| Grant'in de söyleyecegi gibi "Bir sürü cevap, hepsi mantikli." | Open Subtitles | كم كان سيقول جرانت كثير من الاجابات , وكلهم معقولين |
| Bir sürü ilan var ama tek bir kadro yok. | Open Subtitles | هناك كثير من الاعلانات ولكن لا توجد وظيفة خالية واحدة |
| Evet, belki de haklısın; o kadar uzak geliyor ki. | Open Subtitles | آجل , ربما تكون محقاً مازال أمامنا عمل كثير لننجزه |
| Birleşik Devletler'in gelecekteki başkanının karısı için çok da büyük sayılmaz. | Open Subtitles | حسنا .. لاشئ كثير على زوجة الرئيس المنتظر للولايات المتحده الأمريكيه |
| Bir sürü tavuk kaçıp gidiyorlar, buyur tatlım, iyi günler. | Open Subtitles | كثير من الدجاج ينطلق للخارج تفضلي يا عزيزتي طاب يومك |
| Bir sürü kişi, bir daha güreşemeyeceğimi söylediler Oysa bildiğim tek şey bu. | Open Subtitles | كثير من الناس قالوا لي بأني لن أصارع ثانيةً وهذا كل ما أفعله |
| İşte bu bir sürü karmaşayı beraberinde getirir. Hiç sorma. | Open Subtitles | حسنا ، من شأنه أن يجلب لي كثير من المضاعفات |
| Lanet olsun dostum, bilmiyorum, sarhoş çocuklara bir sürü aptal dövme yapıyorum. | Open Subtitles | تباً، يا رجل، لا أعلم، إني أعمل كثير من الأوشام الغبية للسكارى. |
| Kevin Lynch yerine bakar, zaten bir sürü izin günün var. | Open Subtitles | سوف ادع كيفين لينش يغطي وسوف يكون لديك وقت كثير للعطلة |
| Sadece bana değil başka bir sürü kişiye çok kötü davrandınız. | Open Subtitles | لقد جعلتي كثير من الناس يشعرون بأنهم منحطّين، ليس أنا فحسب |
| Ben babanla ne kadar yattıysam o da kadınla o kadar yatmış. | Open Subtitles | وكان لديه مثل كثير ممارسة الجنس معها كما كان لي مع والدك. |
| çok fazla zorluk, kahramanlık ve şimdi bir o kadar büyük zafer. | Open Subtitles | كثير من المشقّة ، كثير من البطولة والآن مثل هذا المجد الساحق |
| O kadar çok eğlenirler ki, tekrar çocuk gibi hissederler. | Open Subtitles | لقد حضوا سوياً بمرح كثير لدرجة شعروا بأنهم أطفالاً مجدداً |
| Zamanın çoğu çok soğuk olduğundan dolayı burada bitki örtüsü çok yavaş ayrışır. | Open Subtitles | فى المناطق المفتوحة,على الاسيجة ربما هناك ضوء كثير جدا بينما الشمس ترتفع لأعلى |
| Bu birçok insanın gösterdiği tipik bir sonuçtur, ve bunun farklı türleri vardır. | TED | وهذه نتيجة طبيعية ظهرت عند كثير من الناس وهناك عدة أشكال مختلفة لها |
| Bu çok uzun. Eğer ayrılırsam, diğerleri bilecektir. Etkinleşmeden geri döneceklerdir. | Open Subtitles | هذا كثير جداً، لو غادرت الآخرون سيعرفون سيعودوا قبل تفعيل الجهاز |
| epey tutku varmış. Ya zanlı? | Open Subtitles | كثير من العاطفة في هذه القضية ماذا عن المشتبه بها؟ |
| pek çok şeyi düşündük, Afrika Enstitüleri ve araştırmacıları, uluslararası araştırmacılar ile yaptıkları çalışmalarda durumun böyle olmadığını gösterdi. | TED | كثير من معتقداتنا تم نفيها من خلال أبحاث جيدة قام بها باحثون و مؤسسات إفريقية بالتعاون مع مؤسسات عالمية |
| Evet, bugün pek çok iyi insan için zor bir gün. | Open Subtitles | أجل، حسناً، لقد كان يوماً قاسياً على كثير من الناس الطيبين |
| Bir müşteri için projenin meyvelerini görmeden taahhüt etmek çok şey aslında. | TED | إنّ ذلك كثير ليلتزم به العميل قبل أن يرى الفائدة من الفكرة. |
| Ben iyiydim. En iyileri yendim. Sosyal Sigorta'dan daha çok adamı emekli ettim. | Open Subtitles | انا كنت الأفضل لاكمت الافضل انا ارسلت كثير من الرجال الى الضمان الاجتماعى |
| Bu, 27 kilo zayıflamış ve sonra da bayağı bir uğraşılmış hâli. | Open Subtitles | ذلك لأنها فقدت 60 رطلاً من وزنها و ممارسة كثير من الرياضة |
| Herkese yutturduğu o müthiş havalı ayakları buraya kadarmış ha? | Open Subtitles | هذا كثير على الرجل الأكثر من رائع الجميع ظنه كذلك؟ |
| Ve bazen görsel bilgi yerine çok fazla yazılı bilgi oluyor. | TED | وأحياناً تحصل على كثير من المعلومات النصية وليس هناك معلومات مرئية. |
| Böyle bir çok düşünce Airstream için römork üretimine geçti. | TED | كثير من هذه الأفكار وصلت إلى إنتاج مقطورات الإير ستريمر |