| Onlar sahtekarlardan beter. Sahtekarlar için her zaman yapılacak bir şey vardır. | Open Subtitles | إنهم أسوأ من المحتالين ، يمكنك دائماً أن تفعل شيئاً مع المحتال |
| Sana ders verecek olursam, babandan iki kat beter olurum. | Open Subtitles | إن قررت أن أعلمك سأكون معك أسوأ من والدين اثنين |
| Ama annem daha da kötüsünü yaptı. Sen yaptın sen düzelteceksin. | Open Subtitles | ستنفجر في وجهه, لكن عندها امي فعلت شيئاً أسوأ من ذلك |
| Bu en kötü günümde bile birazcık iyi hissetmek için, biraz üretken hissedebilmek için yapabileceğim herhangi birşey olabilirdi. | TED | والتي كانت أي شيء يمكنه حتى في أسوأ أيامي أن يجعلني أشعر أفضل ولو قليلاً أكثر انتاجية بشكل بسيط |
| Hem de son zamanların en berbat fırtınalarından biri sırasında. | Open Subtitles | خلال واحدة من أسوأ العواصف الرعدية في الذاكرة الحديثة ؟ |
| Bana bir kere baktın ve yine de daha kötülerini gördüm diyebildin. | Open Subtitles | لقد ألقيتِ نظرة عليّ، وقلتِ أنّكِ سبق و رأيتي ما هو أسوأ. |
| Ama senin bana yaptığın şey benim sana yaptığımdan çok daha kötüydü. | Open Subtitles | ولكن ماذا فعلتم بالنسبة لي هو أسوأ وسيلة من ما فعلته لك. |
| Ve kabalığı yaşamış olanların aslında çok daha kötü iş gördüğünü gördük. | TED | وما وجدناه هو أن الذين عانوا من الفظاظة يعملون فعلًا بشكل أسوأ. |
| Koltuk altına sıcak haşlanmış yumurta koymak da bacağının tekmelenmesinden kötüdür. | Open Subtitles | ووضع بيضة مغلية ساخنة تحت أبطك أسوأ من ان تٌركل ساقك |
| Amerika'nın en büyük yıkımına karşın insanlar tekrar inşa ediyor. | TED | ولمواجهة أسوأ دمار حل بأمريكا يعيد الناس البناء و التعمير |
| İç-dış merkez olayında çok daha beter bir durumda olabilirdik. | Open Subtitles | نعم، ولكن الأمور ستكون أسوأ لو كنا في مركز الانفجار |
| Bu adamın karısı,dünyadaki tüm ızdıraplardan daha beter bir hastalık çekiyor. | Open Subtitles | زوجة هذا الرجل تعاني من مرض أسوأ من آلام العالم بأكملها |
| Bir bakireyi ölümden beter bir yazgıdan kurtaran bir su perisiyle ilgili. | Open Subtitles | انها قصة شبح المياه الذى حفظ عذراء من مصير أسوأ من الموت |
| Daha kötüsünü de yapabilirdiniz. İyi bir tezek işi var. | Open Subtitles | طلب يدك من هو أسوأ حالاً فتجارة الحطب لديه مزدهرة |
| Dassey'in sorgusu aslında pek benzersiz bir şey de değil dürüst olmak gerekirse daha kötüsünü de görmüştüm. | TED | في الواقع، ليس استجواب داسي فريدًا، ولأكون صريحة معكم، لقد رأيت ما هو أسوأ. |
| Haldeman'ın kaçıp gitmesinden daha kötüsünü yaptınız. | Open Subtitles | لقد فعلت ما هو أسوأ من عدم الإيقاع بهالدمان |
| en kötü senaryoda, her yıl 10 trilyon kilovat saatten fazla elektrik ihtiyacımız olabilir, üstelik bu 2100 yılında sadece soğutma için gerekli. | TED | في أسوأ الظروف، قد نحتاج لأكثر من 10 تريليونات كيلو وات ساعة من الكهرباء كل عام، فقط من أجل التبريد، بحلول عام 2100. |
| Eğer bunu görüyorsanız ve bir bakteri iseniz bu sizin en kötü kabusunuzdur. | TED | إذا رأيت ذلك ، و كنت بكتريا، فإن هذا أسوأ كابوس مرّ عليك. |
| Bugün verdiğin diğer kararlardan bile daha berbat bir karar. | Open Subtitles | تلك أسوأ فكرة ضمن الأفكار السيّئة الأخرى التي راودتكَ اليوم |
| Bok gibi bir halde hatta berbat görünüyor diyeceğini sanıyordum. | Open Subtitles | اعتقدت انك ستقول انها حمقاء او حتى أسوأ من ذلك |
| Oldukça güvenilir bir hisse senedi. Çok daha kötülerini... | Open Subtitles | إنه صلب قليلاً , يمكن .. أن يكون الوضع أسوأ |
| Bu beyaz kot, tüm zamanların en kötü tenis kıyafetlerinden bile daha kötüydü. | Open Subtitles | ذلك القطن الابيض الرديء يجب اعتباره كـ أسوأ لباس للاعب تينس على الاطلاق. |
| Nijerya gibi ülkeler, ellerinde petrol olunca daha kötü yönetiliyorlar. | TED | بلدان مثل نيجيريا، التي هي أسوأ عن كون لديهم نفط. |
| Eğer bizim bu problemleri fark edip çözmemizi engelliyorsa, o zaman bu gerçekten de çok kötüdür. | TED | وإن منعتنا من ملاحظة وحل تلك المشاكل، فإن ذلك أسوأ. |
| Yaptığımız en büyük hata Nickson'ın altın standardından çıkmasına izin vermekti. | Open Subtitles | أسوأ غلطة إرتكبنـاهـا في حياتنـا كانت صرف النظر عن أعمال الذهب |
| Artık kaçak sayılırım.. ya da daha beteri. | Open Subtitles | كان بإمكاني أن أكون فارّاً من الجيش أو أسوأ من ذلك. |
| Bu çok uygunsuz. Hayır, ondan daha da kötü. Bu yanlış. | Open Subtitles | هذا غير ملائم جداً لا، هذا أسوأ من ذلك, إنه خاطئ |
| Onlar için çevresel kirlenme, yıkımlar sıralamasında en kötüsü olmayabilir. | TED | التلوث البيئي بالنسبة لهم قد لا يكون أسوأ انواع الخراب. |
| çok kötü şeyler geldi başına, ama bak hala buradasın. | Open Subtitles | اسمعي ، أسوأ مايمكن أن يحصل لك قد حصل فعلاً |
| Ya da sokakları temizlersin. Pek iyi değil ama daha kötüsü de olabilirdi. | Open Subtitles | .أو تستطيعين كنس الشوارع إنه شيء سيء لكنه من الممكن أن يصبح أسوأ |
| Daha kötüye gidebilir diye Bayan Robbins'i savunmak için aldım. | Open Subtitles | اشتريته لك لتحمي السيدة روبنز فربما السيء سيتحول إلى أسوأ |