her seferinde yeni görüntüler ekliyorum çünkü her gösterimde yeni bilgiler ediniyorum. | TED | أضفت لها صورا جديدة لأني أتعلم عنها المزيد في كل مرة أقدم. |
Oturduğumuz yere göre her birimiz bu sesi çok, çok farklı şekillerde algılayacağız. | TED | كل شخص منا، إعتماداً على أين يجلس، سيسمع هذا الصوت الخافت، بصورة مختلفة. |
Ve bu sadece uzaktaki gelişmekte olan dünyada değil, her yerde. | TED | وليس ذلك فقط في عالم نامي بعيد، إنه في كل مكان. |
Aslında, bu, Amerikan tarihindeki, hükümetin düşmanın tüm istediklerini kabul etmek zorunda kalarak barış müzakere ettiği tek savaştır. | TED | في الحقيقة، هذه الحرب الوحيدة في التاريخ الأمريكي التي فاوضت فيها الحكومة السلام عن طريق تلبية كل طلبات العدو. |
bütün üyeleri doğru rakam yazan tekerleğin üstüne oturan takım yarışı kazanıyor. | TED | الهدف هو أن يجلس كل أعضاء فريقك على الاطارات بهذا يكسب فريقك. |
Şimdi gördüğümüz her şey yapay zekânın evriminde anlık bir görüntüdür. | TED | كل الذي نراه الآن هي مجرد لقطة في تطوير الذكاء الإصطناعي. |
bu salonda 600 kişi varmış gibi görünebilir; ama aslında çok daha fazla kişi var burada çünkü her birimizin çok sayıda farklı kişiliği var. | TED | تبدو هذه الغرفة وكأنها تحوي 600 شخص ولكن في الحقيقة يوجد اكثر من هذا العدد لان كل واحد منا يملك عدة شخصيات في نفسه .. |
her ilaç alışınızda, bir grup yan etkiyle yüzleşme ihtmaliniz vardır. | TED | لان كل دواء لابد ولا محالة ان يكون له عارض جانبي |
Herşeyi denedik. her şeye baktık, her şeyi satın aldık. | TED | لقد حاولنا كل شئ وشاهدنا كل شئ، أشترينا كل شئ |
Kara deliklerin evrendeki her şeyi yuttuğuna dair bir efsane vardır, ama onun içine düşmeniz için çok fazla yaklaşmanız gerekir. | TED | هنالك خرافة تنص على أن الثقب السوداء تلتهم كل شيء في الكون، لكن في حقيقة الأمر يجب الإقتراب كثيرا للسقوط فيها. |
En kötü senaryoda, her yıl 10 trilyon kilovat saatten fazla elektrik ihtiyacımız olabilir, üstelik bu 2100 yılında sadece soğutma için gerekli. | TED | في أسوأ الظروف، قد نحتاج لأكثر من 10 تريليونات كيلو وات ساعة من الكهرباء كل عام، فقط من أجل التبريد، بحلول عام 2100. |
sadece, bir dizi farklı insanda bulunan karmaşıklıkları değil, her bir kişinin kendi içinde bulunan karmaşıklıkları da ortaya koyuyor. | TED | انها تمثل ليس فقط العقبات وجدت في استيعاب شخص مختلف عنا و لكن ايضا تعقيدات وجدت داخل كل شخص منفردا |
tüm olay bundan ibaret bile olsa yeterince ilginç birşey olurdu. | TED | وإن كان ذلك كل ما يتعلق بالأمر، لكان الأمر مثيرا للإهتمام. |
Arabalarımızın, etraflarındaki her şeyi inanılmaz bir şekilde görmelerine ve sürüşle ilgili tüm kararları vermelerine olanak sağlayan sensörleri var. | TED | سيارات تحوي مجسات تمكنها بصورة سحرية ان ترى كل شيء من حولها وتتخذ القرارات في كل منحى من مناحي القيادة |
bu onların bildiği ve sevdiği insanların tamamından tam bir kopuş olacaktı. | TED | سيكون هذا انفصالًا تامًّا عن كل ما عرفوه وعن كل من أحبوهم. |
Başıma gelen şeylerden en etkileyici olanı bütün bu insanlarla oluşan bağdı. | TED | وكان احد الاشياء المحورية التي حدثت هي التواصل مع كل هؤلاء الاشخاص |
onca şeyden sonra hiçbir şey dünden farklı değil değil mi? | Open Subtitles | بعد كل كان لا يختلف عن أي يوم آخر، أليس كذلك؟ |
her bir heykelin üzerinde onlardan Ne kadar uzakta olduğunuzu yakalayan sensörler var. | TED | وهناك أجهزة استشعار مثبتة على رأس كل منحوتة تلتقط كم أنت بعيد عنهم. |
Değil mi? Böyle değil. Söylemek istediğim... her geçen yıl, hep aynı yaklaşım. | TED | هكذا هو الأمر الآن ، أعني كل عام، على نفس النهج، أليس كذلك؟ |
Yemeğimiz sona erdiğinde ikimiz de karşımızdakinin açık davrandığını görmüştük. | TED | وفي نهاية غدائنا لقد أشدنا بإنفتاح كل طرف على الآخر |
Yakında gezegendeki insanların çoğu bir taneye sahip olacak ve herkesi hem bilgiye, hem de birbirine bağlama fikri devam edecek. | TED | قريبا الغالبية العظمى من الناس على هذا الكوكب سيكون لديه واحد، وفكرة ربط الجميع إلى كل من المعرفة وبعضهم البعض ستستمر. |
bu her atom aynı anda iki farklı yerde demektir, buda şu anlama gelir, küçük metal parçasının hepsi iki farklı yerde bulunur. | TED | وهذا يعني ان كل ذرة موجودة في مكانين مختلفين في وقت واحد وهذا يعني ان الجسيم المعدني موجود في مكانين في وقت واحد |
Nedenini biliyoruz, değil mi? Çünkü herkes büyük olanı ister. | TED | ونعرف لماذا, صحيح؟ لان كل شخص يريد ان يقتني الاكبر |
Ve daha da iyisi, çok büyük bir alan içerisinde, üç haftalığına herkesin bu ilacı alması durumunda neler olabileceğini hayal edin. | TED | و أفضل من ذلك، تخيلوا ماذا سيحدث إذا فى مساحة واسعة، كل شخص سيتناول هذه العقاقير، هذا العقار، لمدة ثلاثة أسابيع فقط. |
herşey buraya kadar çıkıyor, bir hayat döngüsü var dediler. | TED | كل الامور التي يعرضونها هنا .. تعبر عن دورة الحياة |