Daha sonra sorduğumda, üçü arasında özel bir şey olduğunu söyledi. | Open Subtitles | عندما سأتله لاحقاً, قال إن الأمر شخصي شيء ما بين ثلاثتهم |
Ve elimizde Kyle'ın geçmiş okul kayıtları olmadığı için onun sınıf seviyesini belirleyene kadar özel öğretmen olayını şu an düşünemem. | Open Subtitles | نظرا لانه ليس عندنا أي مدرسة سابقة تسجل كايل لا استطيع أن أضع في الاعتبار معلم شخصي حتى نقرر مستوى درجته |
Bayan Giddens, size şahsi bir soru sormama izin verir misiniz? | Open Subtitles | والذين اليه هم سَيَعُودونَسينتمون آنسة جايدينز، ممكن اسْألُك سؤال شخصي شوية؟ |
Albay Barge ile subaylarından alınmış şahsi garantim var askerlerimize güvenli geçiş sağlanacak. | Open Subtitles | لدّي تعهّد شخصي من العقيد بارجي وضبّاطه بأنّ قوّاتنا سيُسمح لها بالمرور الآمن |
kişisel bir yönü yok, Komiser, fakat sanırım uygun giyinmişsinizdir? | Open Subtitles | لا شيء شخصي لكني أفترض أن تحصل على الكساء الملائم |
özel olan her şey bu duvarların arkasında kaldı. Hadi durma, söyle bize. | Open Subtitles | لا يوجد أيّ شيء شخصي بعد أن أحاطت بنا هذه الجدران، هيا أخبرنا. |
Ben özel antrenman ve sonrasında kaplıcada bir iki masaj önermeyi düşünüyordum. | Open Subtitles | كنتُ أفكر بعرض جلسة تدريب شخصي متبوعةً بـ تدليك زوجيّ في منتج |
Ve her sene, o bana düşünceli ve özel bir şey alır. | Open Subtitles | و في كل سنة ، هي تعطني شيئاً جميل و شخصي أيضاً |
Arkadaşı yok, kimsesi yok ve böyle özel bir şeyle buraya geliyor. | Open Subtitles | لا اصدقاء ، لا عائلة ، يأتي هنا وبيدة شيء شخصي ؟ |
İki parçalı bir takım giyiyorsanız özel koruma olabilirsiniz. | TED | إن كنت ترتدي بدلة من قطعتين، من الممكن أن تكون الحارس شخصي. |
Kefalet verdin çünkü onlar umurunda değildi ve bu şahsi bir dava. | Open Subtitles | .انت سمحت بالكفالة لأنك لا تكترث .بأمر هؤلاء ولكن هذا الأمر شخصي |
IRA'yı teslim edebileceğine inanıyorsan en azından şahsi bir isteğinin de olacağını sanıyorum. | Open Subtitles | إذا توقعت أن بوسعك تقديم الإيرلنديين فأعتقد أن لديك على الأقل طلب شخصي |
Bir sanatçı olarak kişisel yolculuğum çok çok şahsi bir noktadan başladı. | TED | رحلتي كفنانة فقط من مكان جدا، شخصي جدا. |
Sen Bölge Savcısısın. Bu, o herifle aramızda kişisel bir mevzuu oldu. | Open Subtitles | أنه شيء شخصي مع ذلك اللعين هو كان يسعى خلفي مُنذ سنوات. |
Ve bence birden bire profesyonel düşünmeyi bırakıp kişisel bir kızgınlığa kapıldılar. | Open Subtitles | و لكنهم فجأة حسب إعتقادي، تحولو من تقييمها مهنيا لمسألة غضب شخصي |
Beyler sizlere, geniş kapsamı nedeniyle bu yeniden gelişim planını bizzat sunmak istedim. | Open Subtitles | أيها الساعدة أردت عرض خطة إعادة التطوير بشكل شخصي بسبب هذا الزخم الهائل |
şahsen benimle. Ömrüm boyunca hiç bu kadar sinirlenmemiştim. | Open Subtitles | أقصد بشكل شخصي لم أكن متوترة لهذا الحد في حياتي من قبل |
Pekala, şimdi oraya gidip yüz yüze özür dilemek zorundasın. | Open Subtitles | حسناً , الآن يجب أن تذهب إليه لتعتذر بشكل شخصي |
- Kişisel ve acil olduğunu söyledi. | Open Subtitles | اتصل عدة مرات البارحة و قال أن الأمر شخصي وعاجل |
Kendimizi korumak için veya kendi çıkarımız için ya da başkasının çıkarı için yalan söyleriz. | TED | نكذب لكي نحمي أنفسنا أو لمكسب شخصي أو لمكسب شخص آخر. |
iyilik yapmak, kisisel fayda saglamak icin mi, yoksa sadece oylesine mi? | Open Subtitles | هل لكي تكسبي شيء على صعيد شخصي أم ماذا , لأنك تحبينه؟ |
Sana kişisel sorular sorarsam nedeni seni tanıdıkça, rolünü geliştirmem olacaktır. | Open Subtitles | لذا اذا سألتك سؤال شخصي ذلك لأجل معرفة المزيد ولكي اطور وظيفتك |
Çünkü haberleri yok. Müdür bunu benden kişisel olarak istedi. | Open Subtitles | هذا لأنهم لا يعرفون المدير طلب مني الأمر بشكل شخصي |
kişiseldi. Eğitimin yaptığı şey budur. | Open Subtitles | إنه شخصي هذا هو ما يفعله التعليم |
Burada ülke çapında bir politika gündemi kurmaya çalışıyorum ve hepinizin bildiği gibi politika kişiseldir. | TED | أنا أحاول أن أبني وكما تعرفون جميعاً، السياسات أمر شخصي |
- Çok samimiyetsiz olur. yüzyüze konuşmalılar. | Open Subtitles | ان هذا شخصي جدا عليكم ان تتقابلواوجها لوجة |