Bu resimde, hayatımın gerçek meleği olan annem ile birlikteyim. | TED | ها أنا مع والدتي والتي هي ملاك حقيقي في حياتي. |
Burada gördüğünüz bir gerçek bir insanın göğüs kanseri biyopsisi. | TED | هذا فحص حقيقي لنسيج جسد، من مريض مصاب بسرطان الثدي |
çünkü gerçek insan ilişkisi gerçekten de gerçek insan ilişkisi. | TED | لأن التواصل البشري الحقيقي في الواقع هو تواصل بشري حقيقي. |
Eski bir psikolojik numaradır. gerçek bir erkek olmamıza yardım eder. | Open Subtitles | انها حيلة نفسية قديمة , وهى تساعدنا لنقترب من الرجل الحقيقى |
O gerekli anlatımı yakaladı, farklı karakterlerle ve gerçek zamanlı olarak yazdı. | TED | هي أسرت هذا الصوت لديها شخصيات متعددة تم عملها على الواقع الحقيقي |
Ve sizin bilincinizle bir başkasının bilinci arasında gerçek bir ayrılık yoktur. | TED | ولا يوجد اي فرق حقيقي بين وعيك الشخصي عن وعي الشخص الآخر |
Nerede başladğını görüyormusunuz? 2001 Eylül, gerçekten gerçek olan birşey olduğunda korkmamızı gerektiren. | TED | هل ترون أين تبدأ؟ سبتمبر 2001 عندما كان لدينا شيء حقيقي لنخاف منه. |
gerçek ya da hayali onu hisseden kişi için acı zaten vardır. | Open Subtitles | .. سواء ألم حقيقي أم متخيل المريض ببساطة يشعر بالألم الذي يصيبه |
Atları sevdiğini söylüyorsun ama gerçek bir ata binmeye korkuyorsun. | Open Subtitles | تقول بأنّك تحبّ الخيول لكنّك تخشي الحصول علي واحد حقيقي. |
Ve gerçek geleceğine adım atma zamanının geldiğine karar verdik. | Open Subtitles | ولقد قررنا أنه حان الوقت أن تحصل على مستقبل حقيقي |
Bu kadar ciddiye alma. Bunların gerçek olduğu ne malum. | Open Subtitles | لا تكن بهذه الجديه انه ليس كأن كل هذه حقيقي |
gerçek bir Nazi olsaydım hayatımı tehlikeye atıp onları Filistin'e götürmeye çalışır mıydım? | Open Subtitles | سأصبح نازي حقيقي لكي أخرج قومي بأمان إذا ما اوصلتهم بأمان إلى فلسطين. |
Ve ilk defa bilgisayar laboratuarımızın gerçek bir bilgisayarı olacak. | Open Subtitles | و لأول مرة ، معمل الحاسوب سيكون به حاسوب حقيقي |
Eğer onlara yardım etmek istiyorsan gerçek bir avukat tutmalarını söyleyin. | Open Subtitles | تعرف، إذا تريد حقا أن تساعد زبائنك، يحصل عليهم محامي حقيقي. |
Din. gerçek dinin, geçmişe ait bir şeye dönüştüğünü görsen ağlardın. | Open Subtitles | سوف تنتحب إذا عرفت كيف أصبح الدين الحقيقى جزءا من الماضى |
Ama acı gerçek şu ki, bu bitkinin aslında kendi doğal habitatında bile tehlike altında olduğu kabul ediliyor. | TED | لكن الحقيقة المرة هي أن هذه النبتة الفريدة هي في الواقع تعتبر من بين النباتات المهددة في موطنها الطبيعي. |
Ama donmuş bir kalbi ancak gerçek bir aşk eritebilir. | Open Subtitles | لكن يمكن فقط لبادرة حبّ حقيقيّ أن تذيب القلب المجمّد |
gerçek şu ki, efendimin Düzen Efendileri'nin güçlerine önderlik etmeye gücü yok. | Open Subtitles | الحقيقه هى أن سيدى لم يعد مناسب ليقود قوات تحالف أسياد النظام |
Tıpkı benim gibi hastalanan gerçek insanlarla biraz zaman geçir. | Open Subtitles | اقضي وقتاً مع الناس الحقيقيين مثلي و ستجدين أنهم يمرضون |
Yük taşıyan parçacıklar elementlerle değişerek sanal parçacıklara dönüşürler çünkü gerçek maddelerde olduğu gibi parçacık dedektörleri tarafından saptanamazlar. | Open Subtitles | جزيئات الطاقه الحامله تتغير من جزيئات ظاهره الى جزيئات تخيليه و الجزئيات الغير حقيقيه لا يمكن اكتشافها بكاشف الجزيئات |
Heykelleri o kadar gerçekçiydi ki, Herkül onları gerçek insan zannediyordu. | TED | صنع منحوتات مشابهة للحقيقة كثيرًا أساء هرقل فهمها وحسبها لرجال حقيقيين. |
Ve grandma-bot(Büyükanne-bot) olarak, o şimdi oynayabilir, ama gerçekten oynayabilir, benim çocuklarımla, onun torunlarıyla, gerçek Dünya'da gerçek oyuncaklarla. | TED | و كروبوت الجدة تستطيع الان ان تلعب, تلعب فعلا مع ابنائي , مع احفادها في العالم الحقيقي بالعابه الحقيقية |
Onun sınavı ve bence adadaki yaşantısı onun gerçek hayatıydı. | Open Subtitles | امتحانه هو، وحياته في الجزيرة كانت حياته الحقيقيّة كما أعتقد |
Niyetleri iyi olsa da gerçek insanların neler çektiğinden haberleri yok. | Open Subtitles | ينوون الخير، لكنهم لا يملكون فكرة عما يعاني منه الناس الحقيقيون |
Bu da sitelerin sadece gerçek sahibi tarafından değiştirilmesini sağlar. | TED | وهذا يمنع أيّ أحد من تعديل الموقع، عدا المالك الحقيقيّ. |
Fakat bizim laboratuvarda asıl yapmaya çalıştığımız şey bu hücrelerden gerçek dokular üretebilmektir. | TED | لكن ما نحاول القيام به حقا في مختبري هو هندسة أنسجة انطلاقا منها. |
Amacı komik olmak. Böylece Stewart'ın komedi türü, olaylar gerçek değilse işe yaramaz. | TED | ويبدو أن كوميديا ستيوارت لا تعمل إلا إذا كانت تستند على وقائع حقيقية. |
Bence gerçek tarz tasarım ve özgünlüğün kesişiminde yer alır. | TED | بالنسبة لي، تظهر الأناقة الحقيقية عند التقاء التصميم مع التفرّد. |