın ister inanmayın ama elimizde tutuklama listesinin tamamı bile yok. | Open Subtitles | صدق أو لا تصدق ، أننا ليس لدينا حتى نسخة بقائمة المطلوبين |
Önemsiz. İster inan ister inanma, çocukken aynı senin gibiydim. | Open Subtitles | لابأس, صدق أو لاتصدق لقد كنت مثلك عندما كنت طفلاً |
İster inan ister inanma, bu otel şehirdeki en iyi yer. | Open Subtitles | حسنا، صدق او لاتصدق.. هذا الفندق هو افضل مكان في المدينة |
Balığı az pişirdiniz-- İster inanın ister inanmayın ama hapis. | Open Subtitles | تطبخ السمك بشكل نيئ صدق أو لا , الى السجن |
Geçmişe bakıyorsun. Sana söylediğim her şeyin doğru olduğunu göreceksin. | Open Subtitles | إنك تطالع الماضي، وترى أن كل ما أخبرتك به صدق |
Bu dava için yardım istediğin doğru mu ? | Open Subtitles | هو صدق سألت عنه بعض المساعدة في هذه الحالة؟ |
İnsanların nasıl öleceğini gördüğün doğru mu ? | Open Subtitles | هو صدق بأنك يمكن أن شاهدوا كيف ناس سيموتون؟ |
O adamın gerçekten cazı icat ettiğine inanıyordu. | Open Subtitles | لقد صدق حقاً ان هذا الرجل هو مخترع الجاز |
Eğer fıstıklar osurduğunda ateşe verirsen kıçları gerçekten patlar mı? | Open Subtitles | هل صدق تلك الفراخ تضرط اذا تدينهم فى الدبر |
Ve bir gün ben de size karşı böyle dürüst davranacağım... - ...bir konumda olmayı umuyorum sadece. | Open Subtitles | يمكننى فقط أن أتمنى أن أكون يوم واحد فى حالة صدق معك |
Ne C.I.A.'i? Sence babam buna inandı mı? | Open Subtitles | وكالة المخابرات المركزية هل تظُنّي ان والدي صدق ذلك؟ |
İster inan, ister inanma ama 20 yıldan fazla Kraliyet Donanmasında gerçek bir kaptandım. | Open Subtitles | صدق أو لا تصدق فلأكثر من عشرين عاما كنت رُبّانا أصيلا فى البحرية الملكية |
haklı olarak, birçok durumda. | TED | وبكل صدق, في الكثير من القضايا |
dürüstçe söylemeliyim ki sebebi sensin, bana hiç tatmadığım duygular yaşattın. | Open Subtitles | بكل صدق يمكنني القول بسببك اختبرت مشاعر لم أعرف أني أمتلكها |
Yağmur yağınca, yağan yağmur şerbet misali, insanın kalbini dürüstlük ve güzelliklerle dolu bir hayat geçirme arzusu ile doldururmuş. | Open Subtitles | وحين كان المطر ينهمر، تساقط رحيق عذب غمر القلب رغبةً في عيش الحياة في صدق وجمال. |
Ve samimi olarak inanıyorum ki biz zor şeyleri yapabiliriz, sadece onlar için değil, kendimiz için ve geleceğimiz için. | TED | وأعتقد بكل صدق أنه يمكننا القيام بأشياء صعبة، ليس فقط من أجلهم، لكن من أجلنا ومن أجل مستقبلنا. |
Ve Doğrusu bu bebeği de seveceğim. | Open Subtitles | ويمكنني أن أقول بكل صدق بأنني سأحب هذا الطفل |
haklıydı. Elimdeki bilgilerle iddianame bile hazırlayamazdım. | Open Subtitles | لقد صدق في ان ما معي لا يكفي لتوجيه اتهام له |