Birçok kere, ne zaman mühim bir gerçeği insanlarla paylaşmaya kalkıp memnun olacaklarını sansam, tam tersi etki yaptı. | TED | مرة بعد أخرى، وكلما أردت تشارك بعض الحقائق الكبرى مع متلق يكون أكثر امتنانا، أحصل على رد فعل عكسي. |
Ve 7 aylık tasarlanan ömrü için bu görevi çok iyi yaptı. | TED | وقد فعل ذلك بشكل جيد طوال مدة حياته المقرَّرة وهي سبعة أشهر. |
Ve anlayabileceğiniz üzere, burada ben bir yatırım fonu için analisttim. Sosyal değeri olan bir iş yapmak benim için çok garipti. | TED | لذا يمكنك أن تتخيل كنت هنا محلل مالي في صندوق هيدج كان غاية في الغرابة بالنسبة لي فعل شئ ذا قيمة إجتماعية |
Satın almak ya da kiralamak için şehirde bir ev bulamasaydınız, siz de çoğu insanın sonunda yaptığını yapmaya sürüklenirdiniz. | TED | إن لم يكن بوسعك العثور على منزل بمدينة لتشتريه أو تؤجره، ستُجبَر أنت أيضًا على فعل ما يفعله معظم الناس، |
Hem gerekli hem de imkansız hissettiren bir şeyi yapmaya çalışmanın acısı. | TED | يتلوى ألمًا من محاولة فعل شيء يبدو ضروريًا ومستحيلًا في آن واحد. |
Kafayı yemişsin sen. Sana defalarca söyledim, bunu yapmış olamazlar. | Open Subtitles | أنت مجنون.لقد أخبرتك مرارا وتكرارا أنهم لا يمكنهم فعل ذلك. |
Bunu art arda 50 defa yaptı. Her defasında aynı etkiyi gözlemledi. | TED | وقد فعل هذا 50 مرة على التوالي، وكان دائمًا يلاحظ نفس التأثير. |
O senin ağabeyin. Seni seviyor. Bu yüzden böyle yaptı. | Open Subtitles | ،إنه شقيقك , هو يحبك لأجل هذا هو فعل ذلك |
O senin ağabeyin. Seni seviyor. Bu yüzden böyle yaptı. | Open Subtitles | ،إنه شقيقك , هو يحبك لأجل هذا هو فعل ذلك |
Haham olmakla ilgili kararını kesinleştirdiğinde bunu büyük bir kararlılıkla yaptı. | Open Subtitles | وعندما إتخذ القرار بأن يصبح حاخاما فعل ذلك بمنتهى الثقة والإصرار |
Haham olmakla ilgili kararını kesinleştirdiğinde bunu büyük bir kararlılıkla yaptı. | Open Subtitles | وعندما إتخذ القرار بأن يصبح حاخاما فعل ذلك بمنتهى الثقة والإصرار |
Ben daha çok %99.5 in neler yaptığıyla ilgileniyorum. Bunu yapmak istemeyen insanların. | TED | أنا أكثر اهتمام بما يحدث لل99.5 الباقين من الناس الذين لايريدون فعل ذلك. |
İşte, bunu yapmak zor, bu yüzden bazı teknolojiler geliştirmek zorundaydık. | TED | حسنا, من الصعب فعل ذلك, لذلك كان علينا أن نحدث تكنولوجيا. |
Ben de elimden gelen her şeyi yapmak için her şeyi denedim. | TED | لكنني بدوري أردت فعل ما بوسعي للمساعدة، لذلك أردت تجربة كل شيء. |
Hatırlıyor musunuz o harika sahneyi, salın üstünde, Huck'ın ne yaptığını? | TED | تذكرون ذلك المشهد العظيم من العوامة , اتذكرون ماذا فعل هاك؟ |
Yoksa istediğimiz şeyi yapmaya mı çalışıyor ve bir problem mi oluyor? | TED | أم أنه يحاول فعل ما نطلب منه وقد كان هناك مشكلة ما؟ |
Yani Tommy bu yaptığını hayali bir şey yüzünden yapmış olabilir mi diyorsun? | Open Subtitles | إذا كل ماتقولينه أن تومي فعل كل هذا إستناداً على شيء كان وهمي |
Burada hareket için bilgi kodlaması yapan aksiyon potansiyeli görüyoruz. | TED | حسناً. فها قد رأينا فعل الجهد وهو يشفر معلومات للحركة. |
Çoğu kadının yaptığı diğer şey ise her şeyi yapmamız gerektiğini düşünmemiz. | TED | شيء آخر أن عديدًا من النساء نفكر بأن علينا فعل كل شيء. |
- Ya sen? Bunu yapmayı kesmen gerek. Ben Xander'ı seviyorum. | Open Subtitles | حسناً , يجب أن تتوقف عن فعل ذلك أنا أحب ألكساندر |
Kendinize çeki düzen verseniz iyi olur. Her şeyi tek başıma yapamam. | Open Subtitles | انت ايها الابله ينبقي ان تحسن لياقتك لا استطيع فعل ذالك لوحدي |
İstediğin her şeyi yapabilirim. - Beni daha uzun yapabilir misin? | Open Subtitles | ـ يمكنني فعل أىّ شيء أريده ـ هل يمكنك جعلى أطول؟ |
Bunu Çin'de yapabilirsin ama burada bunun için öldürülebilirsin dostum. | Open Subtitles | يمكنك فعل ذلك فى الصين لكن هنا سوف تلقى حتفك |
Bunu sen yaptın. Bunu bana sen yaptın ve biliyor musun? | Open Subtitles | أنتَ من فعل هذا أنتَ من فعل هذا لي، وأتعرف ماذا؟ |
Parayı sağlamak zorunda değilim, çünkü artık sen bana hiçbir şey yapamazsın. | Open Subtitles | لست مضطرة للحصول عليه لأنه لا يمكنك فعل شيء لي بعد الآن |
Jinx bu tuvaleti kullanmaması gerektiğini bilir. O yaptıysa da sifonu çekmez. | Open Subtitles | جينكس لا يستعمل هذا المرحاض و إذا فعل لا يجذب ذراع المياه |